Buradasınız
“Anayasa Değişikliğinin İşçi Sınıfı Üzerine Etkileri”
Hacettepe Üniversitesinden bir işçi
Geçtiğimiz 12 Eylülde anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesi için referandum yapıldı. 12 Eylül 1980 darbesinin bir kalıntısı olan 1982 Anayasasının kısmi de olsa değişikliğe uğramasına, işçi sınıfının önündeki birtakım engellerin kaldırılmasının yolunu açan bu değişikliklere büyük bir oy çokluğuyla “evet” dendi. AKP hükümeti bu değişiklikleri 12 Eylül’le hesaplaşmak olarak sunsa da bundan fersah fersah uzak olduğu açıktır. Ve elbette ki 12 Eylül darbesinin hesabını sormak, bu darbenin ezdiği işçi sınıfının yani bizlerin önünde hâlâ bir görev olarak durmaktadır. Bunu yapabilecek tek güç de zaten örgütlü işçi sınıfıdır.
5 Aralık Pazar günü derneğimizde “Anayasa Değişikliğinin İşçi Sınıfı Üzerine Etkileri” konulu bir İşçi Öz-Eğitim etkinliği gerçekleştirdik. Etkinliğimize pek çok sektörden işçi arkadaşımız ve bunun yanı sıra öğrenci arkadaşlarımız da katıldı. Etkinliğin ilk bölümünde derneğimiz tarafından hazırlanan bir video gösterimini izledik. Ardından sunum yapan arkadaşımız 1980 öncesi ve sonrasında yaşananları, işçi sınıfının ne tür mücadeleler vererek haklar elde ettiğini, sonrasında 12 Eylül askeri darbesinin toplumu ve işçi sınıfını nasıl ezip geçtiğini, büyük bir cenderenin içine sürüklediğini anlattı. Buradan hareketle işçi sınıfı ve işçi sınıfının öz örgütleri olan sendikalar konusu üzerinde durdu ve hangi talepleri dile getirmemiz, savunmamız gerektiği noktasında örnekler verdi. Bunlardan birkaçı, işçilerin örgütlenmelerinin önündeki yasal ve fiili engellerin kaldırılması, işyeri örgütlenmelerinde işyeri barajı ve ülke genelini kapsayan işkolu barajının kaldırılması, işçi sınıfı basınının önündeki yasakların ve kısıtlamaların ortadan kaldırılması oldu.
Birinci bölümün ardından kısa bir ara verdik ve sonrasında hep birlikte sohbet etmeye başladık. Söz alan işsiz bir arkadaşımız, küçük işletmelerde bu tip örgütlülüklerin daha zor olduğunu, ama buralarda sendikal örgütlülüğün çok daha fazla gerekli olduğunu söyledi. Hacettepe Hastanesinden bir işçi ablamız da sendikal mücadeleye başladıklarında ne tür sıkıntılar çektiklerini, herkesin “ben gelirim ama başkası gelmez, burada bir şey yapamayız” dediğini, oysa 4 senenin sonunda sabırla çalışmalarının sonucunda haklarını almak için eylem yaptıklarını ve işçilerin büyük çoğunluğunun geldiğini ve başarılı olduklarını anlattı. Yapılan konuşmalar sırasında sıklıkla sendikalı olmanın öneminden ve bunun bugün neden zor olduğundan bahsettik. Önümüzdeki yasal engellemelerden konuştuk. Sendikalı olma mücadelesine başlamış olsak bile bugün çoğu zaman sendikacıların mücadeleci bir tutumdan ziyade işçileri pasifleştirdiklerini, işverenle anlaşma yolunu seçtiklerini de örnekleriyle birlikte ortaya koyduk. Ancak sözünü ettiğimiz sıkıntının sendikaların kendi varlığından kaynaklanmadığını, aksine 12 Eylül sonrası, sendikaların başına çöreklenen bürokrat sendikacıların kendi saltanatlarını kurmaları ve işçi sınıfının militan sınıf sendikacılığından uzak olmalarından kaynaklandığını da ekledik sözlerimize. Bu sorunun ancak, mücadeleci öncü işçiler olarak bizlerin kendi sınıf örgütlerimiz olan sendikalarda daha fazla yer alması halinde çözümlenebileceğini konuştuk.
Etkinliğin sonunda sunum yapan arkadaşımız bizlerin mücadele etmekten başka bir yolunun olmadığını, aksi takdirde kaderimiz bellediğimiz bu hayatı yaşamak zorunda kalacağımızı belirterek, ya örgütlü olur ve mücadele eder her şey oluruz ya da örgütsüz kalır, bu yaşama boyun eğer ve hiçbir şey oluruz diyerek etkinliğimizi sonlandırdı.
Son referandum sonucunda anayasada birtakım demokratik değişiklikler yapıldı. Ancak etkinliğimiz sırasında da sıklıkla vurguladığımız gibi, demokratik haklarımızın yasalarda yer etmesi her zaman bizim bu haklarımızı kullanabileceğimiz anlamına ne yazık ki gelmiyor. Anayasada var olan haklarımızı kullanabilmek için bile tekrar tekrar mücadele etmek gerektiğini, aksi takdirde patronlar sınıfının ve onun devletinin kazandığımız hakları elimizden almaya çalıştığını unutmamak gerekiyor. Türkiye işçi sınıfı tarihinde verilmiş mücadelelerden örneklerle bunun nasıl mümkün olduğunu bir kez daha hatırlamış olduk. 1960 anayasasında grev yasak olmamasına rağmen işçilerin bu hakkı kullanmakta nasıl zorlandığını, Kavel işçilerinin mücadelesiyle bu yolun nasıl açıldığını ve yine aynı şekilde 12 Eylül sonrasında “bu yasalarla grev yapılamaz” diyenlere inat “Netaş” işçilerinin nasıl greve çıktıklarını ve suyun önünün açıldığını hatırladık. Tüm bu örnekler de gösteriyor ki en temelde var olan şey işçi sınıfının örgütlülüğünün kurulmasıdır. Her şeyi belirleyen ölçüt budur ve bu yüzden işçi kardeşlerimizi UİD-DER’de örgütlenmeye çağırıyoruz.
İstanbul
Son Eklenenler
- Arjantin’de sendikaların çağrısıyla işçiler 9 Mayısta 24 saatliğine genel greve gitti. Faşist devlet başkanı Javier Milei ve hükümetine karşı yapılan genel grev çağrısına çeşitli sektörlerden işçiler karşılık verdi. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT...
- Zorlu bir yıldan geçerken işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı, heyecan ve coşku içinde karşıladık. UİD-DER olarak 1 Mayıs’a işçi kentleri Lüleburgaz ve Bursa’da katıldık. Lüleburgaz’da geçirdiğimiz ilk 1 Mayıs’ımız...
- Emekli bir işçi: Bu 1 Mayıs’ta da sınıf kardeşlerimizle kol kola yürüdük. Sınıfımızın taleplerini hep birlikte haykırdık. İyi ki önümüzde bizlere yolu açan sınıfımızın mücadele örgütü UİD-DER var. Kendini, sınıfın taleplerine ve sadece sınıfın...
- Bugün 13 Mayıs 2024. Soma madenci katliamının 10. yıldönümü. 10 yıldır dinmeyen bir acı ve öfkedir Soma Türkiye işçi sınıfının kalbinde. Çünkü Soma’nın hesabı sorulmadı, çünkü Somalar devam ediyor, çünkü kapitalistlerin kâr hırsı yeni Somaların...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- Çorum’un Dodurga ilçesinde bulunan maden ocağında faaliyet gösteren ODAŞ Elektrik bünyesindeki Yel Enerji’de çalışan işçiler patronun sendika düşmanlığına karşı 9 Mayısta direnişe başladı. Yel Enerji işçileri kötü çalışma koşulları ve düşük...
- Sınıfımızın uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı geride bıraktık. Mücadele örgütümüz UİD-DER, bu sene 1 Mayıs’ı işçi kentleri olan Bursa ve Lüleburgaz’da kutlama kararı aldı. Bizler de bu doğrultuda tüm hazırlıklarımızı yaparak...
- Öz İplik-İş Sendikası, Başkanlar Kurulunu, direnişteki Durak Tekstil işçileriyle dayanışmak amacıyla Bursa’da gerçekleştirdi. Kurulun ardından sendika yöneticileri direnişlerinin 83. gününde Durak Tekstil işçilerini ziyaret etti. Burada yapılan...
- 1 Mayıs işçi sınıfının uluslararası birlik ve mücadele günü. Her 1 Mayıs’ta UİD-DER’li mücadeleci işçiler bir gelincik tarlasını andırır gibi dolduruyorlar meydanları. Her 1 Mayıs’ta, işçi sınıfının bu çalışkan evlatları coşku dolu, disiplinli...
- Merhaba dostlar, uzun zamandan beri çalışma şartlarım nedeniyle birçok etkinliğe katılamıyordum. Yaşımın genç olmasına rağmen heyecanımı yitirmiştim. Hem yaşadığım şehirlerde etkinliklerin olmaması hem de maddi imkânsızlıklar yüzünden uzak kalmıştım...
- İstanbul Eyüpsultan’da özel bir lisenin müdürü 74 yaşındaki emekli öğretmen İbrahim Oktugan öğrencisi tarafından silahla vurularak öldürüldü. Öğretmenler “Can Güvenliğimiz Sağlansın, Gerekli Tedbirler alınsın!” talebiyle İzmir’den Bursa’ya, Mardin’...
- 21-28 Nisan Ebeler Haftası ve 12-18 Mayıs Dünya Hemşireler Haftası vesilesiyle 10 Mayısta İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde bir araya gelen hemşire ve ebeler basın açıklaması gerçekleştirdi.
- Bu sene 1 Mayıs’a UİD-DER’le birlikte bir işçi kenti olan Lüleburgaz’da katıldım. 1 Mayıs heyecanımız sabah saatlerinde başladı. Yol boyunca türkülerimizle, marşlarımızla 1 Mayıs alanına gittik. Tabii içimizde İstanbul’da kitlesel ve birleşik bir 1...