Buradasınız
301 Oldu Adınız!
İzmir’den bir deri işçisi
301 oldu adınız
301 kere öldü canınız
301 kere çıktı yeryüzüne ölünüz
Bir, bir, 301
301 kazma değil, 301 can
301 kürek değil, 301 can
Yan yana kazındı mezarınız
Yeraltında söndü göz feriniz
Yeryüzüne çıktı, tek tek cansız bedeniniz
Dünyaya doymadan, patron devlet ortak aldı canınız
“Onların değil, 301’in arkasında dursun” dedi ananız, babanız, karınız
Size şiirler yazdı minik yavrularınız
Hasret ve özlemle anılır artık adınız
Bir, bir, 301
Siz 301 olduğunuz için, kaldı adınız
Bir, bir, iki, iki ölenlerin yok bile adı
Sizi unutmaz ne ana-babanız, ne sınıf kardeşleriniz
Tarihe yazıldı adınız, bir, bir 301
Sizi asla unutmaz sınıf dostlarınız
Hesabını mutlak soracak örgütlü sınıf kardeşleriniz
Çocukluğumun, gençliğimin geçtiği, sınıfımın mücadelesiyle tanıştığım Ege yollarındayım. Eskişehir’den yola çıkıp, Kütahya’ya vardık. Balıkköy istasyonunda tren mola verdi. Saat sabah iki elli, tren istasyonda oflaya puflaya, yorulmuş, acıkmış ve susamış Âdem Babalar gibi durdu. İstasyonda görevlilerin dışında tek bir kadın vardı. Yaşı en az yetmiş gibi. Kolunda bir sepet var, sepette gevrek dolu, ağzına kadar. Yaşlı kadının gözleri trenin küçük pencerelerinden dışarı bakan yolcularda, hızlı hızlı yürüyor birbirine bağlı vagonların yanından. İnip gevrek alacak ve başında beyaz devin olmadığı çeşmelerden gani gani içmeye ve elimizdeki şişeleri doldurmaya yetecek zamanımız var. İnip yaşlı kadının yanına vardım. “Abla kolay gelsin. İki gevrek verir misin?” dedim. “Sağ olasın” deyip, iki gevreği hızlıca gazete parçasının arasına sarıp verdi. “Abla zor olmuyor mu bu saatte?” diye sordum. “Ekmek parası, netcen gari?” demekle yetindi. Çeşmeden su içip, elindeki şişeyi dolduran yolcular hızlıca çeşmenin yanından uzaklaşıyor. Treni kaçıracağından değil. Uzun bir süredir Cem Karaca’nın “su bedava” sözlerinden nefret eden beyaz devlerden biri köşeden çıkıp, “su artık bedava değil, verin bakalım akçeleri” diyecekmiş gibi bir tedirginlik var yolcularda. Çeşmeye vardım, su çivi gibi. Bir güzel elimi yüzümü yıkadım. Gani gani içtim. Elimdeki şişeyi doldurdum. Gevrek satan ablamız ekmek parası gevreklerini satıp bitirmiş. Yanına vardım. “Abla, enişte, oğul, uşak var mı?” dedim. “Gocoğlan sizlere ömür. Uşalar gendine bilen yetmeyon gari. Netçen gari?” deyiverdi. Trenimiz ön öne dizilmiş demir karıncalar gibi. İlk düdük ötmesiyle yerde görevlilerden başka kimsecikler kalmadı. Birbirine tutunmuş demir karıncalar hareket etti.
Savaştepe istasyonunu geçtik, tren yolunun iki yanı tarlalar ve zeytin ağaçları ve üzüm bağları sıra sıra. Zeytin ağaçlarına bakınca, gözümün önüne Yırca’da bir gecede binlerce zeytin ağacının kökünden sökülmesi geldi oturdu. Ardı sıra para, çok para için her naneyi yiyecek kapitalist sistemin sahipleri göründü gözüme. Hepsi para için salyaları akan kudurmuş halleriyle. Sonra, o zeytin ağaçlarını söktüren iş makinelerini kullananlar göründü. Nâzım Usta göründü gözüme. Koca bir çınar ağacının altından, zeytin ağaçlarına doğru bakıyor: “Fakat zeytin fidanları hâlâ fidan” diyor. Sonra, “Ağaç baltaya demiş ki” diyor iş makinelerine doğru bakıyor gibi görünüyor gözüme. Soma istasyonuna yaklaştık. Madenci heykelini geçerken, bizim makinist, 301 madenciye saygı göstermek için mi bilinmez, öyle yavaşlattı ki treni kağnı arabası gibi ağır ağır gitti. İstasyonda durdu. Camdan istasyondaki ve çevrede görünen insanlara bakıyorum. 301 madenci için yas tutma günleri geride kalmış. Fakat sessiz bir öfke var duruşlarında, bakışlarında. İçimden “Nâzım Usta olsaydı da iki kelam etseydi” diyorum 301 madenci için.
Başları sarı beyaz sarıklı, ellerinde sepetler olan köylüler bindi Soma istasyonundan. Birinin yanına varıp selam verdim. Selamımı aldı. Beni şöyle bir baştan aşağı süzdü. Cam kenarındaki koltuğa geçti. Yanına oturdum. “Somalı mısın efem?” dedim. Başıyla onayladı. “Somalı madencileri sorcesen, beni (bana) soru soruveme. Na buna soruver” dedi, birini işaret ederek. Gidip işaret ettiği köylüye selam verdim. Karşı sıradaki boş koltuğa oturdum. “Sen nerdensin, deyiver de ona göre gonuşu gonuşuverem gari” dedi. “İzmirliyim” dedim. “Ha, beri bak hele? Evvel bilen yoğudu. Gari Soma’yı bilmeyen va mı? 301 madenciyi sorup duru gelen her kimse. 301 mi ölüvedi madende? Duruve gıpraşma, dinleyive gari. Toprağımız verim vemeyo. Köylü aç galeyo, madenden gayri iş komadılar Soma’da. Ya aşarıya madene inivercen ya ac kalcen deyolar. Bene konuşdurup durusan, deyiverce çoğ” dedi. Sözleri, kin, öfke ve sitem yüklüydü. Sustum. O da bir müddet sustu. Sonra “beni bak, bubam derdi ki, ‘kadeş eliyle diken çıkartılı, el eliynen diken çıkartılmaz’. El kim, kadeş kim biliyon mu?” “Kim?” diye sordum. “El madeni talan ediverenle, talan ettiriveren, gadeşse, geri galıveren her kimse” dedi. Menemen istasyonunda inmek için hazırlandılar. Vedalaşıp indiler.
İki saat sohbet ettiğim yarı köylü yarı işçi birisiydi. Sınıf bilincinden, sınıf tarihinden bihaber, yaşı 60’ı çoktan geçmiş birisiydi. Ama elin kim, kardeşin kim olduğunun gayet bilincinde olduğu, kendi sözlerinden anlaşılıyordu. Zihnimde 301 madenci sınıf kardeşlerimiz ve her ay toplu ya da bir bir canı elinden alınan tüm diğerleri. Ve bu kahrolası sömürücü düzen yok edilesiye kadar bu vahşet sürecek, öyle ya da böyle işçi sınıfını sömürmekle yetinmeyecek, iş cinayetlerinde ve çıkar savaşlarında canlarımızı almaya devam edecek. Ama örgütlü işçi sınıfı tüm bunların hesabını mutlaka soracaktır. Ve sömürücü sınıfı dünya üzerinden yok ederek tüm acılara son verecektir.
- “Bizim Hayallerimizi, Sizin Geleceğinizi Çaldılar”
- Bizim Mahallenin Gençleri
- Kişisel Gelişim Zırvasına Kanma, Sınıf Mücadelesine Sarıl
- Sömürü Düzenini Uçurumdan Atmak İçin Örgütlenelim
- Hindistan’da 250 Milyon Dolarlık Düğün ve Yoksulluk
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Sahip Olduğunuz Servet Bizden Çaldıklarınızdır!
- “Sayende Sigortalı Çalıştım, Emekliliğime Az Kaldı”
- Bayramları Bayram Gibi Yaşamak İçin!
- Dünya Üzerinde Yaşayan Herkesin Evi Olmalı
- Onlar Yok Ediyor, Biz Yenisini Yapacağız!
- Suyun Lüksü Olur mu Hiç?
- “Senin Yolundan Gideceğim Amca”
- Her Günü Doğa ve İnsanlık Günü İlan Etmek İçin…
- “Kıpır Kıpırsın, Heyecanın Ne Güzel Ey Yolcu”
- “Bence, Sevgi Emektir”
- Ah, Cemal Ah!
- Bir Fotoğraf Karesinin Hissettirdikleri
- Davulun Sesi Uzaktan Hoş Gelir
- İstanbul’da Yaşam: Deniz Kıyısında Deniz Görememek!
Son Eklenenler
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...
- Gebze’de bulunan Grid Solutions ve Schneider Elektrik, İstanbul’da bulunan Hitachi Energy ve Bursa’da bulunan Arıtaş Kriyojenik fabrikaları için Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında yürütülen toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlanamaması...