Buradasınız
Adelheid, Emine, Ahmet, Hüseyin: Mücadele Sürüyor!
İstanbul’dan bir işçi
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
İşçi Dayanışması’nda ve UİD-DER sitesinde Adelheid Popp’un “Bir İşçi Kadının Gençliği” isimli kitabı hakkındaki yazıları okumuştum. UİD-DER’li bir arkadaşım Adelheid’ın kitabını verdi. Kaplumbağa hızında bir okur olmama karşın bir solukta okuyup bitirdim! Gerek kitabı, gerekse Adelheid Popp’un çalışkan bir işçi, sınıf mücadelesi içerisinde inançlı, kararlı sosyalist bir kadın işçi olması İşçi Dayanışması’nda ve UİD-DER sitesinde günümüz işçi kuşaklarına aktarılmış. Özellikle kadın işçilere Adelheid Popp’un mücadele serüveni çok şeyler katacaktır.
Kitabı okurken, yirmi yıl önce çalıştığım tekstil fabrikası ve Adelheid Popp’un 1800’lü yılların sonlarındaki işçi sınıfının yaşam ve çalışma koşulları arasında gidip geldim sürekli. Hem baskılar, hem de mücadele bakımından benzerlikler var o günlerle bugünler arasında. Fabrikada kadın işçiler çoğunluktaydı. Tuvalet ihtiyacı için posta başından izin almak zorunluydu. Yemek molası bir saatti ama yarım saati kuyrukta geçiyordu. Ve biri öğleden önce, ikincisi öğleden sonra olarak iki sefer tuvalete gidebiliyorduk. Malum kadın işçilerin her ay özel durumları olur. Kadın işçilerden biri, üstelik çok çalışkan biriydi, Nebahat, öğleden önce ikinci kez tuvalete gitmiş. İzin alacak zamanı da bekleyememişti. Postabaşı “Nebahat neredeydin?” diye sormuştu. Nebahat cevap vermeden yerine geçmişti. Posta başı bütün işçilerin duyacağı şekilde “ben anlamam, yok adet olmuş, yok hamileymiş, yok karnı ağrımış. Evinizden battaniye getirin. Şeyinize sarın. Patron benden iş istiyor, iş. Siz de çişinizi tutacaksınız. Tutamam diyen varsa, kapı orada” diyerek tehditler savurmuştu.
Baskılar sürekli artıyordu. Bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Birimiz, önündeki arkasındaki işçi arkadaşıyla iki sözcük konuşamıyordu. Kadınlar çoğunluktaydılar. Ama toplu konuşma şansımız yoktu. Servislerde işe gidip gelirken ve bindiğimiz duraklarda konuşuyorduk. Bir iki derken bir karara varmıştık. Daha doğrusu, kadınlar bir yöntem bulmuştu. Günaydın yerine “iş”, nasılsın yerine “çiş”, iş ver yerine “koş” iyi akşamlar yerine “oh” diyorduk. Postabaşı, işçilerin halindeki değişikliklerden dolayı elektrik akımı verilmiş gibi dolanıyordu makinelerin arasında. Birkaç hafta içerisinde, aynı tempoda çalışmayı sürdürsek de aslında postabaşının istediği adetler zamanında çıkmıyordu. Adı konmamış bir iş yavaşlatmaydı bu. Sonunda postabaşı “Sami Beyi ikna ettim. Tuvalete gitme sayısını günde dörde çıkarttı. Kıymetini bilin, bu kıyağımı da unutmayın” demişti pis pis sırıtarak. İki ay sonra tuvalete gitmek iki öğleden önce, iki de öğleden sonra olarak dörde çıkmıştı. Evet, bir yanı komik gibi gelebilir tuvalet ihtiyacı için verilen bu mücadelenin. İşte yaşadığımız bu. Bu eylemin fikir sahibi ve öncüsü 19 yaşında olan ve hiç okula gidememiş, her işte çalıştırılan Emine olmuştu.
Evet, 1800’lü yıllardan bu yana çok şey değişti. O tarihlerde işçilerin evlerinde vanasını açtığında yanan doğalgazları yoktu, bugün var. O tarihlerde burjuvaların evlerinde bile olmayan şeylerin birçoğu bugün işçilerin evlerinde var. Bütün bunlar teknolojinin geldiği gelişmişlik düzeyiyle alakalı. Ama bu teknolojinin kumandası gözü asla doymayan sermaye sınıfının elinde ve kullandığımız her şeyin bir de bedeli var. Bir de sermaye sınıfının ürettirdiklerini sürekli ve sürekli bizlere satmaya, çok çok satmaya, tuz yalamış koyunun suya duyduğu ihtiyaçtan çok daha fazla ihtiyacı var. Evet, o tarihlerden bu yana değişmeyen bir şey var; sömürü düzeni devam ediyor. O zaman da çocuklar çalıştırılıyordu, bugün de. Kadın işçiler ayrımcılığa maruz kalıyorlardı, bugün de. O zaman işçilerin toplantılarını izliyor ve engelliyordu patronlar ve devlet. Bugün işçilerin sendikal örgütlenmelerinin önüne sayısız engeller dikiliyor.
Lakin o günlerde nasıl ki Adelheid, Marie, Amalie, Anna gibi nice mücadeleci kadın işçi ve Julius, Martin, Peter, Roland, Stefan gibi nice mücadeleci erkek işçi vardıysa, bugün de dünyanın dört bir yanında Emineler, Marieler, Güllüler, Annalar, Mehmetler, Martinler var. Yani bu kahrolası sömürü düzenine karşı mücadele veren örgütlü, sınıf bilinçli işçiler var. Ve bu sömürü düzeni dünya yüzünden kazınıp atılana dek bu mücadele sürecek.
Bir Törenin Düşündürdükleri
Yasalar İşçilerden Yana mı?
Son Eklenenler
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santrali işçileri, özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı 10 Şubatta Ankara’ya yürüyüş başlattı.
- ABD merkezli Yum Brands şirketinin KFC ve Pizza Hut restoranlarının Türkiye’deki işletmecisi olan İş Gıda'nın konkordato ilan etmesinin ardından 7 bin işçi Ocak ayı maaşlarını, kıdem ve ihbar tazminatlarını, izin paralarını alamadı. İşçiler şirketin...
- Gebze Plastikçiler Organize Sanayi Bölgesinde otomotiv parçaları üreten Chinatool Otomotiv’de işçiler 10 Şubat sabahı greve çıktı.
- Aralık ayında tüketici fiyatlarının yüzde 1’in biraz üzerinde yükseldiği, yıllık enflasyonunsa azalarak yüzde 44 civarında gerçekleştiği açıklandı. Bu oranlara bakarak enflasyonun hız kestiğine, ücret zamlarının “beklenen enflasyona” göre belirlenip...
- 2025 yılı için asgari ücret zammı, TÜİK’in sahte rakamlarıyla açıklanan enflasyon oranının dahi altında kalan yüzde 30 olarak belirlendi. Patronlar da işçilere bu sefalet zammını dayatıyor. Şubat ayıyla beraber zamlı ücretlerin açıklanması sonrası...
- İş kazaları ve iş cinayetleri dur durak bilmiyor. Sermeyenin aç gözlülüğü işçileri yaşamından ediyor. Balıkesir’de bulunan ZSR Patlayıcı üretim tesisinde, 24 Aralık 2024’te gerçekleşen patlamada 11 işçi yaşamını yitirdi. Patlama sonrasında Balıkesir...
- Maraş ve Hatay başta olmak üzere 11 şehirde çok büyük yıkım yaratan, yaklaşık yüz bin insanın hayatını kaybettiği, on binlerce insanın yaralandığı, milyonlarca insanın yaşamının derinden etkilendiği 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti....
- Siyasi iktidarın ekonomi politikalarının hedefi belli: Ekonomik yıkımın bedelini işçi ve emekçilere ödetmek, on milyonlarca işçinin, emekçinin, emeklinin açlığa talim etmesi pahasına sermayeyi dizginsizce büyütmeye devam etmek. Soygunun, talanın...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. Aradan geçen zamanda depremlerin yarattığı yıkımın, ortaya saçılan yolsuzlukların, usulsüzlüklerin ve boş vermişliğin hesabı sorulmadı. Siyasi gelişmelerle, yaratılan yapay gündemlerle yaşanan felaketin...
- İzmir Büyükşehir Belediyesinde 158 işçinin ücretsiz izne çıkarılması üzerine DİSK/Genel-İş Sendikası İzmir 1, 2, 3 ve 9 No’lu Şubeleri 3 Şubatta direnişe başladı. Sosyal-İş Sendikasının örgütlendiği Turkcell Global Bilgi’nin Siirt Şubesinde 4 işçi...
- Adalet Peşinde Aileleri Platformu, 6 Şubat depremlerinin 2’nci yılında Kadıköy İskelesi önünde anma programı düzenledi. 2 Şubatta düzenlenen anmada “Rant Uğruna Ölenlerin Hesabını Sormaya Geldik! Susmak İhanettir, Hesap Sormak Görevdir!” yazılı...
- Çalıştığım işyerinde 60 yaşlarında bir abiyle sohbet ediyorduk. “Ne zaman emekli olacaksın?” diye sordu. “60 yaşında emekli olacağım” dedim. “Ooo senin işin çok zor yahu, o yaşa kadar çalışılır mı?” dedi. “Ama sen de emeklisin, hâlâ çalışıyorsun”...
- Sırbistan’da Belgrad ve Novi Sad başta olmak üzere ülke genelinde kitlesel protestolar devam ederken bir yandan da öğrenciler dersleri boykot ederek üniversiteleri işgal ediyorlar. Yunanistan’da 2023'teki tren kazasının yıldönümünde işçiler,...