Buradasınız
Asgari Ücret Dört Kişilik Bir Ailenin İhtiyaçlarına Göre Hesaplansın!
İşçiler, emekçiler, kardeşler!
Kısa bir süre sonra bir yılı daha geride bırakmış olacağız. Eğer bir muhasebe yapacak olursak, 2018 yılında uçurumdan düşercesine yoksullaştığımızı görürüz. Krizden dolayı hayat pahalılığı şimşek hızında artarken, ücretlerimiz aynı hızda değer kaybetti ve alım gücümüz azaldı. Üreten, alın teri döken milyonların yaşam koşulları daha da kötüleşmiş oldu. Ama siyasi iktidar “kriz yok, dışarıdan müdahale var” diyerek topu taca atıyor; sorumluluğunu kabul etmiyor. Sermaye sahipleri ise, bizleri sömürerek elde ettikleri kârlarından ödün vermiyorlar. Onlar krizi fırsata çeviriyorlar. Şu ana kadar on binlerce işçi, sessiz sedasız işten atıldı, yani açlığın kucağına itildi. Birçok işyerinde işçilerin ücreti düzenli ödenmiyor. Yüzlerce işyeri işçileri ücretsiz izne çıkartıyor. Bazı işyerlerinde daha şimdiden 2019’un yıllık izinleri kullandırılıyor. Haklarımız açıkça gasp ediliyor.
Kardeşler!
Kriz, aynı fırtına gibidir. Sağlama alınmamış, berkitilmemiş her şeyi önüne katıp götürür ve paramparça eder. İşçi sınıfı birlik ve dayanışma içinde olmadığı sürece kriz fırtınasına karşı koyamaz. Birlik ve dayanışma işçilerin sigortasıdır. Şimdi krizin faturasını ödüyor oluşumuzun nedeni, böyle bir sigortamızın olmayışıdır. Nitekim 2001 ve 2008 krizlerinde de fatura, bu yüzden yine bize kesilmişti. Krizi gerekçe gösteren ve işçileri işsizlikle tehdit eden patronlar, ücretlere ya zam yapmamış ya da zamları oldukça düşük tutmuşlardı. Biz “bugüne de şükür, en azından işimiz var” dedikçe, onlar sosyal haklarımıza el koymuş, taşeron çalışma biçimini dayatmışlardı.
Özellikle 2001 krizinde enflasyon fırlamış ve emekçilerin alım gücü keskin bir şekilde düşmüştü. Bilindiği gibi enflasyon, paranın değer kaybetmesini, fiyatların genel seviyesindeki değişimi yani tüm fiyatların tamamında sürekli bir yükseliş olmasını ifade eder. Geçim araçlarında fiyatların yükselmesi ama ücretlerin aynı kalması demek, gerçekte ücretlerin eriyerek düşmesidir. Bu nedenle, reel ücret ve nominal ücret biçiminde bir ayrım vardır. Nominal ücret, aldığımız ücretin miktarıdır. Reel ücret ise, elimize geçen para miktarıyla ne kadar şey alabildiğimizi ölçer. Enflasyonun yükselmesiyle birlikte, alım gücümüz ve dolayısıyla reel ücretimiz düşmüş olur.
2001 ve 2008 krizlerinde, artan hayat pahalılığı karşısında eriyen ücretlerimiz telafi edilmedi, yani reel ücretlerimiz düşürüldü. Sonraki yıllarda ücretlerimiz miktar olarak artmasına rağmen, alım gücümüz aynı ölçüde yükselmedi. Zaten bugün fazla mesaiye kalmadan geçinemiyor oluşumuzun nedeni de budur. Fazla mesai ile birlikte elimize geçen para, aslında ücretimizin kayıp kısmından başka bir şey değil. Fakat bunun için daha fazla çalışmak zorunda kalıyoruz. Yani sermaye sınıfı, adını koymadan iş saatlerini fiilen uzatmıştır.
Kardeşler!
Biz yoksullaşırken, patronlar sınıfının zenginliği katlanarak artmıştır. Meselâ Türkiye’de 2017’de dolar milyarderi sayısının 7 kişi artarak 36’ya yükselmesi, zenginliğin kimin elinde toplandığını gözler önüne seriyor. Bu süper zenginler, 2016’da 48 milyar dolar olan servetlerini, 64,7 milyar dolara yükselttiler. Devletin bir kurumu olan TÜİK’in Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması adıyla yayınladığı rapor da, zengin ile yoksul arasındaki uçurumun büyüdüğünü gösteriyor. Bu rapora göre, en zengin yüzde 20’lik kesimin toplam gelirden aldığı pay yüzde 47,4’e yükseldi. En düşük gelire sahip yüzde 20’lik kesimin toplam gelirden aldığı pay ise, yalnızca 0,1 puan artarak yüzde 6,3 oldu. Rapor, nüfusun yüzde 14’ünün sürekli yoksulluk çektiğini, yüzde 69’unun borçlu olduğunu ve “ciddi maddi yoksulluk” içinde olanların sayısının 23 milyona ulaştığını ortaya koyuyor.
Siyasi iktidar Türkiye’nin büyüdüğünü, bu yüzden dış güçlerin bizi kıskandığını ve önümüzü kesmeye çalıştığını propaganda ediyor. Cumhuriyetin 100. yılı olan 2023’te daha da büyüyeceğimizi söylüyor. Yersen! Evet, yukarıdaki tablo kimin büyüdüğünü tartışmasız ortaya koyuyor. Demek ki önümüz açıldığında, bizleri sömürenler daha fazla zenginleşecekler! Bize ise “şaha kalkıyoruz” propagandası yapılacak!
Kardeşler!
Krizle birlikte iğneden ipliğe her şeye fahiş oranda zam yapıldı ve çok daha fazla yoksullaştık. Ne kadar yoksullaştığımızı anlamak için asgari ücreti dolarla kıyaslamak yeterlidir. Ocak ayında dolar 3,75 civarındaydı ve asgari ücret 427 dolar ediyordu. Şu anda ise asgari ücret 290 dolar civarındadır. Üstelik zamlar, en yüksek dolar kuru dikkate alınarak yapıldı, yapılıyor. Peki, bizim bu kaybımız, eriyen ücretlerimiz telafi edilecek mi?
Asgari Ücret Tespit Komisyonu Aralık ayında toplanacak ve asgari ücreti belirleyecek. Hepimizin bildiği gibi asgari ücret, tüm ücretler için temel teşkil ediyor ve tüm işçileri ilgilendiriyor. Milyonlarca işçi ya asgari ücretle ya da onun biraz üzerindeki bir ücretle çalışıyor. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırının 1920 ve yoksulluk sınırının 6 bin 252 lira olduğu bir ülkede, asgari ücret sadece 1603 liradır.
Resmi enflasyon yüzde 25’in üzerindedir. Gerçek enflasyon ise çok daha fazladır. Uçurumdan düşercesine yoksullaşmamıza rağmen, patronlar sınıfı ve siyasi iktidar daha şimdiden, krizi gerekçe göstererek düşük zam oranından söz ediyor. Eğer eriyen ücretlerimiz telafi edilmez ve enflasyonun altında zam yapılırsa, gerçekte reel ücretlerimiz düşmüş olacak. Oysa Ocak 2018’de 427 dolar olan asgari ücretin aynı düzeye gelebilmesi için bile yaklaşık 700 lira zamlanması gerekiyor. Dolayısıyla önce kayıplarımız karşılanmalı ve sonra da asgari ücret dört kişilik bir ailenin temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir düzeye yükseltilmelidir.
Asgari Ücret Vergi Dışı Bırakılsın, Vergiler Patronlardan Kesilsin!
Asgari/Temel İhtiyaçları Gerçekten Karşılayacak Bir Asgari Ücret!
Asgari Ücret Dört Kişilik Bir Ailenin İhtiyaçlarına Göre Hesaplansın!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
- Artan Zenginliğin Arkasında Büyüyen Yoksulluğumuz
- Kaynakları Tüketen Kim?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
Son Eklenenler
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...
- Gebze’de bulunan Grid Solutions ve Schneider Elektrik, İstanbul’da bulunan Hitachi Energy ve Bursa’da bulunan Arıtaş Kriyojenik fabrikaları için Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında yürütülen toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlanamaması...