Buradasınız
Asgari Ücret, Zamlar ve İşçilerin Söz Hakkı
Kocaeli/Gebze’den bir petrokimya işçisi

Yeni yıl yaklaşırken asgari ücretle ilgili tartışmalar, haberler sıklaştı. TBMM kulislerinde, patron sendikalarında konuşulan rakamlar ortalığa saçılmaya başladı. Tüm yıl boyunca temel gıda maddelerinden tutun her şeye zam üstüne zam geldi. Bizler kara kara ay sonunu nasıl getireceğiz diye düşünüyoruz. Kimi işçiler evine ekmek götürmekte bile zorlanıyor. İcralık olanlar, boğazına kadar borca batanlar, kiralarla, faturalarla boğuşup iki yakasını bir araya getiremeyenler var. Geçim sıkıntısından, borç batağı yüzünden canına kıyanlar var.
Ne önceki yıl yapılan asgari ücret zammı ne de çok daha öncekiler işçilerin geçim sıkıntısına derman oldu. Asgari ücret sefalet ücreti düzeyinin ötesine hiç geçmedi. Asgari ücretin alım gücü yıldan yıla düştü, son on yılda dolar karşılığı dörtte bir oranında azaldı. Her sene Asgari Ücret Tespit Komisyonunun toplantıları öncesinde siyasi iktidarın sözcüleri açıklamalar yapıyorlar. “Asgari ücretliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyorlar. Yaptıkları üç kuruş zammı elektrikten, doğalgaza, gıdaya, getirdikleri fahiş zamlarla geri alanlar, bunu sorgulayanları, itiraz edenleri, “yetmiyor” diyenleri nankörlükle, şükretmemekle suçluyorlar. Koca bir ay boyunca çalışıyoruz, aldığımız maaş çocuğumuzun karnını doyurmaya, beslenme çantasını doldurmaya, üniversiteye giden evladımızı yurda yerleştirmeye, kiramızı ödemeye yetmiyor.
İktidardakiler, hayat pahalılığı yüzünden aldığı üç kuruş da buhar olan işçi ve emekçileri çeşitli algı oyunlarıyla aldatıp zehirlemeye çalışıyorlar. Gerçek sorumluların dış güçler, stokçular, fırsatçılar, üç harfli marketler, “ülkede yoksulluk var şeklinde algı operasyonu yürütenler”, “Türkiye’nin imajını zedelemeye çalışanlar” olduğunu iddia ediyorlar. Sanki esas sorumlular, esas fırsatçılar, ülkenin bütün kaynaklarını yağmalayanlar kendileri değilmiş gibi davranıyorlar. Oysa esas sorumlular kendileridir, ait oldukları sermaye sınıfıdır. Yoksullaştırma politikalarını hayata geçiren, sermaye sınıfına hizmette kusur etmeyen, sermaye sahiplerini semirten bu siyasi iktidardır. Dolayısıyla yoksulluğumuzu büyütenler onlardır, iktidar eliyle palazlandırılan kârına kâr katan şirketlerdir.
Bizler işçiler olarak yapılan zamlardan doğrudan etkilendiğimiz halde onlara göre bu konuda herhangi bir söz hakkımız yok. İşçi ücretlerine yapılan zam yılda bir kere iken tüketim maddelerine yapılan zamlarsa haftalık hatta günlük hale geldi. Düşünelim ve soralım: Mesela ekmeğe, peynire, ete, süte, kiraya, giyime, ulaşıma vb. zam gelirken belirli bir tarih var mı? Bu ürünlere zam yapılırken işçilerin fikri alınıyor mu? İşçi ücretlerine yılda kaç defa zam yapılıyor? Yapılan zam neden yüksek vergilerle geri alınıyor, asgari ücretli işçinin maaşının %15’i cebine girmeden neden gelir vergisi diye kesiliyor. Patronlara vergi affı çıkaranlar, işçileri adeta vergi rekortmenliğine taşımıyorlar mı? Her dakika her saat hatta gece gündüz fark etmiyor, ha babam zam gelebiliyor. Bunun için sendikalar ve sermaye temsilcileri bir masaya oturup pazarlık yapmıyor, işçilerin örgütlerine danışılmıyor. Ancak tek geçim kaynağımız olan emek gücümüzün karşılığında verilecek ücret belirlenirken masalar kuruluyor, ince hesaplar yapılıyor, defalarca toplantılar, basın açıklamaları düzenleniyor ve sermaye son sözünü söylüyor. Ne diyor? “Patronların ekonomisini sarsmayacak bir zam yapılmalı.” Yani bütün hesap sermaye sahiplerinin çıkarlarını korumak üzerine yapılıyor. Onların bizim temel ihtiyaçlarımızı, geçimimizi düşündüğü yok.
İşte gördüğünüz gibi, “zamlar” meselesinde her sınıf kendine göre tutum alıyor. Zammın neye, kime, ne kadar yapılacağı bir sınıf meselesidir. Eğer zam sermaye sınıfının çıkarınaysa herhangi bir engelle karşılaşmıyor fakat işçi sınıfının çıkarınaysa tüm sermaye sınıfı ayağa kalkıyor. Bugün işçi ücretlerinin yükseltilmesi için, asgari ücretin sefalet ücreti olmaması için, biz işçilerin bir araya gelmekten başka çıkar yolumuz yoktur.
- Cambaza Bak Cambaza, İşçiler Yemiyor, Yutmuyor Artık
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Asgari Ücret Zammından Sonra…
- Asgari Ücret Asgari Zam Gördü!
- Asgari Ücret Bir Kez Daha Sefalet Ücreti Oldu
- DİSK’ten Çalışma Bakanlığı Önünde Asgari Ücret Eylemi
- Türkiye’de Asgari Ücret Düşük Değilmiş!
- Doğru Bilgi ve Çözüm İçin Mücadele Saflarına
- “Beklenen Enflasyon Oranı” Oyunu
- Asgari Ücret Hep Siyah Duman!
- 2024 Yılı İçin Asgari Ücret Açıklandı: Biz Bu Tiyatroyu Çok İzledik!
- Başkasından Çözüm Bekleme, Derman Ellerimizde!
- Hem İşçilerin Onayını Alacak Hem de…
- Asgari Ücret: Geçinmek mi Açlıktan Ölmemek mi?
- Yeni Asgari Ücret Eski Tiyatro
- Asgari Ücret: Refahtan Pay Değil Derinleşen Yoksulluk!
- DİSK’ten Açıklama: Asgari Ücret Değil Toplu Sözleşme!
- Asgari Ücret, Sefalet Ücreti
- Asgari Ücret: Kim Haklı, Meşru Olan Ne?
- Dolan Kimin, Boşalan Kimin Küfesidir?
Son Eklenenler
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/
- Adana ve Mersin’de faaliyet gösteren Toros Tarım tesislerinde Petrol-İş Sendikasında örgütlü 213 işçi, 21 Mayıs sabahı greve çıktı. UİD-DER’li işçiler olarak grevin 5. gününde Mersin’deki fabrikanın önünde grevci işçilere dayanışma ziyaretinde...
- Nakba’nın 77. yılında dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçiler, Filistin halkına yapılan zulmü protesto ediyor, şehir meydanlarında kitlesel gösteriler düzenliyor. Dünya genelinde yüzbinlerce işçi ve emekçi, 77 sene önce Filistin halkının...
- Adana ve Mersin’de faaliyet gösteren Toros Tarım tesislerinde çalışan 213 işçi 21 Mayıs sabahı greve çıktı. Kocaeli Dilovası OSB ve İzmir Çiğli’de üretim yapan DYO Boya fabrikalarında eş zamanlı grev başladı.
- Karabağlar, İzmir’de ikamet ettiğim ilçedir. Mahallelerinin büyük çoğunluğunda işçi ve emekçiler yaşar. Küçük bir kesimse tuzu kuru, küçük burjuvalardan oluşur. Belediye bu zengin semtlere gösterişli hizmetler sunarken, yoksul mahalleler hep ikinci...
- Grevdeki Temel Conta işçileri 22 Mayısta fabrika önünde kitlesel basın açıklaması gerçekleştirerek işverenin grev kırıcı uygulamalarını ve saldırgan tutumunu protesto etti. Eyleme Türk-İş’e bağlı sendikalar, KESK İzmir Şubeler Platformu, Genel-İş...
- Küçük bir işçi çocuğu. Elinde, üstünde “Kreşe Gidemediğim İçin Greve Geliyorum” yazan kartonuyla poz vermiş. Muhtemelen annesi tarafından grev yerine getirilmiş. En küçük olmanın verdiği şirinlikle bütün işçilerin göz bebeği olmuş. Kreşte...