Buradasınız
Asıl Suçluyu Görebilmek…
Kocaeli’den bir metal işçisi

Ben metal sektöründe çalışan bir işçiydim. İşçiydim diyorum çünkü hakkımızı aradığımız için işten çıkarıldık. İşveren biz işçilerin ve temsilcilerimizin taleplerini karşılamamak için her yola başvuruyordu. Sorunları çözmek bir yana daha fazla baskı ve mobbing uygulayarak bizi korkutup sindirmeye çalışıyordu. Fabrika yönetiminin baskıları öyle bir noktaya geldi ki sonunda biz işçiler de patladık ve sendikamızla birlikte direnişe başladık.
Direnişe çıktığımızda aynı işyerinde çalışmamıza rağmen birçoğumuz birbirimizi tanımıyor, ilk defa yan yana geliyorduk. Ama haksızlığa karşı mücadelemiz başlayınca kısa sürede birbirimize kenetlendik. İlk zamanlar herkes tarif edilemez bir coşku içindeydi. Düne kadar baskıyla saltanat süren patrondan ve temsilcilerinden ilk kez birlik olup hesap soruyorduk. Ama süreç uzadıkça bazı arkadaşlarımızda moral bozukluğu başladı. Bu arkadaşlarımız direnişin kısa süreceğini ve hemen sonuç alacaklarını düşünüyorlardı. Suçlayacak birini aramaya başladılar. Kimi işçi arkadaşını, kimi sendikayı, kimi temsilciyi suçladı. Oysa asıl suçlu bizi haksız yere işten atan, hiçbir kural ve yasa tanımayan patrondu. Aynı arkadaşlarımız içeride çalışırken de yaşadığımız sorunları sendikanın, temsilcinin çözmesini bekliyorlardı. Oysa biz sorumluluk almadan, sendikamıza sahip çıkmadan sorunlarımızı çözemeyeceğimizi biliyorduk.
Bir mücadelenin sonunda kazanım varsa bu “haklı bir kavga”, kazanım yoksa “haksız bir kavga” olmaz. Kazansak da kaybetsek de biz işçilerin mücadelesi haklı bir mücadeledir. Moral bozukluğuyla içimizden bir suçlu aramak da bize bir şey kazandırmaz. Somut taleplerimizi kazanamadık belki ama hep birlikte ayağa kalkarak patrona esaslı bir tokat attık, pek çok ders ve deneyim biriktirdik. Bazı arkadaşlarımız yenilgi psikolojisiyle suçlayacak birilerini arasa da bazılarımız bu direniş boyunca hiçbir zaman unutulmayacak deneyimler kazandılar. Aslında herkes durduğu yerden bilinci, örgütlülüğü kadar pay aldı bu kavgadan. Kimimizin payına moral bozukluğu kimimizin payına ise daha çok mücadele etme azmi düştü.
Bugün Türkiye’de de seçim sonuçlarına bakıp morali bozulanlar, iktidara oy veren işçi ve emekçileri suçlayanlar var. Oysa biz işçiler birbirimizi suçlayarak, daha çok kutuplaşarak sorunlarımıza çözüm bulamayız. Rejim, medya ve devlet gücünün verdiği tüm olanakları kullanarak milyonlarca insanı manipüle ediyor. Kendisine muhalif olan kesimi de baskı ve tehditle susturmaya çalışıyor. Asıl suçlu baskıcı tek adam rejimidir. Sorunumuzun kaynağı ise işçi sınıfının yeterince örgütlü olmayışıdır. Örgütlü olmazsak rejimin bizi içine çektiği bölünmüşlük ve yapay kutuplaşma girdabından kurtulamayız. Bizler örgütlenebilirsek bu rejimden hesap sorarız. Örgütlü işçiler birbirini suçlamak yerine asıl suçludan hesap sormak için mücadele azmini yitirmeyenlerdir.
- Kamu Emekçileri, Ancak Birleşirse Kazanabilir!
- Sınıf Temelinde Örgütlü Olmak Sabırlı Olmaktır
- Bir Yaz Akşamı…
- Artık Kurdu Gözünden Tanıyorum!
- İşsizliğin Sebebi Sözleşme mi?
- “Bu İşçiler de Çok Nankör Canım!”
- Digel Tekstil İşçilerinin Mücadelesi Devam Ediyor
- Grevci TPI Kompozit İşçileri Kararlı
- Amazon Depo İşçileri Haklarını İstiyor
- İşsizliğe Karşı Mücadele Kapitalizme Karşı Mücadeledir!
- Hak Aramak Değil Grev Kırmak Vebaldir
- Bu Pahalılıkta Tatil Yapmak mı?
- “UİDER” Değil, “UİD-DER”
- Sırrı Abimizi Mücadelemizde Yaşatacağız
- Erol Eğrekler ve İşçi Sınıfı
- Patronlar “Kullan At” İşçi İstiyorlar!
- İşçi Sınıfı Olarak Ders Çıkaralım
- Grönland’ın Buzulları ve Egemenlerin Kâr Arzusu
- Dünü Unutmadan, Bugüne ve Geleceğe Bakabilmek…
- Emekliliği Kim Bitirdi?
Son Eklenenler
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...
- Biz Gebze’den bir grup UİD-DER’li işçi olarak Omsa Metal direnişini ziyaret ettik. Direnişçi işçilerle sorunlarımız üzerine sohbet ettik.
- Kapitalist sistemin tarihsel krizi, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarına göre yürüttüğü politikalar biz emekçileri derinden etkiliyor. Açlık sınırı altında kalan sefalet ücretlerine mahkûm edilmiş durumdayız. Bizler insanız, sadece...
- Metal işkolunda grup toplu iş sözleşmesi yaklaşıyor. Bu sözleşme MESS ve metal işkolunda örgütlü bulunan Birleşik Metal-İş, Türk Metal ve Çelik-İş sendikaları arasında gerçekleşecek. Biz işçiler bir araya geldiğimizde futbol üzerine konuşur, sohbet...
- BM destekli Entegre Gıda Güvenliği Aşaması Sınıflandırması (IPC), Gazze’de yaklaşık 500 bin kişinin yaşadığı yerleşim bölgesinde kıtlık ilan etti. Gazze’de açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor. İsrail’in uyguladığı bu soykırımı protesto...
- Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, taleplerini iletmek için 22 Ağustosta konfederasyon genel merkez binası önünde toplanarak Cumhurbaşkanlığına yürümek istedi. Kamu emekçilerinin yürüyüşü polis tarafından engellendi. Emekçiler sendika binası önünde...
- Hatay’dan İstanbul’a emekçiler rant uğruna evlerinden, tarım arazilerinden, geçim kaynaklarından ediliyorlar. Hatay Samandağ’da gece vakti alınan acele kamulaştırma kararıyla arazilerine giren ve narenciye ağaçlarını söken iş makinelerini durduran...
- Türkiye’de sayıları 16 milyona yaklaşan emeklilerin büyük bölümü, açlık sınırının altında maaşlarla yaşamaya çalışıyor. Yaşlılık dönemlerini huzur içinde geçirmesi gereken emekliler; temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, kiralarını ödeyemiyor,...
- Jack London’ın 1900’lü yılları resmettiği “Uçurum İnsanları” kitabını geçtiğimiz günlerde, arkadaşlarla birlikte okuduk. Yaşadığımız bazı şeyler nasıl da bu kitapta anlatılanları çağrıştırıyor.
- Hüzünlüsün, biraz durgun, biraz da dalgınsın kardeşim./ Evet ve tabii olmadan, hayat zor bizim için./ Her gün, günün en aydınlık, en sıcak, en soğuk, en kıpır kıpır saatinde/ Kapanmak dört duvar arasına, esaret saatlerine mahkum ve mecbur olmak...
- Siyasi iktidarın “aile yılı” ilan ettiği 2025’te nice ailenin ocağına ateş düştü, düşmeye de devam ediyor. Ocak ayında meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği Kartalkaya’daki otel yangını felaketiyle başladı yeni yıl. Ama bu felaket ne ilkti...