Buradasınız
“Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok”

Ekmekten otobüse, ilaçtan kaşığa, kumaştan cama, tuğladan kâğıda her şeyi işçiler üretiyor. Silahları da! Silah işçiler için ölüm, sermaye için kârdır. Savaş durup dururken çıkmaz, savaşı başlatan işçiler ve yoksullar da değil. Savaşı başlatan sermaye sahipleridir. Çünkü her ülkenin sermaye sahipleri yeni pazarlar, yatırım alanları bulmak ve kârlarını büyütmek isterler. Bu yüzden gözlerini başka ülkeleri ele geçirmeye dikerler. Son iki dünya savaşında 100 milyona yakın insan öldü. Şu anda Ortadoğu’da yeni bir emperyalist talan savaşı gerçekleşiyor; her zamanki gibi işçiler, emekçiler, yoksullar ölüyor, acı çekiyor. Savaşı yaşamayan bilmez ve savaşı yaşayanlar yaşadıklarının çok küçük bir kısmını anlatabilmişlerdir. Savaş çocuk oyuncağı değildir. İşte bu gerçeği, Erich Maria Remarque Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok adlı romanında tüm dehşetiyle anlatıyor. Savaşa milliyetçi duyguları kabararak giden Paul, bu savaşın kime hizmet ettiğini yaşayarak öğrenir. Paul kim mi? Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşında yanında yer aldığı Almanya’dan genç bir asker.
Patronlar, işçileri köle konumuna iten kapitalist sömürü düzenini kutsuyor, korunması gerektiğini işçilere benimsetiyorlar. İşçilerin bu düzene karşı isyan etmesini engellemek için milliyetçilik zehrini devreye sokuyorlar. Elbette insanlar doğup büyüdükleri topraklarını, memleketlerini severler. Ama hükümetler ve patronlar bu sevgiyi sömürür, halkı diğer halklara karşı kışkırtırlar. Kapitalizm altında kriz ve rekabet büyüdükçe milliyetçilik tam bir çılgınlık halini alır. İşte bir emekçi çocuğu olan Paul, tam da böyle bir çılgınlık döneminde, gönüllü olarak, okuduğu lisedeki tüm arkadaşlarıyla birlikte cepheye gitmiştir.
Almanya’nın, Alman halkının çıkarları için savaşmaya hazırdır Paul. Çünkü herkes doğru olanın bu olduğunu söylemektedir. Milliyetçi kışkırtmalardan dolayı İngiliz ve Fransızlara karşı herkesin gözünü düşmanlık bürümüştür. Diğer halklardan işçi ve emekçiler de tıpkı Almanlar gibi ölüme sürülmüşlerdir. Savaşın ilk günlerinde savaşa katılan tüm ülkelerin radyoları zafer haberleri verir. Düşman bir böcek gibi ezilip geçilmekte, zaferler üst üste gelmektedir. Ama günler ve yıllar geçtikçe her eve cenazeler dönmeye başlar. Almanya yenilmektedir. Her iki taraftan gençler ölmekte, analar ağlamaktadır. Alman radyoları her gün aynı anonsu yapmaya başlar: “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok!”
Savaşı kışkırtanlar askerlerden düşman siperlerini yarıp geçmesini, zafer kazanmasını bekliyordur. Paul ise, savaşın gelip geçici olduğuna, etkisinin bir gün gelip silineceğine inanmak ister. Oysa “düşman” İngilizlerin ve Amerikalıların sonu gelmez. Yeni silahların, uçakların sonu gelmez. Paul, cephede sorgulamaya, savaşın hiç de vatanı savunmak için, Alman halkının çıkarlarını savunmak için çıkarılmadığını anlamaya başlar. “Almanya’daki fabrika sahipleri servet sahibi oldular. Bizim ise bağırsaklarımız dizanteriden eridi, gitti. Çiroza dönmüşüz” der. Aldığı bir yara nedeniyle askeri hastanede yatarken yaralı, acılı askerlere bakarak şöyle düşünür: “Böyle kırık dökük gövdelerin ucunda hâlâ yaşayan insan yüzleri bulunabileceğine inanmak öyle zor ki! Üstelik bu bir tek hastane! Bunun gibi Almanya’da yüz binlercesi var, Fransa’da yüz binlercesi, Rusya’da yüz binlercesi… Böyle şeyler dünyada var oldukça, yazılan, yapılan, düşünülen her şey ne kadar boş!”
Umutsuzca şöyle konuşur: “Gencim ben, yirmisindeyim. Ama hayatta bildiğim tek şey umutsuzluk, ölüm, korku. İnsanların birbirine nasıl düşman edildiğini, nasıl ses çıkarmadan, bilmeden, ahmakça, uysalca, masumca birbirlerini boğazladıklarını biliyorum. Burada ve başka her yerde, bütün dünyada, benim yaşımdaki bütün insanlar aynı şeyleri görüp öğreniyorlar. İnsanlığın koca bir kuşağı benimle aynı deneyimi yaşıyor. Bir gün gelir savaş biterse acaba babalarımız bizden ne umacaklar? İşimiz öldürmek bizim. İlk mesleğimiz bu oldu. Yaşam hakkında bildiğimiz ölümden ibaret. Sonrası ne olacak? Bizim sonumuz ne olacak? Neden, neden artık bir son vermiyorlar buna?”
Değişen ve böyle sorular sormaya başlayan Paul, savaşın bitmesini beklerken 1918’de ölür. Geride kalan askerleri büyük bir ümit sarmıştır. Çünkü Rusya’da işçiler iktidarı ele geçirerek savaşa son vermiş ve dünyanın tüm işçilerine barış çağrısı yapmışlardır. İşçi iktidarı, işçilerin asıl düşmanının diğer halklardan işçiler değil, savaşları çıkartan sermaye sınıfı olduğunu ilan etmişti. Gerçek budur. Ve bugünün Paul’lerinin ölmemesi için gerçekleri görmeli, sermaye sınıfının çıkarları için ölmeyi reddetmeliyiz!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
Son Eklenenler
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...
- Annem, ablamla birlikte dördüncü katta oturur. Sokağa inmez ama mahallede, köyde, Almanya’daki akrabalarda ne olup bittiğini mutlaka bilir. Evden her çıktığımda balkonundadır. Selamlaşır, iki laf ederiz. Başımda bazen UİD-DER yazılı kırmızı şapkam,...
- Karanlık ve aydınlık… Ölüm ve yaşam… Emek ve sermaye… Sonsuz evrenimizde her şey karşıtıyla birlikte var. Sömürü ve zulüm varsa isyan da var. Sınır, din dil, ırk farkı tanımadan dünya meydanlarında tek ses tek yürek olan işçiler, işçi sınıfımız var...
- Emperyalist savaşın alevlerini büyüten, milyonlarca masum insanı, doğayı katleden, kentleri yok eden egemenler ne yaparlarsa yapsınlar emekçilerin birbirleriyle dayanışmasının önüne geçemiyorlar. İşçi ve emekçiler fabrikalardan limanlara,...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi grevinde yaşananlar hakkında Marksist Tutum’da bir makale okudum. Tam da içimden geçenleri, cümlelere dökemediklerimi noktasına virgülüne kadar yansıtan bir yazıydı. Konuyu derinlemesine ele alan bu yazı her mücadelede...
- Zeytinlik alanları maden ve enerji işletmeciliğine açacak yasa teklifine karşı tepkiler sürüyor. Çeşitli illerden Ankara’ya gelen köylüler, talan yasasına karşı TBMM yakınında bulunan Cemal Süreya Parkı’nda direniş nöbetindeler.
- Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli mücadeleler, dönemeç noktaları vardır. 1970 Haziran’ı bu tarihte önemli bir yere sahiptir. Bugün halen aşılamamış bir zirve olan 15-16 Haziran direnişi sürecinde, işçi sınıfı yapay kutuplaştırma...