Buradasınız
Bu Gidişatı İşçilerin Birliği Durdurabilir!

Şu sıralar işyerlerinde en çok asgari ücret meselesi konuşuluyor. 1 Kasım seçimlerini kazanmak isteyen AKP, asgari ücreti 1300 lira yapacağını vaat etmişti. Bizzat Çalışma Bakanlığı’nın açıklamasına göre Türkiye’de 6 milyona yakın işçi asgari ücretle çalışıyor. Aslında asgari ücretten 50 ya da 100 lira fazla alanları da eklediğimizde, 10 milyona yakın işçinin son derece düşük ücretlerle çalıştığını görürüz. İşte bu nedenle asgari ücrete yüzde 30 zam yapılacak olması işçiler tarafından önemseniyor.
Bugüne kadar bu zammın neden yapılmadığı sorusunu yineleyerek şunu soralım: Peki, 1300 lira işçilerin geçinmesi için yeterli mi? Bugünkü asgari ücret, gerçekten de asgari ihtiyaçları karşılayacak bir ücret mi? Değil. Bunu tüm işçiler biliyorlar. Öncelikle gelin asgari ücretin ne olduğuna bir bakalım.
Aslında her malın/ürünün bir değeri olduğu gibi işçilerin patronlara sattığı emek gücünün de bir fiyatı/değeri vardır. Evet, kapitalizm denen sömürü sisteminde işçilerin patronlara sattığı emek gücü bir metadan başka bir şey değildir. İşçi işgücünü satar ve karşılığında bir ücret alır. İşçinin çalışabilmesi için yemesi, içmesi, dinlenmesi gereklidir. Ama bu yetmez. İşçinin moral açıdan kendini çalışmaya hazır hissetmesi için tatile, tiyatroya, sinemaya, konsere, pikniğe vb. gitmesi yani topluma karışarak sosyalleşmesi de gereklidir. İşçi, aynı zamanda ailesinin bakımını da üstlenmek zorundadır. İşte tüm bu giderleri karşılayacağı varsayılan ücrete asgari ücret deniyor. Nitekim Asgari Ücret Tespit Komisyonu da asgari ücreti tanımlarken şöyle diyor: Asgari ücret, “işçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücrettir.”
Ne güzel! Peki, bugünkü asgari ücret bu tanıma uyuyor mu? Hayır! Asgari ücrete ya da biraz onun üzerinde ücrete çalışan işçi zor belâ karnını doyuruyor, ev kirasını ödüyor. Daha iyi beslenmek, giyinmek kültürel ve sosyal faaliyetlerde bulunmak işçiye haram! Dört kişilik bir aileye bugünkü asgari ücret nasıl yetebilir? İşte tam da bundan dolayı işçiler fazla mesaiye kalıyor ve gelirlerini bir parça arttırmaya çalışıyorlar. Fazla mesaiyle birlikte iş saatleri uzuyor ve işçilerin tüm yaşamı çalışmayla tükenip gidiyor. Böylece biz işçilerin yaşamı yük hayvanının yaşamını aratmıyor.
İşçilerin ne durumda olduğu patronların zerre kadar umurunda değil. Onlar üretim maliyetlerini düşürerek daha çok kâr elde etmek istiyorlar. Üretim maliyetlerini düşük tutmak için öncelikle işçi ücretlerini düşük tutuyorlar. Tam da bu noktada asgari ücretin düşük tutulması patronlar için çok önemlidir. Çünkü tüm patronlar, asgari ücreti ve asgari ücrete yapılan zammı esas alarak hareket ediyorlar. Patronların çıkarını dikkate alan hükümetler ve son 13 yıldır AKP hükümeti, asgari ücreti baskıladı, baskılıyor. Yıllardır, yüzde 3+3’lük zamla asgari ücret düşük tutuluyor. Böylece tüm işçi ücretleri düşük tutulmuş oluyor. Dolayısıyla aldığımız üç kuruş zam tez zamanda hayat pahalılığı karşısında eriyip gidiyor. Hayat pahalılığı artarken, alım gücümüz (reel ücret) düşmüş oluyor.
Bu nedenle, 1300 liralık asgari ücret derdimize deva değil. Sendikaların yaptığı araştırmaya göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 1400 liradır. Evet, bu açlık sınırıdır. Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı ise 4500 lirayı aşmış bulunuyor. Gerçek budur! Lakin gerçek bu olmasına rağmen, çok sayıda işçi asgari ücretin daha fazla artmasının mümkün olmadığına inanıyor. Oysa mümkün, ama bunun için işçilerin birlik olup mücadele vermesi lazım. Sonuçta ücretlerin ne düzeyde olacağını patronlar ile işçiler arasındaki güç dengesi belirliyor. Eğer işçiler birlik olur, bilinçli ve kararlı bir şekilde mücadele verirlerse güç dengesi işçilerden yana değişir ve o zaman patronlar ücretleri yükseltmek zorunda kalırlar. Zaten bu güç dengesi patronlardan yana değiştiği için ücretleri baskılıyor ve düşük tutuyorlar. Bu yüzden bugünkü asgari ücret temel ihtiyaçlarımızı karşılayacak bir asgari ücret bile olamıyor.
Şunu hiç unutmayalım: İşçiler mücadele vermeden hiçbir hak elde edemezler. Mücadele eden işçi, kazandığı hakkı savunmasını da bilir. AKP’nin verdiği yüzde 30’luk zam aslında bir seçim rüşvetidir. Atalarımız boşuna dememişler, “haydan gelen huya gider!” Bugün seçim rüşveti veren AKP, yarın onu verdiği gibi de alacaktır. Nitekim 2016’nın ikinci yarısında asgari ücrete zam yapılmayacak. Hatta yasanın iki sene zam yapılmamasına izin verdiğinden bile söz ediyorlar. Patronların yükünü hafifletmek adına devlet, yapılan zammın bir kısmını bütçeden ve İşsizlik Sigortası Fonundan karşılayacak. Yani yük yine işçilerin sırtına binecek!
Asgari ücrete yapılan zamla gözleri boyamaya çalışan hükümet, diğer taraftan işçilerin haklarına dönük saldırılarını sürdürüyor. Geçtiğimiz günlerde hükümet programını açıklayan Başbakan Davutoğlu, kıdem tazminatı meselesini gündemlerine aldıklarını açıkladı. Kıdem tazminatı işçiler için iş güvencesidir. Patronlar ise kıdem tazminatını kaldırarak işgücü maliyetlerini daha da ucuzlatmak istiyorlar. Patronlara hizmet eden hükümet, uzun bir süredir Türkiye’yi aynı Çin gibi ucuz işgücü cennetine çevirmek istiyor. Aslında bunu büyük ölçüde başarmış durumda. Meselâ AKP tarafından yaygınlaştırılan taşeronluk sistemi, ücretlerin düşürülmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Üretim maliyetlerini düşürmek için iş güvenliği önlemleri alınmıyor ve her ay 150’ye yakın işçi iş cinayetlerinde yaşamını kaybediyor. Yalnızca 2015 yılında 1700’e yakın işçi iş cinayetlerine kurban gitti. Bunun bir savaştan ne farkı var?
İşçiler ağır koşullarda çalışıyor, iş kazalarında can veriyor ve sefalet koşullarında yaşıyorlar. Patronların serveti ise büyüdükçe büyüyor. Bu nasıl bir düzen, bu nasıl adalet, bu nasıl mantık? Bir kilo meyve için Koç ailesinin de yoksul bir işçi ailesinin de ödediği vergi miktarı aynı! Bir de utanıp sıkılmadan herkes eşit diyorlar! Biz böyle bir eşitlik istemiyoruz, eşitliğiniz yerin dibine batsın!
İşçi kardeşler, bizler bir sınıfız, işçi sınıfıyız. Bir tarafta üreten işçiler, öte tarafta ise ürettiklerimize el koyan patronlar, sermaye düzenine hizmet eden siyasi partiler, hükümetler var. Hangi din, dil ya da milletten olursak olalım; bizler yan yana gelip birlik olmadıkça, haklarımız için mücadele etmedikçe yaşamımızda olumlu hiçbir değişiklik olmayacak. Bugün bizleri sefalet ücretine razı edenler, yarın savaşlara sürmekten de geri durmayacaklar. İnanın kardeşler, bu gidişatı ancak işçilerin birliği durdurabilir.
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
Son Eklenenler
- Türk-İş’e bağlı sendikalarda örgütlü kamu işçileri, 2025-2026 yılı toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde siyasi iktidarın sefalet zammı dayatmasına karşı eylemlerine devam ediyor. 1 Temmuzda Türkiye genelinde kent meydanlarında kitlesel basın...
- İzmir Buca Belediyesi işçileri, birikmiş maaş ve alacakları ödenmediği için 18 Haziran’dan bu yana iş durdurmuş durumda. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 34. maddesi gereği yasal haklarını kullanan işçiler, belediye binası önünde maaş, gıda kartı ve diğer...
- Merhaba dostlarım. Bu yıl da Haziran ayını hem UİD-DER’in kuruluş yıl dönümünü hem de sınıfımızın tarihine damgasını vurmuş 15-16 Haziran günlerini anarak ve anlamlandırarak geçirdik. UİD-DER’imizin internet sitesinde, sosyal medyasında ve İşçi...
- UİD-DER’in 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55. yıldönümünde gerçekleştirdiği “15-16 Haziran: Gelenekten Geleceğe: Umut Örgütlü Mücadelede!” etkinliğine farklı sektörlerden yüzlerce işçi katıldı. Etkinliğe katılan konuklar arasında; unutulmaz...
- Özel Sektör Öğretmenleri Sendikasının 25 Haziranda başlattığı Büyük Öğretmen Yürüyüşünü gerçekleştiren ve bugün Ankara’ya ulaşan öğretmenlerin önü Ziya Gökalp Caddesi üzerinde polis barikatıyla kesildi. Talepleri için yürüyüşlerini Milli Eğitim...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimlerin ardından İzmir Çiğli Belediyesinde çalışan 147 işçi tasarruf bahanesiyle işten atılmış, yürütülen mücadele sonucu işçilerin bir kısmının işe iadesi yapılmıştı. Verilen tüm sözlere rağmen işe iadesi yapılmayan...
- Bu yıl 1 milyondan fazla öğrenci LGS sınavına, 2,5 milyon öğrenci YKS sınavına girmek için başvuru yaptı. Her yıl milyonlarca çocuk ve genç, aileleriyle birlikte sınav stresiyle baş etmeye çalışıyor. Çocuklarının geleceğine yönelik kaygı duyan...
- Artan fiyatlar karşısında alım gücümüz düşmeye devam ediyor. Enflasyonun artış hızının azaldığı söyleniyor ama bu, fiyatların düşmesi anlamına gelmiyor. Yaz meyveleri tezgâhlara çıktı ama kilosu 150-200 liraya varan fiyatlar yüzünden alamıyoruz....
- 15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi, cesaretini, onurunu ve örgütlü gücünü kuşanmış Türkiye işçi sınıfının tarihe kazıdığı iki büyük gün… İşçi sınıfının tarihsel mücadele mirasını yaşatmak ve bu mirastan güç alarak işçilerin birliğini büyütmek...
- Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçtiğimiz günlerde en kötüsünü geride bıraktığımızı söyledi ve “2026 yılı, refahın daha çok hissedildiği, fırsatların genişlediği ve ekonomik güvenin pekiştiği bir yıl olacak” dedi. Yıllardır iktidar sözcülerinden...
- Özel Okul Öğretmenleri Sendikası üyesi öğretmenlerin Büyük Öğretmen Yürüyüşü 3. gününde devam ederken, 27 Haziranda Ankara’da Milli Eğitim Bakanlığı önünde basın açıklaması yapıldı. Aynı gün Haber-Sen Türkiye genelinde yaptığı basın açıklamalarında...
- Sevgili Polonez işçisi kardeşlerim, Dayanışma TV’de yayınlanan “146+Bir Polonez Bir İşçi Direnişinin Kalbinden” belgeselinizi büyük bir dikkatle izledim. Belgeseldeki her bir kare, her bir sözünüz direnişinizin gün gün örülmüş gerçek hikâyesini...
- “Gerçeğin içinden, sınıfın penceresinden” şiarıyla yayın yapan Dayanışma TV, işçi sınıfının ilham verici mücadelelerini belgelemeye, bu mücadelelerin işçi sınıfının ortak deneyimi haline getirilmesi çabasına katkı sunmaya devam ediyor. Dayanışma TV...