Buradasınız
Genç Bir Kardeşime Mektup
İstanbul’dan İşçi Dayanışması okuru bir işçi
Sevgili kardeşim…
İşyerinde kısa süreler içinde, ayaküstü görüşebiliyoruz seninle. Çalışma düzenimiz, yollarda geçen saatlerimiz malûm. Nicedir sana diyeceklerimi mektup olarak yazma düşüncesindeydim. Kısmet bugüneymiş.
Sana söylemek istediklerimin muhatabı sadece sen değilsin; aslında bugün Türkiye’de seninle benzer duygular taşıyan yüzbinlerce genç insan var. Hepsine diyeceklerimi böylece iletmiş olayım.
Bu ülkeden umudunu kestiğini söylüyorsun. Rejimin baskıları, yaşananlar, güvencesizlik, geleceksizlik, çalışma koşulları, yeteneklerini geliştirememek, kendini gerçekleştirme adına pek de bir şey yapamamak… Almanya’da yeni bir başlangıç yaparak daha özgür ve mutlu bir hayata kavuşacağını düşünüyorsun. Git ya da gitme diyemem kimseye. Ama bazı şeyleri hatırlatmak isterim.
Ekonomik koşullar ya da sosyal güvenceler şu ya da bu gelişmiş ülkede bir miktar daha iyi olabilir. Ama açgözlü patronlar sınıfı varlığını sürdürdükçe hiçbir hak kalıcı değildir. Özgürlük ve mutluluksa hiç bir devletin bahşedebileceği bir şey değildir. Özgürlük, doğayı ve toplumu bilimsel temelde kavramakla başlar. Birey için özgürleşme, mevcut olanı, adaletsiz ve çarpık olanı değiştirme mücadelesi içinde hayat bulur. Tıpkı umut gibi, yaşama sevinci gibi, dayanışma gibi…
Ne umut ne yaşama coşkusu kendiliğinden doğmaz. Ezilenler, dışlananlar, sömürülenler, özgürlükleri kısıtlananlar, gelecekleri ve umutları çalınanlar, baskı rejimi altında boğulduğunu hissedenler, kendini ifade etmekten alıkonulanlar güçlü bir dayanışma örmek, mücadele etmek zorundadırlar. Mücadele, umudu doğurur, yaşama sevincini büyütür. Zincirlerinden kurtulduğunu hisseden insanlar için özgürlük bir tutku haline gelir, yaşamın vazgeçilmez bir hedefine dönüşür.
Eğer bugün Türkiye’de her 10 gençten 7’si yurtdışına (Batı’ya) kapağı atarak yeni bir başlangıç yapmak suretiyle bu kâbus kuyusundan çıkabileceğini zanneder hale geldiyse bu elbette rejimin başarısıdır. Aslında gençliğe tam da şunu dayatmış oluyorlar: “Ya çarkı bozuk bu sömürü düzenimizi sev ya da muhalefet etmeden, bizi uğraştırmadan ülkeyi terk et!”
Otoriter rejimlerin başarısı onun karşısında durması gereken insanları teslimiyete sürükleyebilmesiyle mümkün olur ve bu ruh halinin üzerinde yükselirler. Dünya, giderek daha adaletsiz, daha acımasız, daha kirli bir gezegen haline geliyor. İnsanlık medeniyeti, canavarların, yani diktatörlerin, tekelci sermayenin, haydutların, zalimler düzeninde eziliyor, çürüyor. İnsanlığın yaşadığı bu bunalım ilanihaye sürmeyecektir. Tarihin hiçbir döneminde insan soyunu bir bütün olarak teslim almayı başaran bir sömürü sistemi olmadı. Roma’nın köle sahiplerinin karşısına dikilen Spartaküsler, ortaçağın en karanlık dönemlerinde bile bilimin meşalesini taşıyanlar, işçi isyanları hiç eksik olmadı.
Toplumsal çelişkiler her daim değişim zorunluluğunu bilince çıkaran, mücadeleye adım atarak özgürleşme yolunda kendi yaşamlarını anlamlandıran, insanlığa bilimsel, politik ve ahlâkî değerler miras bırakan, o günü ve geleceği aydınlatan insanlar ve insan toplulukları çıkardı. Bugün de çıkarmaya devam ediyor.
Mesele daha özgür ve mutlu yaşamaksa, bir kez misafir olduğumuz bu hayatı değerli ve anlamlı kılmaksa, sevmek, sevilmek, değer vermek ve değer görmekse… O halde yapabileceğin şey, doğru yönde adım atmak, hayatın için en iyi tercihi yapmaktır. Haklı ve doğru bildiğin yolda başkalarıyla birlikte yürüyebilirsin. Dayanışmanın ve değiştirme mücadelesinin hazzını yaşayabilirsin. Yeteneklerini doğru bir amaca yönlendirip kendini geliştirebilir, kendini kolektif üretkenliğin parçası kılabilirsin…
Dediklerim yanlış anlaşılmasın. Genç arkadaşlara gül bahçesi vaat etmiyoruz. Bilinç ve sabırla donanarak yürütülecek onurlu bir kavga vaat edebiliriz ancak. Sana en iyi dileklerimi yolluyorum şairin dizeleriyle…
İşte:
şu güneşten düşen ateşte
milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!
Sen de çıkar
göğsünün kafesinden yüreğini;
şu güneşten düşen ateşe fırlat;
yüreğini yüreklerimizin yanına at!
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- İyi ki UİD-DER’liyim…
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- Bizi “Biz” Yapan Şarkılarımız…
- Nasırlı Ellerin Yumruğu Bugün!
- Kariyer Gelişim Masallarıyla Geleceği Çalınan Gençler
- Bir Şarkının İzinden: Bir Yere Gitmiyoruz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- “Yarın Ölmek Dün Ölmekten Daha Saçma”
- Okuyan Bir İşçi Soruyor
- Uyanmak İstiyoruz Güzel Bir Sabaha
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Greve Hazırlanırken Sohbetler
- Fırtınalar Yaratan Kelebekler!
- Sömürü Çarklarında Kaybolan Genç Yaşamlar
- MESEM: “Genç Eller” Üretiyor, Patronlar Sömürüyor!
Son Eklenenler
- Yüzyıllar evvel yaşamış bir Alman filozof, şöyle demişti: “Sarayda yaşayan başka, kulübede yaşayan başka düşünür.” Bu sözler zenginlerle yoksulların dünyasının, düşünce ve hareket tarzlarının birbirinden çok farklı olduğunu anlatır. İnsanlar bu...
- Yeni eğitim yılı başlarken çocuklarımız heyecanlı. Bizlerse düşünceliyiz. Çocukların heveslenip istedikleri rengârenk çantalar, kalemler, defterler ne yazık ki el yakıyor. Daha çocuklarımız okul çantalarını sırtlarına takamadan, bizim sırtımıza okul...
- Bir grup UİD-DER’li işçi olarak Tuzla Kimyacılar Sanayi Sitesindeki MKB Rondo grevini ziyaret ettik. Duymayan işçi kardeşlerimize MKB Rondo grevini duyurmak, grev yerine dayanışmaya davet etmek için bu mektubu yazmak istedik. Grevci işçiler bizi...
- 6 Eylül 2014’te İstanbul Mecidiyeköy’de Torunlar Center inşaatında meydana gelen işçi katliamının üzerinden tam 10 yıl geçti. Asansörün otuz ikinci kattan yere çakılması sonucu 10 işçi feci şekilde can vermişti. İşçiler asansörün bozuk olduğunu...
- İktidarın her türlü desteğini arkasına almanın rahatlığı ve pervasızlığı içindeki sermaye sınıfı insanların üzerine ateş açarak katledecek kadar gemi azıya almış durumda. Bugün doğasını savunduğu için Reşit Kibar’ı katleden, İliç’te işçileri toprak...
- İstatistikler, rakamlar, raporlar Türkiye tarihinin en büyük yoksullaşma dalgasının yaşandığını gösteriyor. Yoksullaşmayı iliklerinde hisseden, hayat pahalılığı, geçim derdi altında ezilen işçi ve emekçiler düze çıkmayı, sorunlarının çözülmesini...
- İşten atma saldırısına, sendika düşmanlığına, kötü çalışma koşullarına, düşük ücretlere karşı Bağımsız Maden-iş Sendikası öncülüğünde direnen Fernas Madencilik işçileri, 4 Eylülde maden önünde aileleriyle birlikte kitlesel bir eylem gerçekleştirdi....
- İsrail devletinin 7 Ekimden bu yana Filistin halkına yönelik sürdürdüğü katliam dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçiler tarafından protesto ediliyor, meydanlarda barış talebi yankılanıyor. İşçi ve emekçiler İsrail devletine, savaşı körükleyen...
- Sevgili işçi kardeşlerim, ben de ustalarımızın söylediklerini yani umutlu olmak ve umut tohumları ekmek gerektiğini her daim aklımda tutarım. Bu mektupta sizlerle paylaşacağım hikâye şimdi 23 yaşında olan 2 çocuk annesi genç bir kadının hikâyesi. Bu...
- Fabrikadaki işçi arkadaşlarımızla kimi zaman dışarıda bir araya gelip sohbet ediyoruz. Birlikte bir iş yapmak, buluşmalar, geziler organize etmek bizleri keyiflendiriyor. Fabrikanın stresinden biraz uzaklaşıp birlikte bir şeyler yapmak bizlere iyi...
- Merhaba dostlar. Ben daha önce Mersin Liman işçisiydim. Limanda çalıştığım dönemde zor koşullarda çalışıp haksızlığa uğrayan işçiler olarak bir araya geldik ve sendikalı olduk. Evet, haksızlığa karşı anayasal hakkımızı kullanarak sendikalı olduk ama...
- 1 Eylül Dünya Barış Gününde Türkiye’de onlarca kentte yapılan eylemlerde İsrail devletinin Filistin halkına uyguladığı soykırım ve emperyalist devletlerin İsrail’e verdiği destek protesto edildi. Yapılan açıklamalarda emperyalist savaşın alevlerinin...
- Bugün 1 Eylül, bugün Dünya Barış Günü… Bugün sadece Türkiye’de veya yaşadığımız coğrafyada değil, dünyanın dört bucağında ezilenlerin yüreği barış özlemiyle atıyor. Emekçiler, ölümlerin son bulduğu, acı ve gözyaşının dindiği, yaraların sarıldığı bir...