Buradasınız
Yalnız Taştan Duvar Olmaz
Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana iyi gelen hiçbir şey yapmıyorum”, diyor arkadaşlarımız. Peki, hayat tüm canlılığıyla akıp giderken, dünya bu kadar güzelken, yapılacak bunca şey varken hayat gençlere neden monoton, can sıkıcı geliyor?
24 saat hareketli kentlerde yaşıyoruz. Her gün tiyatrolar, konserler, çeşitli etkinlikler oluyor. Seyahat olanaklarının, eğlenceli uğraşların sonu yok. Ama durup yaşadığımız dünyaya bakmaya, hayatın güzelliklerini fark etmeye, gezip görmeye, eğlenmeye imkân olmuyor. Çünkü çok çalışıyoruz ama az kazanıyoruz ve bu sosyal faaliyetlere ayıracak zaman, enerji ve para kalmıyor. Uzun mesai saatleri ve iş yükünün, geçim derdinin ağırlığı tüm enerjimizi emiyor. Bize reva görülen yaşam, hayatını idame ettirebilmek için köle gibi çalışmak üzerine kurulu. Günümüzün önemli bir kısmını işte ve yolda geçiriyoruz. Bazılarımızın işe gitmesi ve eve dönmesi her gün üç saati geçiyor. Çoğunlukla yalnızca Pazar günleri tatil oluyor ve gençler “hafta içi o kadar yoruluyorum ki o gün yalnızca yatmak istiyorum” diyor. Hal böyleyken elimizdeki cep telefonlarını, bilgisayarları eğlence, oyalanma aracı olarak gösteriyorlar. Cep telefonunu alıp köşemize çekilmemizi istiyorlar. Ama insana lazım olan insandır. Anlamlı dostluklar, birlikteliklerdir. Hayatı birlikte keşfetmektir, paylaşmaktır. Bunlar olmayınca insanın ruhu nasıl doyar?
Yaramıza merhem, derdimize derman olacak elimizdeki telefonlar değil, gerçek hayattaki arkadaşlarımız, dostlarımızdır. Birlikte gülmek, birlikte hayal kurmak, en önemlisi de birlikte mücadele etmek bizi güçlendirir. Yalnız taştan duvar olmaz demiş büyüklerimiz. Tek başına bir taş değil, taşların birleşiminden oluşan sağlam yapılar gibi anlamlı bir bütünlük olmaya ihtiyacımız var. Birlikte üretmek, yaşamı birlikte değiştirmek, anlamlı bir çabanın parçası olmak bizi insan haline getirir. UİD-DER’li gençler olarak bizim örgütlülüğümüzde bulduğumuz şey işte budur: Kapitalizmin yarattığı dipsiz kuyular, sonsuz boşluklar karşısında hayatımıza anlamlı bir yön verebiliyoruz. Bu dünyayı değiştirme mücadelesinin bir parçası olarak kendimizi yalnız hissetmiyor, hayatımıza anlam, ruhumuza enerji katıyoruz.
Neden Hayattan Sıkılıyoruz?
İşçilerden İşçi Dayanışması’na/5
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Özgür Olmak Demek…
- Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Milletvekili Maaşları Seni de Kızdırıyor mu?
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- İyi ki UİD-DER’liyim…
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- Bizi “Biz” Yapan Şarkılarımız…
- Nasırlı Ellerin Yumruğu Bugün!
- Kariyer Gelişim Masallarıyla Geleceği Çalınan Gençler
- Bir Şarkının İzinden: Bir Yere Gitmiyoruz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- “Yarın Ölmek Dün Ölmekten Daha Saçma”
- Okuyan Bir İşçi Soruyor
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...