Buradasınız
Hangi Milliyetten Değil Hangi Sınıftan Olduğundur Önemli Olan
İnsan doğup büyüdüğü toprakları, kültürünü benimsediği ülkesini kolay kolay bırakıp başka ülkeye gitmek istemez. 40 yıl önce Almanya’ya göç etmiş emekçilere sorun, Türkiye’ye dönmek istediklerini, kendi topraklarında ölmek istediklerini söylerler. Ama aynı şeyi çocuklarından çoğunlukla duyamazsınız. Çünkü çocukları Almanya’da doğup büyümüş, orayı ülkeleri bilmişlerdir. Peki ya emperyalist savaştan kaçarak başka ülkelere göç etmek zorunda kalan Suriyeliler, onlar ne yaşıyor?
Bundan 13 yıl önce emperyalist savaşın ortasında kalan Suriyeli emekçiler Türkiye’ye gelmeye başladılar. Ucuz işgücü olarak kullanılmaktan asla yaşanmayacak evlerde fahiş kiralarla oturmak zorunda kalmalarına, kendi ülkelerinde yaşamlarını idame ettirmelerini sağlayan vasıflarının Türkiye’de bir hiç haline gelmesinden eğitimlerinin yarım kalmasına dek pek çok sorun yaşadılar. Ama bir şekilde hayatlarını sürdürmeleri gerekiyordu, tüm zorluklara rağmen kendilerine yeni yaşamlar kurmaya çalıştılar. Evlendiler, çocuk sahibi oldular. Türkiye’de doğan yaklaşık 1 milyon Suriyeli çocuk bulunuyor ve bu çocuklar “vatansız” olarak adlandırılıyor. Çünkü geçici koruma statüsünde oldukları için Türkiye vatandaşı olamıyorlar. Suriye’de doğmadıkları için de Suriye vatandaşı olarak kayıtlı değiller. Almanya’da doğan Türkler Alman vatandaşı olarak kabul edilirken Türkiye’de doğan Suriyeli çocukların bir vatanı yok. Yaşamları adeta askıya alınmış, gelecekleri çalınmış bir milyon çocuktan söz ediyoruz.
Suriyeli göçmenler bu sorunları yaşarken Türkiye’de milyonlarca emekçi yoksullukla, düşük ücretlerle, yüksek enflasyonla, hayat pahalılığıyla boğuşuyor. Keza nitelikli sağlık hizmeti alamıyor, çocuklarını sağlıklı besleyemiyor, nitelikli eğitim imkânı sağlayamıyor. Neden? Bu sorunun cevabı olarak sayısız argüman televizyon kanallarında, sosyal medyada dolaşıyor, oralardan da beyinlerimizin içine giriyor: “Vergilerimiz Suriyelilere gidiyor”, “Suriyeliler devletin tüm olanaklarından bedava yararlanıyor”, “TOKİ Suriyelilere bedava ev yapıyor”, “Suriyeliler üniversitelere sınavsız giriyorlar”, “Suriyeliler hastanede sıra beklemiyor”… Böylece yaşadığımız sorunların esas sorumluları gizleniyor ve günah keçisi Suriyeli göçmenler oluyor. Göçmen düşmanlığı paranoya haline gelecek şekilde kışkırtılıyor. Öyle ki mesela “Suriyeliler çok çocuk yapıyorlar, 20 yıl sonra yönetime gelerek ülkemizi ele geçirecekler” gibi zırvalar üretilebiliyor. Ne yazık ki pek çok işçi kardeşimiz bu argümanlara kanarak Suriyeli göçmenlerin varlığının geleceğimiz için tehdit oluşturduğuna inanabiliyor. Peki, 20 yıl sonrasını bir kenara bırakıp bugüne bakalım; ülkeyi yöneten “yerli ve milli” iktidar ne yapıyor?
AKP-MHP iktidarında ormanlar, dağlar, dereler yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekilerek yağmalanıyor. Emekçilerin sırtındaki vergi yükü sürekli arttırılırken sermayeye vergi afları tam gaz devam ediyor. Milletvekillerinin sahibi olduğu şirketler sıfır vergi ödüyor. Depremlerde on binlerce insanımızın altında kalarak hayatını kaybettiği çürük binalar yerli ve milli müteahhitler tarafından inşa edildi. Kısacası “yerli ve milli” iktidarın ve patronların ülkenin kaynaklarını ve doğayı talan ettiği, milyonlarca emekçiyi yoksulluğa sürüklediği, emeğimizi yağmaladığı, canımızı aldığı bir ülkede yaşıyoruz. Tüm bunların sorumlusu Suriyeliler mi? Suriyeliler gelmeden önce zenginlik ve lüks içinde yaşayan sermaye sahipleri yine aynı şekilde yaşıyor. Biz işçi ve emekçiler yine onlar gelmeden önce olduğu gibi geçim derdiyle boğuşuyoruz.
Meseleyi daha iyi anlamak için Avrupa’dan bir örnek verelim. Hollanda’nın Adalet Bakanı Dilan Yeşilgöz 1984 yılında ailesiyle birlikte Hollanda’ya mülteci olarak sığınmış bir Türkiyeli. Yeşilgöz’ün bu mevkide bulunmasını “demokrasinin gereği” görenler Suriyelilerin Türkiye’de aynı mevkilere gelebilecek olmasını felaket olarak tanımlayabiliyorlar. Yeşilgöz, Hollanda’daki seçim sürecinde göçmen karşıtı bir propaganda yürüttü ve seçimlerin ardından sağcı, faşist partilerle koalisyon hükümetinde yer aldı. Demek ki esas mesele hangi milliyetten olduğumuz değil, hangi sınıftan olduğumuz ve hangi sınıfın çıkarlarına hizmet ettiğimizdir.
Sermaye sınıfının hizmetindeki iktidarlar krizin faturasını emekçilere kesiyor, göçmen sorununu emekçileri bölüp parçalamak için kullanıyorlar. Biz de bizim gibi yaşam mücadelesi veren göçmen kardeşlerimiz de bu politikalar altında eziliyoruz. Suriyeli emekçiler bıraktık “ülkeyi yönetmeyi” işyerlerinde sendikalı bile olamıyorlar. O halde Suriyelilerin ülkemizi ele geçireceği hurafesini bir kenara bırakıp göçmen kardeşlerimizle nasıl birlik olacağımıza kafa yormalıyız.Göçmen işçilerle dayanışmak, birlik olmak, sömürüyü ortadan kaldırmak için birlikte mücadele etmektir doğru olan.
Mersen Greviyle Dayanışma Etkinliği
Hak Gasplarına Karşı Mücadeleler Sürüyor
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
Son Eklenenler
- Sendikalı, sendikasız, hatta sigortasız çalıştırılan işçi kardeşlerim, her yılın son ayında hepimizin kulak kesildiği asgari ücret tiyatrosu başlar. Bu sene de aynı şekilde adeta bir tiyatro izledik. Sınıf temelinde örgütlü mücadelenin bir parçası...
- Yıllar önce fabrika önlerine gidip işçi kardeşlerimize vardiya çıkışlarında İşçi Dayanışması’nı ulaştırıyorduk. Bu fabrikalar arasında sendikalı olan da vardı olmayan da. Amacımız sendikalı ya da sendikasız olsun fabrikalardaki işçi kardeşlerimize...
- Kocaeli’de Gebze Organize Sanayi Bölgesinde üretim yapan Betek Boya (Filli Boya) işçileri Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinde örgütlendiler. Çoğunluğu sağlayarak yetki belgesini alan sendika, toplu sözleşme görüşmeleri için haftalardır patrona çağrı...
- 24 Aralıkta Balıkesir’de ZSR A.Ş’de meydana gelen patlamada 11 işçi hayatını kaybetti. Katledilen işçilerin kimi henüz hayatının baharında fidan, kimi ana, kimi babaydı. Hepsi bir ananın evladıydı. Patlamanın ardından şirket internet sitesinde...
- Birleşik Metal-İş’in Aralık ayında grev kararı aldığı işletmelerden beşincisi olan Green Transfo Energy’de 25 Aralıkta grev başladı. Kocaeli Çayırova’da bulunan fabrikada çalışan 263 işçi, “sefalet ücreti dayatmasına boyun eğmiyoruz” diyerek şalteri...
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı temsilcileri, 2025 yılı için belirledikleri asgari ücreti düzenledikleri ortak toplantıyla açıkladılar. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol ve Çalışma ve Sosyal...
- 11 fabrikada 2 bin işçiyi kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinde metal işçilerinin MESS’e cevabı grev olmuş, Birleşik Metal-İş Sendikası, 4 Aralıkta Hitachi Energy’nin 4 fabrikasında, 13 Aralıkta Grid Solutions ve Schneider Elektrik fabrikalarında...
- Balıkesir’in Karesi ilçesinde bulunan ZSR A.Ş. mühimmat fabrikasında 24 Aralıkta sabah saatlerinde meydana gelen patlama sonucu 11 işçi hayatını kaybederken 3 işçi yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Mühimmat, av, spor ve ses fişeği gibi patlayıcılar...
- Merhabalar dostlar. Yaklaşık 9 yıldır iş güvenliği uzmanı olarak çalışıyorum. Aslında yapmamız gereken çok daha fazla şey varken yasalar, yönetmelikler, patronların baskıları ve işçilerin canını umursamamaları nedeniyle temel olarak yapabildiğimiz...
- Birleşik Metal-İş üyesi 500 işçinin Hitachi Energy’nin Kartal, Tuzla, Dudullu ve Dilovası fabrikalarında 4 Aralıktan bu yana sürdürdüğü grev 20. gününde anlaşmayla sonuçlandı. 14 Aralıkta Cumhurbaşkanlığı kararıyla metal işçilerinin grevi “erteleme...
- Grev ya da direnişe çıkan işçilerin pek çoğu, daha önce yaşanmış grev ve direnişlerden, bu mücadeleleri yaşayan işçilerin deneyimlerinden haberdar olmadıklarını dile getirirler. Greve ya da direnişe çıktıktan sonra bazı şeyleri öğrendiklerini,...
- Sendikal hakları için 150 günden uzun süredir kararlılıkla mücadele eden Polonez işçileri Dayanışma TV’nin hazırladığı “146+Bir: Polonez” belgeselinin galasında buluştu. 22 Aralıkta Çatalca Belediyesi Nazım Özbay Kültür Merkezinde gerçekleşen,...
- İşçi Dayanışması biz genç işçilerin adeta başucu kaynağı. Her konuda, hayatın her alanında fikirlerimizi besleyen, zihnimizi açan bir eğitim kaynağı niteliğinde.