Buradasınız
“Hayır”dan Başka Ne Denilebilir ki?
Tuzla’dan bir işçi-öğrenci
İstikrar, istikrar, istikrar… Son günlerde bu kelimeyi o kadar çok duyuyoruz ki. Başımızı her nereye çevirirsek hemen karşımızda bitiveriyor. TV’lerde, gazetelerde, reklamlarda, billboardlarda, otobüslerle balık istifi gibi işe, okula giderken ve daha birçok yerde… Referandumda evet” demeliyiz ki istihdam artsın, işsizlik belası son bulsun, asgari ücret sefalet ücreti olmaktan çıksın, her an işimizi kaybederiz korkusuyla yarına dair endişemiz olmasın! Bu söylemleri elbette daha da uzatabiliriz.
Bir an için olsa her şeyi unutup işin arka planına hiç bakmadan, vaatlerini bir an düşünelim. Aslında hiç de fena şeyler söylemiyorlar: “İstihdam artsın, hedefimiz 2 milyon istihdam, endişesiz yarınlar” gibi birçok vaat. Bunlara “hayır, istemiyorum mu diyeceğiz?” Ama işsizliği de, gelecek kaygısını da yaratan onlar değil mi?
Çok fazla gerilere gitmeye gerek yok aslında. Sadece asgari ücrete bu yıl yapılan 94 TL’lik (tam doksan dört lira, bu şekilde daha fazla yer tutuyor böylece daha fazla önem arz eder belki!) “devasa” zammı hatırlayabiliriz. Hükümet aslında asgari ücreti daha fazla arttırmak istiyordu da yeterli gücü mü yoktu acaba? Referandumda evet dersek mi bu değişimi yapacak güce kavuşacak? Dış mihraklar mı iktidarı engelliyordu yoksa? Hatırlayalım. Taşeron işçilerinin, verilen kadro sözünü Cumhurbaşkanına bir mitingde hatırlatması üzerine “şükredin halinize, bu işi bulamayanlar var” demişti. Bu iktidarın işçi düşmanı politikalarının güzel bir örneği olmuştu. “Evet” demek işte bu zihniyete “evet” demektir. “Evet” demek, “Cumhurbaşkanım çok yaşa! Biz bu sefalet koşullarında yaşamaya devam ederiz, şükür” demektir.
Emekçileri aptal yerine koyarak şov yapmaktan geri durmuyorlar. “İstihdam seferberliği” adı altında patronlarla bir pazarlığa girişiyor beyefendi: “Sen Abdulkadir Ağa en az 1000 işçi, sen Sabancı Ağa, sen Kale, sen Koç şu kadar işçi alacaksın!” “Şu Mart dönemi içerisinde işsizlikteki oranı gümbür gümbür azaltmalıyız” diye devam ediyor, kendisini her şeyin üstünde otorite sahibi gören Erdoğan. 15 yıllık iktidarının son aylarında zuhur etmedi ya bu işsizlik mereti. Ne hikmetse referandum arifesinde yapılan bu “çetin pazarlık” işsizlik rakamlarının düşmesi şöyle dursun, işsizliğin giderek artmasının bile önüne geçemedi. Geçici altı aylık istihdam için bile İŞKUR önlerinde uzayıp giden kuyruklar, AKP hükümetinin biz işçilere nasıl bir istikrar sunduğunun resmini yeterince çiziyor. “Evet” dediğimizde yapmak isteyip de yapamadığınız neyi yapacaksınız doğrusu merak etmiyor değiliz.
Bilindiği üzere 7 Haziran 2015 genel seçiminde AKP tek başına iktidar olamamıştı. Hemen sonrasında birçok kentte meydana gelen patlamalarla birlikte, istikrar söylemi hükümet cephesinde sürekli dillendirilmeye başlanmıştı. Bakanlardan tutun da en alt kademe yöneticiye kadar AKP’li yöneticilerin ağzından “Tek başımıza iktidar olamadık diye istikrar bozuldu, kaos çıktı, ekonomimiz giderek geriledi” sözleri düşmez olmuştu. AKP 1 Kasımda yeniden tek başına iktidar oldu ve şimdiye kadar üzerinden (14 yılı hiç hesaba katmıyorum bile) yaklaşık bir buçuk yıl gibi bir süre geçti. Peki bu zaman diliminde kaos mu son buldu? Ya da insanların ölmeye devam etmesi mi? Neye evet demeliyiz, tüm komşu ülkelerin istikrarlı bir şekilde kitlelerin gözünde düşmanlaştırılmasına, ya da “evet çıkmasa felaket olur” diye tehdit edenlerin fermanına mı?
Referandumda “Evet” çıkması için devletin tüm olanaklarının seferber edildiğini görüyoruz. Seferberlik ilan eden zat elbette ki bunun için kesenin ağzını da açacaktı. “İstihdamı arttırıyoruz” dedikleri; bizlerle dalga geçercesine patronlarla girilen pazarlıktan öteye geçmiyor. Daha işçilerin cebine girmeden yapılan kesintilerle oluşturulan işsizlik fonunu patronlara peşkeş çekip, yatırım teşviklerinde bulunan AKP iktidarı, “istihdam kampanyaları, istikrar” yalanlarıyla biz işçileri kandıracağını sanıyor. Arsızca bizlerden hayata geçirdikleri saldırılara onay vermemizi bekliyorlar ve “bu kadarı yetmez, daha da sömürün sömürebildiğiniz kadar” diyerek referandumda “evet” dememizi istiyorlar. Kendi kendimizi inkâr edip bunca olana nasıl evet diyelim?
DİSK’ten Hayır’lı Buluşmalar
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Özgür Olmak Demek…
- Asıl Sorumlular Kim? Emekliler mi? Egemenler mi?
- Yaşadım Diyebilmek İçin!
- Milletvekili Maaşları Seni de Kızdırıyor mu?
- Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Cep Telefonu, Okul Gezisi ve Hayatın Gerçekleri
- İyi ki UİD-DER’liyim…
- Zulme Karşı Çıkmanın Mutlaka Bir Yolu Vardır
- Bizi “Biz” Yapan Şarkılarımız…
- Nasırlı Ellerin Yumruğu Bugün!
- Kariyer Gelişim Masallarıyla Geleceği Çalınan Gençler
- Bir Şarkının İzinden: Bir Yere Gitmiyoruz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- “Yarın Ölmek Dün Ölmekten Daha Saçma”
- Okuyan Bir İşçi Soruyor
Son Eklenenler
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...
- DİSK 24-27 Aralık tarihleri arasında bölge temsilciliklerinin olduğu şehirlerdeki vergi daireleri önlerinde, Ankara’da Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde “İnsanca Ücret Vergide Adalet” talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İşyerlerinde...
- Bir an için zifiri karanlıkta kaldığımızı düşünelim. Yanımızı yöremizi görememenin huzursuzluğuyla korkuya kapılırdık. Ne yazık ki bugün milyonlarca işçi ve emekçi yüreğinde benzer bir korku taşıyor. Çünkü dünyamıza egemen olan kapitalist düzende,...
- İşçi Dayanışması’nın 197. sayısında, Emekçi Gençlik köşemizdeki “Yaşadım Diyebilmek İçin” yazısında şöyle deniyordu: “Öyle bir zamandan geçiyoruz ki her geçen gün daha fazla sayıda genç arkadaşımızın kendine “en güzel yıllarım bu mu?” diye sorduğunu...
- Merhaba, ben Polonez işçisiyim. Daha doğrusu işçisiydim. Direnişimizin 163. günündeyiz, son 21 gündür direnişimizi Çatalca Adliye Sarayı önünde yürütüyoruz. Geçenlerde bir gazeteci arkadaşımız “2025’ten beklentiniz nedir?” diye bir soru sordu. “...
- Sendikalı, sendikasız, hatta sigortasız çalıştırılan işçi kardeşlerim, her yılın son ayında hepimizin kulak kesildiği asgari ücret tiyatrosu başlar. Bu sene de aynı şekilde adeta bir tiyatro izledik. Sınıf temelinde örgütlü mücadelenin bir parçası...