Buradasınız
İki Şehrin Hikâyesi ve Biriken Öfkemiz
Sancaktepe’den bir eğitim emekçisi
Charles Dickens’ın İki Şehrin Hikâyesi kitabını daha önce okumamıştım. İşçi Dayanışması bülteninin Nisan sayısında “İki Sınıfın Değil, İki Şehrin Hikâyesi” yazısını okuyunca kitabı okumaya karar verdim. Charles Dickens kitabında Fransız Devrimi öncesinde bir yanda acıları ve yoksulluğu, diğer yanda ise şatafatı ve kibirliliği anlatıyor. Bir yanda açlığa, sefalete itilmiş halk, diğer yanda ise onları böcek gibi gören aristokratlar… Aristokratların her şeyi vardı: altınlar, gümüşler, şatolar, araziler vs. Buna karşın halk ekmek bile bulamıyordu. İki sınıf arasında uçurumlar vardı.
Kitap 250 yıl öncesini anlatıyor ama 21. yüzyılın ilk çeyreğinde olmamıza rağmen yaşanan acıların, yoksulluğun, adaletsizliğin değişmediğini görüyoruz. Son dört ay içerisinde koronavirüs bahanesiyle bize yaşatılanlara bir bakalım. Güya sağlığımızı düşünerek bize “evde kalın” dediler. Biz koronavirüs korkusuyla oyalanırken kendimizi işsiz, parasız ve yalnızlaştırılmış halde bulduk. AKP iktidarının patronların önünü açmasıyla daha düşük ücretlerle esnek çalışmaya zorlandık. Ücretsiz izin adı altında işsizliğe mahkûm edildik. Kısacası koronavirüs perdesinin arkasında yaşanan ekonomik krizin faturası bize kesildi, kesilmeye de devam ediyor. Şimdi bizden virüsten başka hiçbir sorunumuz yokmuş gibi yaşamaya devam etmemizi istiyorlar. Peki, yapılan bütün bu haksızlıkların, saldırıların görmezden gelinmesi mümkün mü? Bütün bunların işçilerin, emekçilerin içinde giderek büyüyen bir öfkeyi biriktirmemesi mümkün mü?
Dickens kitabında bu sorunun cevabını insanın yüreğine dokunan ve aklından çıkaramayacağı betimlemelerle vermiş. Beni de etkileyen ve düşündüren bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum. Karakterlerden biri bir konuşma sırasında şöyle diyor: “Bir deprem, büyük bir deprem kocaman bir şehri kaç dakikada yok eder söyle bana… Peki, bir depremin oluşması için ne kadar zaman gerekli biliyor musun?” Karşı tarafın “uzun zaman sanırım” demesi üzerine devam ediyor: “Ama bir kere oldu mu her yeri, her şeyi altüst eder. Her yer sessiz sedasızken, bunu yapmaya hazırlanır. Kimsenin haberi olmaz, kimse duymaz anladın mı?”
Bu diyalogda bir eylemin gerçekleşmeden önceki durumunu çok güzel örneklendirmiş yazar. Gerçekten de böyle değil mi? Bulutlar biriktirir ve biriktirdiklerini yeryüzüne bırakır. Deniz biriktirir ve biriktirdiklerini dalgalarıyla karaya gönderir. İnsanlar da biriktirir acıları, haksızlıkları, yoksullukları… Ve biriktirdiklerini, öfkesini, nefretini kusar paranın efendilerinin üzerine… Bugün ABD’de başlayan ve diğer ülkelere de yayılan “Nefes Alamıyorum” protestoları bu birikimin sonucu değil mi? Bilelim ki öfke her yerde birikiyor. Ama bu birikimin nerede, ne zaman taşacağını her ülkenin özgün koşulları belirliyor. Bu ülkenin emekçileri olarak bizler de tıpkı diğer ülkelerdeki sınıf kardeşlerimiz gibi ancak bir araya gelerek dur diyebiliriz haksızlıklara. Yan yana, omuz omuza, el ele verirsek bu yaşaması zor hayatlarımızı yaşanabilir kılabilir ve çok daha güzel bir yaşamı hep birlikte kurabiliriz.
Covid-19 mu, Örgütsüzlük mü?
- Biz Bu Masalları Ayaküstü Çok Dinledik
- Ekonomik Sorunların Kaynağı Bulundu: İşçi ve Emekçiler!
- Vergiler Patronlardan Kesilsin!
- Soğanı Bile Lüks Hale Getiren Bu Rejim Gitmeli!
- Bakandan Dâhiyane Buluş: Kış Tatili!
- Bizim Yoksulluğumuz, Onların Yalanları Büyüyor
- Nasıl Küçüldük, Kimi Büyüttük?
- Bir İşçi Çocuğunun Gözünden Hayat Pahalılığı
- “2023’ü Beklerken” Neler Oldu?
- Zamlardan Haberi Olmayanlar da Var!
- Enflasyonu Asgari Ücret Zammı mı Arttırıyor?
- Büyüdüğümüzü Hissedebiliyor musunuz?
- Evsiz Kalmak mı Mücadele Etmek mi?
- Ekmeğimizi Büyütmek İçin!
- Haklı Olan Biziz!
- İktidarın Enflasyon Masalı
- Yağa Neden Zincir Vuruluyor?
- Yüksek Elektrik Faturalarına Tepkiler Sokaklara Taştı
- İşten Çıkarma Yasağı Sona Erdi, Saldırılar Başladı!
- Doların Yükselmesi Bizi İlgilendirmez mi Dediniz?
Son Eklenenler
- Manisa’nın Soma ilçesinde AKP Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu’na ait olan Fernas Madencilik’te Bağımsız Maden-İş Sendikasında örgütlenen işçilerden altısı işten atıldı. Bunun üzerine işten atılan işçilerin işe iadesi, sendikal hakların...
- Yıllarca çalışarak emeklilik primlerini ödedikleri halde emeklilik hakları gasp edilen EYT’li emekçiler, ancak örgütlenip mücadele ederek, meydanlara çıkarak haklarını geri alabildiler. Ne var ki bu sefer de emekli maaşlarının sefalet maaşı olması...
- İzmir Kemalpaşa Belediyesi işçilerinin 5 Ağustostan bu yana devam eden direnişi kısmi kazanımla sonuçlandı. Hak-İş’e bağlı Öz Büro-İş Sendikasında örgütlü Sarar işçileri, Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde ücret konusunda anlaşma sağlanamaması...
- Dünya işçi sınıfının, emekçilerin, gençlerin, emekçi kadınların sorunları her geçen gün derinleşiyor. Egemenler sömürüyü derinleştirmeye, iktidarları bâki kalsın diye yasaları değiştirmeye, baskıyı, adaletsizliği, emperyalist savaşları büyütmeye,...
- Zihnimde, yaşadığım mahalleden, kentten, ülkeden ve dünyadan milyarlarca yoksul insanın sesli, sessiz çığlıkları yankılanıyordu. Bunun nedeni Jack London’un “Uçurum İnsanları” adlı eseriydi. London, sömürü düzenini ve bu düzenin İngiltere’nin...
- CarrefourSA Esenyurt depo işçilerinin direnişi kazanımla sonuçlandı. İstanbul Arnavutköy’de Getir deposunda çalışan Dinçer Lojistik işçilerinin ücretlerine zam yapılması ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi talebiyle 26 Ağustosta başlattıkları iş...
- Desan Tersanesinde kadrolu işçi Serkan Çiçek, 27 Ağustosta panoya kablo bağlarken akıma kapılarak hayatını kaybetti. DİSK’e bağlı Limter-İş Sendikası, Serkan Çiçek’in ölümünü ve tersanelerde alınmayan önlemler nedeniyle yaşanan tüm iş cinayetlerini...
- İşçi Dayanışması bültenin 195. sayısındaki “Kendimiz İçin Yürüdük” yazısı beni çok etkiledi. Yazıda emekçi kadınların daha iyi bir yaşam için mücadele etmesi gerektiği anlatılıyor. Bir de mücadele eden kadın işçilerin önüne çıkarılan engellere ve bu...
- Merhaba işçi kardeşlerim, sporun her çeşidinin insanın beden ve ruh sağlığı açısından ne denli önemli olduğu tartışmasızdır. Ancak günümüzde her türlü spor dalı kapitalist endüstrinin bacasız fabrikası gibi. Futbol aracılığıyla sömürücü düzeninin...
- Patronların düşük ücret ve ağır çalışma koşulları dayatması karşısında sendikal örgütlenme yolunu seçen işçilerin sayısı her geçen gün artıyor. İşçilerin kölelik koşullarına sessiz kalmasını isteyen, işçi düşmanı siyasi iktidarın desteğini arkasına...
- Manisa’nın Soma ilçesinde Fernas Madencilikte çalışan maden işçileri sendikaya üye oldukları için işten atıldı. Madenciler ücret düşüklüğü ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için Bağımsız Maden-İş Sendikasına üye olmuşlardı. İşten atılan...
- Paris’te tekstil işçiliği yapan Eugène Pottier, bundan 154 yıl önce bir şiir yazdı. Sömürünün, sınıfların, savaşların olmadığı bir dünya için mücadele eden Pottier’in yazdığı şiir, bir başka işçi olan Pierre De Geyter tarafından 18 yıl sonra...
- Tekgıda-İş Sendikasında örgütlenen Polonez işçileri patronun işten atma saldırısıyla karşılaşmış ve bunun üzerine İstanbul Çatalca’da bulunan fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. UİD-DER Kadın Komitesi, direnişlerini 37 gündür coşku ve kararlılıkla...