Buradasınız
Karadeniz’de Sel Felaketi: Doğa Değil İktidarın Umursamazlığı Öldürüyor!

Ülkenin güneyinde yangınlar devam ederken, Karadeniz sel ve heyelan felaketiyle sarsılmaya devam ediyor. Rize’nin ardından Sinop, Bartın, Kastamonu ve Samsun’da sağanak yağışlar sonrası korkunç manzaralar yaşandı. Sel felaketine ilişkin görüntüler yıkımın boyutlarını çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi. Yağışların şiddetlenmesinin ardından pek çok ilçe, evler, işyerleri yüksekliği birkaç metreyi bulan sel suları altında kaldı, binalar yıkıldı. Ulaşımın kapandığı köylerde insanlar mahsur kaldı. Köprüler yıkıldı, yarılan yollar göle döndü. Kastamonu’nun Bozkurt ilçesi adeta yok oldu. Burada yaşanan felakette 25 kişi, Sinop’ta ise 2 kişi yaşamını yitirdi.
Bölge halkı selin etkisinin bu kadar büyük olmasının nedeninin Bozkurt’taki HES’in kapaklarının patlaması olduğunu söylüyor. Ancak Kastamonu Valiliği ve Bakan Bekir Pakdemirli bu iddiayı yalanlıyor. Fakat gerçek şu ki zaten bol yağış aldığı bilinen ve buna uygun şekilde yerleşim ve sanayi alanları oluşturulması gereken Karadeniz bölgesinde yaşananlar, iktidarın doğa ve emekçi düşmanı politikalarıyla bölgeyi nasıl kıyımdan geçirdiğini tüm çıplaklığıyla ortaya seriyor.
Felaketin yaşandığı bölge, iktidarın önünü açtığı inşaatlarla, HES’lerle, maden ocaklarıyla, turizm projeleriyle yıllardır delik deşik ediliyor. Karadeniz, rejimin semirttiği açgözlü şirketler eliyle HES’lere teslim olmuş durumda. Resmi verilere göre, bölgede aktif olarak 246 hidroelektrik santrali bulunuyor. HES’ler bölgenin coğrafi yapısına büyük zararlar veriyor. HES’ler kurulurken dere yatakları ve akış yolları değiştiriliyor. Santraller kurulacak diye civardaki yüzlerce ağaç kesiliyor, yeşil alanlar yok ediliyor. Diğer yandan çarpık kentleşme sonucu bölgenin doğal yapısı tahrip ediliyor. Düşük maliyetlerle dayanıksız yol ve köprüler yapılıyor. Dere yatakları yapılaşmaya açılıyor. İmar affı adı altında kaçak binalara göz yumuluyor. İktidarın göz bebeği TOKİ’nin marifetiyle dere yataklarına dikilen binalarda insanlar güvenliksiz, sağlıksız konutlarda oturmaya mecbur bırakılıyor. Böylece sel ve benzeri afetlere davetiye çıkarılıyor.
kastamonu-sel-20210812.webp

Tüm bu gerçekler ortadayken siyasi iktidar ise hiç sorumluluğu yokmuş gibi davranmaya devam ediyor. “Doğal afet” denilerek doğa suçlu gösteriliyor, denetimler yapılmayarak yerleşim alanlarında sorumluluk insanlara yükleniyor. Yardımların ulaşmadığı bölgelerde insanlar felaket karşısında kaderleriyle baş başa bırakılıyor. Sel felaketinin ardından açıklama yapan Bakanlar, felaketin aşırı yağışlar nedeniyle böylesine büyüdüğünü söylemekten çekinmiyorlar. Aymazlıkta ve ikiyüzlülükte sınır tanımıyorlar. Dün ormanlar yandığında aynı pervasızlığı gösterenler, bugün şehirler su altında kaldığında da emekçileri aptal yerine koymaya devam ediyorlar. Erdoğan’ın canlı yayında yaptığı büyükbaş, beyaz et hesabından sonra, bu kez de Karadeniz’de benzer hesapların yapıldığını tahmin etmek zor değil. Zira Karadeniz felaketle boğuşurken Cumhurbaşkanlığı kararıyla bir “dayanışma” kampanyası başlatıldı ve halka yine IBAN numarası verildi.
Depremde, orman yangınlarında, sellerde yani her felaket sırasında iktidar, IBAN numarası verip emekçilerden para istiyor. Bir taraftan “cihan devleti olduk” diye böbürlenenler, öte taraftan sorumlu oldukları felaketlerin ağır yükünü emekçilerin sırtına yıkmaya çalışıyorlar. Devlet kaynaklarını sermayeye aktaranlar, “itibardan tasarruf olmaz” diyerek ardı ardına saraylar yaptıranlar, sıra doğa olaylarının bir felakete dönüşmesini engellemeye gelince ortadan kayboluyorlar. Çok açık ki orman yangını gibi sellerin de bir felakete dönüşmesinin nedeni gerekli önlemleri almayan iktidardır. Şu soru son derece haklı ve sorulması gereken bir sorudur: Kime hizmet ediyorsunuz? Bu iktidarın hamurunda da fıtratında da kapitalist açgözlülük var. İnsana, ağaca, hayvana, kente yani canlı cansız ne varsa bütün her şeye sadece kâr gözüyle bakan bir iktidarla karşı karşıyayız. Kapitalist sömürü düzeninde sermaye her şeye bu gözle bakar. Bu iktidar sınır tanımaz bir açgözlülükle hareket eden, doğaya karşı vurdumduymaz, insan yaşamını umursamayan, tek derdi kar olan gerici bir sermaye iktidarıdır.
Onlar her ne kadar aymazlıkta ve sorumsuzlukta sınır tanımasalar da emekçiler esas sorumlunun kim olduğunu biliyor. Yangınlar, depremler, sel felaketleri, heyelanlar... Tüm bu doğa olaylarını doğa olayı olmaktan çıkaran, büyük felaketlere dönüştüren siyasi iktidarın sermaye yanlısı politikalarıdır. Ölen canlarımızın, yanan ormanlarımızın, yıkılan şehirlerimizin hesabını verecek olan siyasi iktidardır. Emekçiler ancak bir araya gelip egemenlerden hesap sorduğu zaman benzer felaketlerin yaşanmasının önüne geçilebilir. Emekçilerin iktidarın yalanlarına kulaklarını tıkaması, dayanışma ağlarını örmesi hayati önemdedir.
- Talan Yasasına Karşı Köylülerin Mücadelesi Sürüyor
- İspanya’da Sel Felaketinde Can Kaybı Yükseliyor
- Tokat’tan Diyarbakır’a Maden Şirketlerine Karşı Köylüler Mücadele Ediyor
- Tokat’ta Altın Madenine Karşı Direniş
- Yine Yangın, İhmal ve Umursamazlık
- Doğanın Talanına Hayır!
- Diyarbakır ve Mardin’de Yangınlar: Sermayenin Kâr Hırsı Can Alıyor
- Manisa Gördes’te Madene Karşı Direniş Nöbeti Sürüyor
- “Mersin Atatürk Parkında Yeni Liman İstemiyoruz”
- İktidarın Zihniyeti İliç’te de Aynı!
- İliç’te Aileler Arama Çalışmalarının Durdurulmasını Protesto Etti
- İliç’te Maden Faciası: Tonlarca Siyanürlü Toprak Çöktü, İşçiler Altında Kaldı
- Brezilya, Fas, Libya: Kapitalizm Felaket Demektir!
- Akbelen Direnmeye Devam Ediyor!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- Orman Yangınları Devam Ediyor
- Deştin Köylüleri: Çimentocular Topraklarımızı İşgal Edemeyecek!
- Samandağ Halkı: “Deprem Öldürmedi Asbestle Öldürecekler!”
- Depremden Sonra Sel de Felakete Dönüştü
- Pakistan’da Seller Can Almaya Devam Ediyor
Son Eklenenler
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...
- Annem, ablamla birlikte dördüncü katta oturur. Sokağa inmez ama mahallede, köyde, Almanya’daki akrabalarda ne olup bittiğini mutlaka bilir. Evden her çıktığımda balkonundadır. Selamlaşır, iki laf ederiz. Başımda bazen UİD-DER yazılı kırmızı şapkam,...
- Karanlık ve aydınlık… Ölüm ve yaşam… Emek ve sermaye… Sonsuz evrenimizde her şey karşıtıyla birlikte var. Sömürü ve zulüm varsa isyan da var. Sınır, din dil, ırk farkı tanımadan dünya meydanlarında tek ses tek yürek olan işçiler, işçi sınıfımız var...
- Emperyalist savaşın alevlerini büyüten, milyonlarca masum insanı, doğayı katleden, kentleri yok eden egemenler ne yaparlarsa yapsınlar emekçilerin birbirleriyle dayanışmasının önüne geçemiyorlar. İşçi ve emekçiler fabrikalardan limanlara,...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi grevinde yaşananlar hakkında Marksist Tutum’da bir makale okudum. Tam da içimden geçenleri, cümlelere dökemediklerimi noktasına virgülüne kadar yansıtan bir yazıydı. Konuyu derinlemesine ele alan bu yazı her mücadelede...
- Zeytinlik alanları maden ve enerji işletmeciliğine açacak yasa teklifine karşı tepkiler sürüyor. Çeşitli illerden Ankara’ya gelen köylüler, talan yasasına karşı TBMM yakınında bulunan Cemal Süreya Parkı’nda direniş nöbetindeler.
- Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli mücadeleler, dönemeç noktaları vardır. 1970 Haziran’ı bu tarihte önemli bir yere sahiptir. Bugün halen aşılamamış bir zirve olan 15-16 Haziran direnişi sürecinde, işçi sınıfı yapay kutuplaştırma...