Buradasınız
Kıdem Tazminatımıza Dokunma!
Siyasi iktidar, kıdem tazminatını bir fona aktarmak ve zamanla ortadan kaldırmak üzere yeniden harekete geçmiş bulunuyor. Ekonomi Bakanı Albayrak, kıdem tazminatını fona devretmekle kalmayacaklarını, BES’i de zorunlu hale getireceklerini açıkladı. Böylece kıdem tazminatı fona aktarılarak işçilerin iş güvencesi yok edilmek isteniyor.
Kıdem tazminatı işçi sınıfının en önemli kazanımlarından birini oluşturuyor. İşten atmaları zorlaştırmak için uzun yıllar mücadele veren işçi sınıfı, bu sayede kıdem tazminatı mekanizmasını patronlara kabul ettirmeyi başarmıştır. Yani kıdem tazminatı, patronların işçilere verdiği bir armağan değildir. İster ikramiye, ister prim, isterse yakacak ve giyecek gibi sosyal yardımlar olsun; bunların tamamı işçinin işgücü tutarının bir parçasıdır. İşçiye hangi biçim altında ödenirse ödensin bu değişmez. İşte bu nedenle kıdem tazminatı da işçinin işgücü tutarının içinde yer alır. Yani kıdem tazminatı işçinin ödenmemiş ücretinin bir parçasıdır.
Bir anlamda ücretin sonraya bırakılan ve içeride tutulan kısmını oluşturan kıdem tazminatının amacı, işçi için iş güvencesi oluşturmaktır. Böylece tazminat ödemek istemeyen patron işçiyi kolayca işten atamaz. İşten atılan ve kıdem tazminatını alan işçi ise, işsizlik döneminde geçinebileceği bir gelir elde etmiş olur. Ancak işçiler örgütlü olmadıkları ve haklarını bilmedikleri için, bu haktan çok az işçi yararlanabiliyor. AKP hükümeti ise, bu sonuçtan hareketle işçilerin iş güvencesine saldırıyor.
İktidara göre işçilerin yüzde 80’i kıdem tazminatı alamıyor ve fonla birlikte tüm işçiler kıdem tazminatı alacak. Oysa hükümetin derdi işçiler değil, sermaye için bir fon oluşturmaktır. Eğer hükümet gerçekten işçileri düşünüyorsa, o zaman sorunun çözümü çok kolaydır. Meselâ bizzat yaygınlaştırıp kalıcı hale getirdiği taşeronluk sistemini ve kiralık işçilik düzenlemesini yasaklayarak işe başlayabilir. Çünkü taşeronluk ve işçi kiralama sisteminde işçilerin bir yılı doldurmalarına ve kıdem tazminatına hak kazanmalarına izin verilmiyor. Keza tüm işçilerin kıdem tazminatı alabilmesi için çok basit bir düzenleme yeterlidir: Hükümet, kıdem tazminatına hak kazanmak için gerekli olan bir yıllık zorunlu süreyi kaldırabilir ve ayrıca tazminat ödemeyen patronlara ağır cezalar uygulayabilir.
İşte sorunun çözümü bu kadar basit… Ama gerçek şu ki AKP’nin böyle bir derdi yoktur. Siyasi iktidar ve Bakan Albayrak’ın amacı patronların arzusunu hayata geçirmektir. Patronlar sınıfı, kıdem tazminatı engelinden kurtulmak ve istedikleri zaman istedikleri işçiyi işten atmak istiyor. Kıdem tazminatının fona aktarılmasıyla işgücü maliyetleri de ucuzlamış olacak. Böylece işçiler hem iş güvencelerini hem de ücretlerinin sonraya bırakılan kısmını kaybetmiş olacaklar.
Fon mantığı ile kıdem tazminatının varlık nedeni birbiriyle taban tabana zıttır. Hükümet kıdem tazminatını fona aktarma adı altında, işten atmaları frenleyen mekanizmayı ortadan kaldırmak istiyor. Kurulacak fon, bu mekanizmanın yerine geçmeyecek. İşten atmaları frenleyen mekanizmayı kaldıran iktidar, “fonla birlikte tüm işçiler kıdem tazminatı alacak” diyerek işçileri para tuzağına çekiyor. Oysa paranın sermayeye peşkeş çekileceği açıktır ve sahte vaatlere kanmayıp kıdem tazminatı hakkımızı korumamız gerekiyor.
Bilelim ki, fondan işçilerin para alması hiç de kolay olmayacak. Ayrıca hükümetin niyeti, 30 günlük brüt ücret üzerinden hesaplanan kıdem tazminatını 15 güne düşürmektir. Başlangıçta sendikaların ve işçilerin tepkisini yatıştırmak için kıdem tazminatı 30 günlük net ücret üzerinden hesaplanırmış gibi yapılsa da, fon kabul edilir edilmez bu süreyi derhal düşürme yoluna gitmekten geri durulmayacaktır. Daha da önemlisi, işçinin fondan para çekebilmesi için 10-15 yıl çalışması gerekecek. Fon üzerinde hiçbir denetim hakkı olmayan işçilere, fonun nasıl kullanılacağına dair fikirleri de sorulmayacak.
İşçilerin önüne dikilen engeller tesadüf değil. Çünkü iktidarın amacı, hem patronları memnun etmek hem de dilediği gibi kullanabileceği bir fon kurmaktır. Hükümet, işçilerin parasını borçlanmak için garanti olarak gösterebilecek, borçlarını bu fondan ödeyebilecek, işsizliği azaltma bahanesiyle patronlara peşkeş çekecek! Kıdem fonunun nasıl kullanılacağını görmek için dönüp işsizlik fonunun nasıl kullanıldığına bakmak yeterlidir. Öyleyse hep birlikte sesimizi yükseltelim: Kıdem tazminatımıza dokunma!
“Özel Sömürü Kurumları”
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...