Buradasınız
Kişisel Gelişim Zırvasına Kanma, Sınıf Mücadelesine Sarıl
İzmir’den İşçi Dayanışması okuru bir işçi

İşçi sınıfının genç ve çalışkan evlatları, hepinize sınıfımızın samimi sıcaklığıyla merhabalar. Her birinizin mutlaka duyduğu, gördüğü, alıp okuduğu, hatta belki arkadaşlarınıza da önerdiği kişisel gelişim kitapları üzerine sizlerle hasbihâl etmek istiyorum bu mektubumda. Başlarken okumayı yazmayı sonradan öğrendiğimi belirtmeliyim. Yani ben okuma ve yazmayı okullu olarak değil, alaylı olarak sınıf mücadelesinin içerisinde, başta sevgili Rahmi ustamın emeği sayesinde öğrendim. Kitap okuma sevgim ta o zamandan başlamıştı. Kitap okuma hakkında ustamın “sınıfımızı ilgilendiren her kitap güzeldir” sözleri hep aklımdadır. Sonrasında mücadele içerisinde birçok insanın emeği geçmiştir bana. Son çeyrek yüzyıla yakındır da gerçek manada sınıf temelinde mücadele eden mücadele örgütümüzün bana verdiği emek ise paha biçilmez değerdedir.
Bu meseleyi yazmama, adı gibi Şirin olan 18 yaşında bir öğrenci-işçi kızımız vesile oldu. Liseye dışarıdan devam ediyor ve babasıyla aynı işyerinde, diş protez işinde çalışıyor. Şimdilik çıraklık yapıyor. Konak’ta, eve dönmek için otobüs kuyruğunda beklerken elinde tuttuğu kitabı sormamla tanışmıştık. Elinde tuttuğu kitabı yıllar önce okumuş olduğum için bir fikrim vardı. Ama önce Şirin kızımızın gözlerinizin önünde canlanması için onu biraz anlatmam lazım.
Şirin güzel mi güzel bir işçi kızımız. Gözlüklerinin ardındaki gözleri zeytin karası. Düz ve uzun saçları var. Ama mutsuz ve umutsuz olduğu gözlerinden okunuyor. Şirin 9 aylık bebekken başından boynuna ve sağ kolunun dirseğine kadar kaynar su ile yanmış. Sağ yanağındaki gamze doğum lekesi gibi görünüyor. Şirin bıcır bıcır konuşkan olmasına karşın o yanığın izlerinden ötürü kendisini eksik, kusurlu hissediyor. Durakta beklerken elindeki kitabı sevgiyle tutuyordu. Kitabın adı “Küçük Şeyler”, yazarı Üstün Dökmen’di.
Yıllar önce binden fazla işçinin çalıştığı bir fabrikadayken, Üstün Dökmen’in “Küçük Şeyler” isimli kitabını patronumuz işçilere ücretsiz dağıttırmıştı. Patron binden fazla kitabı iliklerine dek sömürdüğü işçilere ücretsiz dağıtıyorsa bir çapanoğlu olduğu baştan belliydi. Ben de alıp okumuştum. Yazar özetle “adam sen de, maaşın mı yetmiyor, idare et. Fazla mesai mi isteniyor, ses etme çalış. Uykusuz mu kaldın, unut, aldırma”, “küçük şeyleri büyütme” diyor, başka da bir şey demiyordu. O dönem merakımdan başka “kişisel gelişim” kitaplarına da bakmıştım, hepsi de “sen süpersin”, “dünyadan sana ne”, “sağ yanağına tokat yediysen, sol yanağını çevir” anlamına gelen şeyler zırvalıyorlardı.
Şirin’in en büyük derdi vücudundaki yanık izi ve bunun yarattığı eziklik duygusuydu. Bu duygudan kurtulmak için çareyi “kişisel gelişim” zırvalarında arıyordu. Oysa Şirin’in aradığı derman elindeki bu kitapta değil başka yerdeydi. Ama henüz Şirin o başka yerin farkında değildi. Anne ve babası estetik ameliyat için kaç defa özel doktorlara götürmüşler, ellerinde ne varsa harcamışlar. Ama ameliyat için istenen paracıkları ömürleri boyunca ödeyemeyecekleri için vazgeçmek zorunda kalmışlar. Yani Şirin’in yüzü de sakatlanan ruhu da kendisiyle birlikte her yere gitmekteydi.
Onunla sohbet ederken, biraz da moral vermek ve asıl dermanın nerede olduğunu anlatabilmek için, kendimden örnek vermiş, belimdeki korseyi göstermiş ve eğik yürüdüğümü ama bunun beni hiçbir şeyden alıkoymadığını anlatmıştım. Meramımın daha anlaşılır olması için, iki gözü de doğuştan kör Tolga ile aramızda geçen konuşmaları aktarmıştım. Tolga ile bir tren yolculuğunda tanışmıştık. Ankara’da edebiyat öğretmeniydi. Daha sonra beni evinde konuk etmişti. Kendisiyle alay etmeyi pek severdi Tolga. Gören insanlardan farkı yoktu. Her işini kendisinin yaptığını görmüştüm. Okuduğum bir kitaptan aklımda kalan “köre, kör diyen kördür” sözlerini söylemiştim Tolga’ya. Tolga “ben kör olmadığımı sosyalist arkadaşlarım sayesinde öğrendim. Eskiden herkesin benim gibi kör olması için dua ederdim. Sosyalist fikirleri beynime yazdıkça tüm bakış açım değişti” demişti. Şimdi bir düşünelim. Tolga sosyalist insanlarla tanışmamış olsaydı mutlu, umutlu ve başkalarına da faydalı olabilir miydi?
Evet, sevgili işçi kardeşlerim. Şairin sözüyle çok az misafir kaldığımız, her dalı yemiş dolu bu dünyada, işçi sınıfının evlatları olarak kendimiz ve sınıfımız için yararlı kitaplar okumalıyız. Sınıfımızı ilgilendiren kitaplar bizi de ilgilendirir ve geliştirir. Ancak sınıf düşmanımız burjuvazinin janjanlı ambalajlara sarılmış, bizi pasifleştiren, mücadeleden uzak tutmaya ve aklımızı esir almaya çalışan kitaplara kanmamalıyız. Siz hiç “üretim araçları neden bir avuç kan emici kapitalistin elindedir? Üretim araçları herkesin ortak malı olmalıdır” diyen bir kişisel gelişim kitabı gördünüz mü? Göremezsiniz, çünkü yoktur. Sınıfımızın mücadelesinin içerisinde yerimizi alalım, hem umudumuzu, direncimizi koruyalım hem de birlikte gelişelim, geliştirelim.
- Uğruna Mücadele Ettiğimiz Bizimdir
- Grev Çocukları
- “Felsefe Yapma Birader!”
- Şeytanla Dost Olunmaz!
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- “60 Bin Maaşla Çoban Bulunmuyor.” Yersen!
- Bu Kandırmacalara Verilecek Cevabımız Var!
- İşçi Sınıfının Yareni Kim?
- Kapıldığımız Trendler ve Gerçek Sorunlarımız
- Her Yer Bizim Düzenimiz Olsun Diye
- Neden Bu Kadar Stresliyiz?
- “Beni Bırak, Gözünü Bebekten Ayırma Sakın”
- Huzurlu Bir Yaşam İçin Mücadeleye…
- “Bizim Hayallerimizi, Sizin Geleceğinizi Çaldılar”
- Bizim Mahallenin Gençleri
- Kişisel Gelişim Zırvasına Kanma, Sınıf Mücadelesine Sarıl
- Sömürü Düzenini Uçurumdan Atmak İçin Örgütlenelim
- Hindistan’da 250 Milyon Dolarlık Düğün ve Yoksulluk
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Sahip Olduğunuz Servet Bizden Çaldıklarınızdır!
Son Eklenenler
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/
- Adana ve Mersin’de faaliyet gösteren Toros Tarım tesislerinde Petrol-İş Sendikasında örgütlü 213 işçi, 21 Mayıs sabahı greve çıktı. UİD-DER’li işçiler olarak grevin 5. gününde Mersin’deki fabrikanın önünde grevci işçilere dayanışma ziyaretinde...
- Nakba’nın 77. yılında dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçiler, Filistin halkına yapılan zulmü protesto ediyor, şehir meydanlarında kitlesel gösteriler düzenliyor. Dünya genelinde yüzbinlerce işçi ve emekçi, 77 sene önce Filistin halkının...
- Adana ve Mersin’de faaliyet gösteren Toros Tarım tesislerinde çalışan 213 işçi 21 Mayıs sabahı greve çıktı. Kocaeli Dilovası OSB ve İzmir Çiğli’de üretim yapan DYO Boya fabrikalarında eş zamanlı grev başladı.
- Karabağlar, İzmir’de ikamet ettiğim ilçedir. Mahallelerinin büyük çoğunluğunda işçi ve emekçiler yaşar. Küçük bir kesimse tuzu kuru, küçük burjuvalardan oluşur. Belediye bu zengin semtlere gösterişli hizmetler sunarken, yoksul mahalleler hep ikinci...
- Grevdeki Temel Conta işçileri 22 Mayısta fabrika önünde kitlesel basın açıklaması gerçekleştirerek işverenin grev kırıcı uygulamalarını ve saldırgan tutumunu protesto etti. Eyleme Türk-İş’e bağlı sendikalar, KESK İzmir Şubeler Platformu, Genel-İş...
- Küçük bir işçi çocuğu. Elinde, üstünde “Kreşe Gidemediğim İçin Greve Geliyorum” yazan kartonuyla poz vermiş. Muhtemelen annesi tarafından grev yerine getirilmiş. En küçük olmanın verdiği şirinlikle bütün işçilerin göz bebeği olmuş. Kreşte...