“Almış dizginleri eline
Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
Onların kemik yalayan dostları
Onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
...Her yıl iş kazalarında binlerce işçi ya ölüyor ya da sakat kalıyor. İş kazalarında ölen işçi sayısı savaşlarda ölen asker sayısından hiç de az değil. Gözler önünde bir işçi katliamı yaşanıyor. Buna rağmen ne hükümetler ne de patronlar hiçbir önlem almayarak işçileri kazaların kucağına itmeye devam ediyorlar.
İşçiler neden kazalara maruz kalıyorlar? Nedeni çok basittir. Patronların rekabet ve kâr hırsı. Daha kısa zamanda, daha ucuza ve daha çok üretmek için yoğun tempoda çalıştırılan her işçi eninde sonunda kaza yapma riski ile karşı karşıya geliyor. Kimi canından oluyor kimiyse sakat kalıyor. İş kazası geçiren işçiye ne mi oluyor? Eğer bilinçsiz ve örgütsüzse ya işten atılıyor ya da çalışabilecek durumdaysa hiçbir şey olmamış gibi işe devam ediyor.
Kaza geçiren ve bir ay aradan sonra tekrar işine devam eden işçilerden biri de bizim fabrikada çalışan bir işçi. Felâket gece vardiyasında yakaladı işçi arkadaşımızı. Gece tüm patronlarımız ve müdürlerimiz rahat rahat uyurken o vardiyada en az 200 işçi çalışıyordu. Saatler ilerledikçe uyku, yorgunluk ve bitkinlik işçi arkadaşımızın bedenini esir almıştı. Mola verip dinleneceğine işten atılma korkusuyla işine devam etti. O saniyede parmakları makinenin merdanesine sıkıştı. Gücü o denli tükenmişti ki acı çığlığını yanı başındaki işçi dahi zor duydu. Kan zehir gibi makineye sıçrıyordu.
Acilen hastaneye kaldırılan işçi arkadaşımıza yapılan ilk müdahale kapitalizmin bir başka yüzünü gözler önüne seriyordu. Hastane, yeterli donanıma sahip olmadığını söyleyip başka bir hastaneye sevk kararı veriyordu. Özel hastaneye masraflar düşünülerek götürülmüyordu işçi arkadaşımız. Bir başka hastane parmağını kesiyor, bir aylık rapor veriyordu. Sargılar içindeki işçi arkadaşımızı gördüğümde derhal hakkını araması için dava açmasını, daima destek olacağımı ve bir başka işçinin başına gelmemesi için cesur olmasını anlattım. Fakat işçi arkadaşımızın 5 parmağı kazadan önce hiçbir gün bir araya gelip yumruk olmanın mutluluğunu yaşamamış olacak ki, çok zor deyip çaresizce boyun eğmişti.
Aradan bir ay geçtikten sonra karşılaştığımızda sözlerime hak verdiğini söyledi ve keşke o gün işyerini dava etseydim dedi. Hâlâ aynı işyerinde çalışıyoruz. İşyerinde işçi sağlığı ve güvenliği için önlem alınmıyor. Kazalar işçiler tarafından kader olarak algılanıyor.
Güvenliksiz ve sağlıksız koşullarda çalışmamak için mücadele vermeye çalışıyorum. Birçok işçi arkadaşımız yeni kazalar yaşayacak hiç şüphesiz. Ama örgütlü işçi mücadelesi sayesinde biz işçiler değişeceğiz ve işyerinde aleyhimize olan koşulları da değiştireceğiz. Biz işçiler parmaklarımızdan bir yumruk yapıp bizi sömürenlere karşı ortak bir darbe vurursak kaderimizi de değiştirmiş olacağız.
“Almış dizginleri eline
Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
Onların kemik yalayan dostları
Onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
...Bir seçim sürecinde daha burjuva siyasetçiler, yani patronların siyasi temsilcileri sahnedeler. Milyon dolarlık reklam kampanyaları eşliğinde, işçileri yalanlarına inandırmak için kapı kapı geziyorlar. İşçilere, emeklilere...