Buradasınız
Mal Sahibi Mülk Sahibi Hani Bunun İlk Sahibi?

Patronlar sınıfı, toplumun küçük bir azınlığını oluşturmasına rağmen, üretilen toplam zenginliğin büyük çoğunluğuna el koyar ve bu şekilde geçmişin kralları, sultanları, firavunları gibi saltanat sürerler. Neden? Çünkü kapitalist dünyada üretim araçlarının sahibi patronlar sınıfıdır. Bankalar, şirketler, fabrikalar, makineler, madenler onlarındır! İnşaatlar, barajlar, petrol kuyuları, santraller, toprak ve daha nicesi de patronlar sınıfının mülküdür! Peki ya toplumun geri kalan %99’unu oluşturan bizler, biz işçi ve emekçiler? Biz bu dünyanın mülksüzleriyiz! Borçlanıp hayatımızı ipotek altına sokarak veyahut ailelerimizin yıllarca çalışıp didinerek aldığı bir evimiz veya arabamız olabilir. Bunlar temel ihtiyaçlarımızı karşılamak içindir ama çoğunluğumuz bu temel ihtiyaçlardan bile mahrumuz. Tüm zenginliği üreten biz işçilerin üretim araçları üzerinde ve üretim sürecinde hiçbir söz hakkı yok ve üstelik ürettiğimiz zenginlikten payımıza ancak yoksulluk düşüyor.
Neredeyse bütün işçiler bu yoksulluk koşullarından bir nebze olsun uzaklaşmak için zengin olma hayalleri kurar. Fakat kapitalist sömürü düzeninin işleyiş yasaları gereği bu hayal gerçekleşmez, gerçekleşemez. Kapitalizmde bir işçinin bırakalım zengin olmayı, yaşamını devam ettirebilmesi için emeğini ve alın terini ortaya koymaktan, ücret karşılığında işgücünü patrona satmaktan başka seçeneği yoktur. Peki, çok çalışarak zengin olunabilir mi? Elbette hayır! Bu gerçek çok açıktır fakat egemenler ellerindeki araçlarla gerçekleri ters yüz ederler. Meselâ patronların “başarı öyküleri” anlatılır. Bu öykülere göre patronların bir kısmı limon satarak, hamallık yaparak zengin olmuştur, çoğu zaten “işçilikten gelmedir”! İşin aslı tüm bu anlatılanlar palavradır. İşçiler zengin olma hayalleri kurmaya devam etsin ve bu aşağılık sömürü düzenine karşı mücadele etme ihtiyacı hissetmesin diye anlatılır bu öyküler! Zengin olmanın, sermaye sahibi olmanın formülü bambaşkadır.
Yaşadığımız topraklarda bundan yaklaşık 700 yıl önce bir soru soruldu; “Mal sahibi mülk sahibi hani bunun ilk sahibi?” Halk adına ve doğrular adına pek çok kelam etmiş Yunus Emre’ye aittir bu anlamlı soru. Öyle ya ortada bir mal varsa, bunun bir de mutlaka ilk sahibi olmalıdır. Peki, halk ozanı Yunus’un bu sorusunun cevabı nedir? Bir örnek üzerinden cevaplamaya çalışalım. Diyelim ki bir bölgede kömür madeni olduğu düşünülüyor. O bölgeye maden ocağı kurulmadığı ve işçi oraya kazmayı vurmadığı sürece bu bir işe yarar mı? Ortaya bir zenginlik çıkar mı? Asla! Ne zamanki emek devreye girer ve kömür çıkartılır, işte o zaman o bölgedeki kömür madeni potansiyel değer olmaktan çıkarak reel değere dönüşür. İşçinin emeği olmadan, işçi çalışıp kömürü çıkartmadan patron sermayesini büyütemez. O zaman sorumuzun cevabı bellidir; mal-mülk dediğimiz şey yani sermaye; emeğin bir ürünüdür. Yani zenginliğin formülü emeğin sömürüsü, yağması ve talanıdır!
Bu yetmezmiş gibi patronlar işçilere ekmek verdiklerini söyleyip, ne kadar hayırsever olduklarından dem vuruyorlar. Hatta bununla da kalmayıp daha da ileri gidiyorlar. Meselâ sendikalaşan veya bir haksızlığa karşı çıkan işçiler hainlikle, nankörlükle suçlanıyor. Patronlar, müdürler veya ustabaşları adeta bozuk plak gibi “sana ekmek veriyoruz, sen nankörlük ediyorsun!”, “ekmek yediğin yere ihanet ediyorsun!” diyorlar. Böylece işçileri baskı altında tutmak, sanki işçi suç işlemiş gibi psikoloji yaratmak istiyorlar. Ne yazık ki çoğu kez bunda başarılı da oluyorlar. Ama sınıf çıkarlarını bilen işçiler şöyle derler: “Hop hemşerim! Orada dur bakalım, kim kime ekmek veriyor?”
Gerçekten kim kime ekmek veriyor? Patronların işkembelerini, ceplerini ve banka hesaplarını dolduran bizleriz. Dünya üzerindeki tüm malın-mülkün, zenginliğin yaratıcısı da gerçek sahibi de bizlerin ve bizden önceki işçi kuşaklarının çalınan emeğidir! Fakat mülk sahibi egemenler iktidarlarını ve varlıklarını korumak için geçekleri baş aşağı çeviriyorlar. Ellerimiz balçık gibi itaatli, karanlık gibi kör, çoban köpekleri gibi aptal olsun diye, ellerimiz isyan etmesin diye dönüyor bu yalan değirmenleri! Bu sömürü ve zulüm dünyasını yıkarak yarattığımız tüm zenginlikleri eşitçe paylaşacağımız sömürüsüz bir dünya kurmayalım diye dönüyor! İşçi kardeşler bize oynanan oyunun farkında mısınız?
İşçiler Yalnız Olabilir mi?
Havalar Isınana Kadar! Ya Sonra?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
Son Eklenenler
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...
- Kısa bir zaman öncesine kadar direnişte olan, direniş boyunca pek çok kez polis saldırılarıyla yüz yüze gelen bir işçi kardeşimizle 19 Mart’tan sonra yaşanan protestolarla ilgili haberleri izliyor, sohbet ediyorduk. Bir anda öfkeyle, “şunlara bak,...
- Siyasi iktidar yoksullaştırma politikalarını sürdürüyor. Enflasyon balyozunu işçi ücretlerine, emekli aylıklarına, kamu çalışanlarının maaşlarına indiriyor, ücretleri tuzla buz ediyor. İşçilerin, kamu emekçilerinin, emeklilerin cebinden çalınan...
- TPI Kompozit işçileri grevlerinin 19. gününde İzmir Çiğli Kasaplar Meydanında buluşma gerçekleştirdi. İstanbul Şişli Belediyesinde çalışan Genel-İş Sendikası İstanbul Avrupa Yakası 3 No’lu Şube’de örgütlü işçiler, ödenmeyen alacakları için 30...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar. Patronlar ve onların devleti de işçi sınıfının örgütlü gücünden ölümüne korktukları için saldırıyorlar. Örgütlü değilken bile bu kadar korkuyorlarsa, bir de işçi sınıfı...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...