Buradasınız
Mücadele Tarihimizden Yansıyanlar
Ankara’dan UİD-DER’li İşçiler

Türkiye işçi sınıfının sayısız bedeller ödeyerek yürüttüğü mücadelelerde edindiği birikimi hatırlamak ve hatırlatmak büyük önem taşıyor. Sınıf mücadelesinden süzülüp gelen birikimlerin, grev ve direniş deneyimlerinin öğrenilmesi, geçmişin mücadele geleneğinin bugüne taşınması çok önemlidir. İşçi sınıfının mücadele tarihine dönüp baktığımızda, karşımıza büyük grevler, direnişler ve mücadeleler çıkar. Bu mücadelelerin bazıları kazanımlarla, bazıları ise yenilgilerle tarih sayfalarında yerlerini almıştır. Sonuçları ne olursa olsun her biri verilecek daha büyük mücadeleler için önemli deneyimlerdir.
Ocak ayına denk gelen 1963 Kavel Grevi, 1966 Paşabahçe Grevi ve 1990 Zonguldak Madenci Yürüyüşünü mücadele örgütümüz UİD-DER’in internet sitesinde çıkan makaleleri okuyup derleyerek tekrar hatırlamak istedik. Çünkü işçi sınıfı için aydınlık olacak yarınları ancak dünümüzü öğrenerek ve özümseyerek kurabiliriz.
1963 Kavel Grevi
kavel-direnisi.Jpeg

İstinye’de bulunan Kavel Kablo Fabrikasında çalışma koşulları ağır ve ücretler düşüktür. Koşulların değişmesi taleplerini iletmek üzere işçiler patrona 3 temsilci yollarlar. Ancak patron bu 3 işçiyi işten atar. Bunun üzerine 170 işçi, 28 Ocak 1963’te tezgâhlarının başında 5 günlük oturma eylemi yapma kararı alırlar.
Bu eylem üzerine patron “asayişi bozdukları” gerekçesiyle 10 işçiyi daha işten çıkarıp lokavt ilan eder.
Ancak işçiler pes etmez. Fabrikanın önünde çadır kurulur, oturma eylemi direnişe dönüşmeye başlar. Bu arada polis saldırıya geçer. Gözaltına alınan 4 işçi polise karşı direndiği bahanesiyle tutuklanır.
Bu dönemdeki yasalara göre grev yasaktır. Bundan güç alan patron ve devlet bunu bahane ederek işçilerin üzerindeki baskıyı arttırır.
İstinyeli emekçiler grevin başından itibaren Kavel işçilerini destekler. Civar fabrikalardan gelen destek, grevin etkisini ve önemini arttırıcı bir rol oynar. Her türlü yasağa rağmen direnişe destek kısa sürede büyür.
Vehbi Koç’a ait General Elektrik fabrikasındaki işçiler, dayanışma kampanyası başlatarak Kavel işçileri için para toplarlar.
Demir Döküm’de çalışan 800 işçi hem yardım kampanyası başlatırlar hem de dayanışma amaçlı sakal bırakma eylemi yaparlar. Tersane ve karayolları işçilerinden de destek gelir.
Grev ve direnişlerin başarısında önemli faktörlerden biri de işçi ailelerinin verdiği destektir. İşçilerin eşleri de işçileri yalnız bırakmazlar ve eylemlerine destek verirler.
Tüm bu yaşananlar sonrasında anlaşma imzalanır. Böylece Kavel işçilerinin mücadelesi, işçilerin önüne dikilen grev yasağı engelini de yıkıp geçmiştir. İşçilerin mücadelesine ve sınıf dayanışmanın önüne geçemeyen hükümet, 274 ve 275 sayılı grev ve toplu iş sözleşmesi yasasını Meclis’te kabul etmek zorunda kalır.
Kavel ile başlayan süreç; fabrika işgalleri, DİSK’in kurulması, DGM direnişi, 1 Mayıs’ın yüz binlerin katılımıyla alanlarda kutlanması ve MESS’e karşı metal işçilerinin Maden-İş önderliğinde aylarca sürdürdüğü uzun grevlerle doruğuna ulaşmıştır.
Paşabahçe Grevi
Mücadeleci işçilerin yönlendirmesinden uzak olduğu zamanlarda Türk-İş konfederasyonunun uzlaşmacı sendikacılık anlayışı, işçi sınıfının yükselen mücadelesini sürekli sekteye uğratmıştır. Devlet güdümlü sendikal anlayış işçilerin mücadelesi önünde engel oluşturur ve toplu iş sözleşmeleri satışla sonuçlanır. Paşabahçe grevi devlet güdümlü sendikal anlayışın duvarlarını parçalayarak mücadelenin zeminini değiştirir. Cam-İş’ten ayrılıp Kristal-İş’e üye olan işçiler DİSK’in kurulmasının da önünü açacaklardır.
Grev öncesinde işçilerin çalışma koşulları son derece kötüdür. Yevmiye 60 kuruştur ve sendika, sigorta, hafta tatili yoktur. Paşabahçe Şişe Cam’da önce Cam-İş sendikası örgütlenir. Ne var ki 1964 yılında üç yıllığına 15 kuruşa imzalanan toplu sözleşme Paşabahçe işçileri arasında büyük bir öfke yaratır. Bu tepkinin sonucu olarak işçilerin çoğunluğu Cam-İş’ten ayrılıp Kristal-İş’e üye oldular.
Kristal-İş sendikası 1966 yılında, Cam-İş tarafından imzalan sözleşmenin hiçbir kazanımı olmadığını açıklayıp Paşabahçe patronlarını yeni bir sözleşme imzalamaya çağırdı. 2500 işçi bu sözleşmeye yanaşmayan patronlara tepkisini 31 Ocak 1966 günü tereddütsüz greve çıkarak gösterdi.
İşçiler 5 Şubat günü Paşabahçe İskele Meydanında bir miting düzenlediler. “İş Hayatında Köleliğe Paydos!”, “Emeği Savunmak Kutsal Vazifemizdir” dövizlerini taşıyarak yürüdüler. Aileleri ve diğer sektörlerde çalışan işçiler de dayanışma için Paşabahçe işçileriyle bir arada durdular.
Bu arada patronlar sınıfı da boş durmadı. İşçilerin mücadelesi karşısında TİSK üyesi 12 patron gazetelere ilan vererek grevi şiddetle protesto ettiklerini, “madden ve manen” Paşabahçe patronunun yanında olduklarını duyurdular.
2500 işçi eş ve çocukları ile birlikte vapurlarla Karaköy’e geçip, işveren sendikasının önünden Taksim’e kadar yürüdüler. 6 Nisanda, Türk-İş yönetiminin grev kırıcılığına karşı Petrol-İş, Maden-İş, Lastik-İş, Basın-İş ve Tez Büro-İş sendikaları bir araya gelerek Paşabahçe Grevini Destekleme Komitesi’ni kurdular.
Paşabahçe işçilerinin grevi sürerken bir yandan da sınıf dayanışmasının en güzel örnekleri sergilendi. Grevin başlamasıyla birlikte grevdeki 2500 işçiye 460 bin liralık yardım yapılmıştır. Migros işçileri grevcilere erzak, Hal İşçileri Sendikası da 10 ton meyve yardımında bulunur. Dayanışmayla Paşabahçe ürünleri boykot edilir.
Greve desteğin ve dayanışmanın büyük olması ve yaygınlaşması patronlar sınıfını rahatsız etmeye başlar. 19 Nisanda Bakanlar Kurulu “halkın sağlığını tehlikeye düşürdüğü” gerekçesiyle grevi 1 ay erteler. Kristal-İş başkanı sendikayı kapatıp anahtarını Süleyman Demirel’e gönderir ve sendikanın kapısına da şu yazı asılır: “Anahtarı Başbakan’a verildiğinden sendikamız kapalıdır!”
23 Nisan günü grevdeki işçilerden 1400’ü 24 Nisanda ise 800’ü fabrikada çalışmaya başlamıştır. Bu grev, Türk-İş yönetimi içindeki hain yapıyı bir kez daha açığa çıkarmıştır. Türk-İş yönetimi, Petrol-İş’i 15 ay, Kristal-İş’i 15 ay, Maden-İş’i 6 ay, İstanbul Basın-İş’i ise 3 ay geçici ihraç cezasına çarptırır. Daha sonraki dönemde bu sendikalardan Maden-İş ve Lastik-İş DİSK’in kurucuları arasında yer alacaklardır.
Paşabahçe Grevcileri patronlar sınıfı karşısında sağlam duruşlarıyla ve grev sırasında sergiledikleri dayanışma örnekleriyle mücadeleye atılacak işçilere örnek olmuşlardır.
Zonguldak Madenci Yürüyüşü
Zonguldak maden havzası, üzerinde kömür üretiminin başladığı 1848 yılından günümüze kadar geçen 156 yıllık sürede iş ve yaşam koşullarının düzeltilmesi için mücadele eden madencilerin nice eylemine tanıklık etmiştir.
Zonguldak maden işçileri 4 Ocak 1991’de 100 bini aşan kitleyle 4 gün sürecek, siyasal iktidarın da değişmesine neden olacak büyük Ankara yürüyüşünü gerçekleştirdi.
1990 yılı toplu iş sözleşmelerinin imzalanacağı yıldı. Türk-İş’in yılın ilk yarısında imzaladığı sözleşmeler işçileri tatmin etmemişti. Türk-İş’in sınıf uzlaşmacı tavrı işçileri daha da huzursuz etmeye başlamıştı. Toplanan Genel Maden-İş kurultayında, daha fazla beklemenin anlamsız olduğu, hükümete eylemli bir tepki vermenin gerektiği sonucuna varılarak maden işçilerinin 30 Kasımda greve çıkması kararı alındı.
30 Kasım sabahı ilk grev pankartı Gelik işletmesine asıldı. Sonrasında da 80 bin işçiyle Ankara’ya yürüyeceklerdi. Alınan grev kararına karşı sermaye hükümeti 4 Aralıkta lokavt ilan etti.
Türk-İş Başkanlar Kurulu tabandan gelen baskı üzerine 3 Ocakta ülke çapında “Genel Greve” çıkma kararı aldı. 4 Ocakta ise Ankara yürüyüşüne başlanacaktı. ANAP hükümeti grevin yasadışı olduğu iddiasıyla tehditler yağdırsa da, “ölmek var dönmek yok”, “yolumuz Ankara, hedefimiz Çankaya” diyen işçileri vazgeçiremedi.
4 Ocakta bütün madenlerde iş bırakan işçileri Ankara’ya taşıyacak otobüslere polis engel oldu. Bunun üzerine işçiler yürüyerek yola devam etme kararı aldılar. Yol boyunca yürüyüşe başka kentlerden işçiler de katılmış ve işçi sayısı 100 bine ulaşmıştı
Yürüyüş kolunun geçtiği yerleşim yerlerinde yaşayan emekçiler, yürüyüşçülere yiyecek, içecek veriyor, alkışlarıyla moral destekte bulunuyordu. Kortejdeki kadın işçilerin rahat yürüyebilmeleri için, terlik ve ayakkabı ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Yürüyüş güzergâhı üzerindeki ilk barikatla Devrek yolu üzerinde karşılaştı işçiler. Ancak bu barikat 80 bin işçiyi durdurabilecek bir barikat değildi. İşçiler barikata yüklendiler ve aştılar. Devrek’e varan işçiler Devrek halkı tarafından büyük bir konukseverlilikle karşılandılar ve gece boyunca dışarıda tek bir işçi kalmayacak şekilde ağırlandılar.
Yürüyüşün üçüncü günü olan 6 Ocakta Şemsi Denizer kadınlara Zonguldak’a geri dönmeleri çağrısında bulundu. Gece yola barikat kurulduğu haberleri alınmıştı. Ne var ki, o güne kadar yürüyüş kolunun en ön saflarında yer alan ve madencilere moral desteklerini hiç eksik etmemiş olan kadınlar bunu reddederek sonuna kadar yürüyüş içinde yer alacaklarını belittiler.
Ocakta işçiler, buldozer, su sıkma araçları, yüzlerce polis ve askerden oluşan devasa bir barikatla karşılaştılar. Barikatın önünde yaktıkları ateşler etrafında halaylar ve türküler eşliğinde beklemeye koyuldular. Bu sırada işçilerin iradesini kırmak için 200 işçi gözaltına alındı.
İşçilerden ayrı olarak hükümetle görüşme yürüten sendika bürokratları, “anlaşma ortamı” yaratıldığını söyleyerek yürüyüşü bitirme kararı aldılar. İşçiler Bolu Mengen’de bitirilen eylemin üzüntüsü içindeydiler. Somut bir kazanım yoktu, sadece görüşme sözü vardı. İlerleyen günlerde Körfez Savaşı patlak verdi ve bu bahaneyle hükümet grevleri 60 gün süreyle erteledi, yani yasakladı. 25 Ocakta işçilerin taleplerinin çok altında bir sözleşme imzalandı.
Sonucu ne olursa olsun bu yürüyüş ayağa kalkan işçilerin patronlar sınıfının ve sermaye hükümetlerinin yüreğine nasıl korku salabileceğini dosta düşmana göstermiştir.
Soğan Yerine Pırasa!
Dünyayı Verelim Çocuklara
- Netaş Grevi İlham Vermeye Devam Ediyor
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Dünya İşçilerinin Jones Ana’sı
- Kemal Türkler’in Mücadelesi ve Bugüne Mirası
- Kemal Türkler ve Mücadeleci Sınıf Sendikacılığı
- MESS Grevlerinin 45. Yılında Metal İşçilerinin Mücadelesini Hatırlamak
- 30. Yıldönümünde Zonguldak Madencilerinin Uzun Yürüyüşü
- Tütüne Emek Veren Kadın İşçiler Anlatıyor
- Netaş: Yasaklara Rağmen Başarıya Ulaşan Grev!
- Eylül 1976: İşçilerin DGM Direnişi
- Bir Devir ve Bir İşçi Lideri: Kemal Türkler
- İki Farklı Dönem, İki Sözleşme ve İki Bildiri
- Maden-İş MESS’in Oyunlarını Nasıl Boşa Çıkarttı?
- Kavel’den Bir Anı, Geçmişten Bir Miras
- Maden-İş’teki Gömleğin Sırrı Neydi?
- “Bölge’ye Gidince Annemle Barıştım”
- “Baba İşveren” İmajı İle Mücadele
- “Kadın İşçiler Zampik-İş’e Aldanmadı”
- Maden-İş Karşısında MESS’in İzlediği Yol
- Maden-İş İşçilerle Bağını Nasıl Geliştirip Güçlendirdi?
Son Eklenenler
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...