Buradasınız
İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kurtlar Sofrasında!
19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi, 100’den fazla ülkeden hükümet, sermaye ve sendika temsilcilerinin katılımıyla 11-15 Eylül tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirildi. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Uluslararası Sosyal Güvenlik Birliği (ISSA), Türkiye Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ortaklaşa düzenlediği kongrede timsah gözyaşları döküldü, işçilerin sağlığı ve güvenliği bir kez daha görmezden gelindi.
Patronlar kongrede iş sağlığı ve güvenliğini tartışadururken, fabrikalarında iş kazaları durmak nedir bilmedi. Dünyada iş kazaları ve meslek hastalıklarında yılda 2 milyon 300 bin işçi katlediliyor. İstatistiklere göre iş kazaları ve meslek hastalıklarında ölen insan sayısı savaşlarda ölen insanlardan çok daha fazla. Dünyada, tespit edilen ölümlü iş kazalarında dakikada 4 işçi hayatını kaybediyor. Türkiye’de 2000-2009 yılları arasında 784 binden fazla iş kazası meydana gelmiş, 10 binin üzerinde işçi bu kazalarda hayatını kaybetmiştir. Böylesi bir tablo ortada iken, kârlarına kâr katmak için çalışan patronların işçi sağlığı ve güvenliği için önlem aldıklarını söylemeleri tümüyle aldatmacadır.
19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’ne katılan patron ve siyasetçilerin hepsi de işyerlerinde sağlık ve güvenlik önlemlerinin göz ardı edildiğini adı gibi biliyor. Örneğin, ev sahibi adına kongreye katılan Başbakan ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, dünyada en çok iş kazasının yaşandığı 3. ülkenin Türkiye olduğunu çok iyi biliyorlar. Yine Türkiye’de sadece 2009 yılında 64 bin 316 iş kazası meydana geldiğini de çok iyi biliyorlar. Kongrede konuşan Başbakan Erdoğan, “Batı kapitalizminde insan insanın kurdudur” diyor ve şöyle devam ediyordu: “Bizim kültürümüzde insan çok kutsal bir varlıktır.” Bu konuşma gerçekleri karartmaya dönük bir demagojidir. Türkiye’deki kapitalizm güllük gülistanlık mı? İş kazalarında dünya üçüncüsü bir ülkenin başbakanının bu şekilde konuşması tam bir iki yüzlülüktür. Örneğin, aylar önce Kahramanmaraş’ta meydana gelen iş kazasında ölen işçilerin bedeni hâlâ toprağın altındadır. Lafta insandan, kutsal değerlerden söz eden patron siyasetçileri, sıra işçilerin hak ve çıkarlarına, gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasına gelince kuzu postuna bürünmüş kurda dönüşüyorlar.
Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’ni düzenleyenlerin esas dertleri işçilerin sağlığı ve güvenliği değildi. Patronlar ve hükümetler sağlık ve güvenlik tedbirlerini birer maliyet unsuru olarak görüyorlar. Bir işçi çalıştığı işyerinde “bu şartlarda çalışamam, sağlığım için uygun değil, iş kazası riski çok yüksek, önlem alın” dediğinde derhal kapı dışarı edilmekle tehdit ediliyor. Daha fazla kâr uğruna hiçbir önlem alınmadan işçiler çalışmaya zorlanmaktadır. İş kazası geçiren işçilerin hastanede kaydı tutulmuyor, “bu kaza evde başıma geldi” diyerek ifade vermeye zorlanıyorlar. Meslek hastalıkları hastanelerinin sayısı üçü geçmiyor ve yer yok. Bu nedenle tedavi olamayan işçiler genç yaşta yataklara düşüyorlar. Örneğin birçok fabrikada temiz içme suyu ve dinlenme yerleri işçilere çok görülüyor, üretim yaparken elleri kanayan işçilere yara bandı dahi verilmiyor. İşçiler kanayan parmaklarını kirli bezlerle sarıyor ve üretime devam ediyorlar.
Gelmiş geçmiş bütün hükümetlerin ve patronların gözünde “suçlu patron yoktur, suçlu olan ve dikkat etmeyen daima işçidir!” İnsan pişkinliğin bu kadarına da pes diyor. Başbakan iş kazalarında ölen işçilerin arkasından “ölüm bu işin doğasında var” diyebiliyor! Yine patron örgütü MESS yaptığı araştırmada işçileri suçlayarak “tatil ve hafta sonralarında işe dönen işçiler motive olamıyor, iş kazası en çok pazartesi günleri yaşanıyor” diyor. Dinlenmeyi de biz işçilere çok gören MESS patronları, istiyor ki günde 24 saat fabrikadan çıkmayalım. MESS patronlarından hiçbiri meslek hastalığına yakalanmıyor, fabrikada burnu dahi kanamıyor. Oysa fabrikalarında çalışan işçiler iş kazası geçirmeye ve meslek hastalığına yakalanmaya devam ediyorlar. Daha ileri durumda ise işten atılıyorlar.
Bütün dünyada işçiler bu sistemin çürümüşlüğünün bedelini öderken, patronlar yeryüzünde adeta cenneti yaşıyorlar. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongre’sine göre bu düzen böyle gelmiş böyle gider. Bu tam bir sömürücüler masalıdır. İşçi arkadaşlar, sağlık ve güvenlik hakkımızı elimizden alan bu sisteme karşı yapacağımız çok şey var. Bizler sağlık ve güvenlik konusunu patronların insafına bırakamayız. Hasta hasta çalışmamak, sakat kalmamak, çocuklarımızı yetim veya öksüz bırakmamak için örgütlenmeliyiz. Örgütlenmekten ve mücadele etmekten başka bir çözüm yolu yoktur. Artık tek bir arkadaşımızın dahi ocağına ateş düşmesine razı olmamalıyız. İşçilerin sağlığı ve güvenliği patronların çıkarlarından daha önemlidir.
Her yerde hazır ve nazır
5 Soruda Kıdem Tazminatı
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
Son Eklenenler
- UİD-DER’li işçiler, grevlerinin 9. gününde Mersen işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “İşçiler Boyun Eğmiyor Mücadele Ediyor! Yaşasın Sınıf Dayanışması!” pankartı arkasında grev çadırına yürüyen UİD-DER’li işçiler hep birlikte “Yaşasın Sınıf...
- Emekçi kadın kardeşimiz, nasılsın? Pek sorulmaz nasıl olduğumuz, neler hissettiğimiz ve en önemlisi ne istediğimiz. Bu düzende bir rol biçilmiştir biz emekçi kadınlara ve ona uygun davranmamız, rolümüzü iyi oynamamız beklenir bizden. Hem de öyle...
- Bizler kamuda çalışan sağlık emekçisi kadınlarız. 1 Mayıs yaklaşırken içimizdeki heyecan ve umutla bir araya geldik ve sağlık emekçileri olarak “neler talep ediyoruz?” diye konuştuk. Kadınların oldukça yoğun çalıştığı bir sektörde olmamıza rağmen...
- Sorunlarımız her geçen gün katmerlenerek büyüyor. Mutfak masrafları, faturalar, barınma sorunu, düşük ücretler… Ama yalnızca sorunları sıralamakla bir yere varamayız. Yaşadığımız sorunları çözüme kavuşturmak için öncelikle sorunun kaynağını...
- Mersin Çevre Platformu, MIP AŞ’nin limanı genişletmek amacıyla Atatürk Parkını kapatmasını Özgür Çocuk Parkında basın açıklaması ile protesto etti. Mersin halkı, şehir merkezinde bulunan Atatürk Parkının MIP A.Ş tarafından liman genişletme...
- 28 Nisan birçok ülkede iş kazalarında ve meslek hastalıklarında yaşamını yitirmiş işçileri anma günü olarak kabul edilmiş durumda. İlk defa Kanada Kamu Çalışanları Sendikası (CUPE), 1984’te kendi üyeleri için 28 Nisanı Yas Günü olarak ilan etti. Bir...
- ABD’nin New York şehrindeki Columbia Üniversitesi öğrencilerinin başlattığı Filistin halkıyla dayanışma eylemleri ülke çapındaki diğer üniversitelere de yayılarak büyüyor. ABD’nin 22 eyaletinde 40’tan fazla kampüste öğrenciler aynı taleplerle...
- Aralık 2023’te iktidara gelen faşist Javier Milei ve hükümeti, kemer sıkma politikalarıyla krizin faturasını Arjantinli emekçilerin sırtına yıkmaya devam ediyor. İktidara geldiği günden bu yana birçok protesto gösterisiyle Milei hükümetine...
- İşçi sınıfının kadınları olarak birçok sorun yaşıyoruz ve bu 1 Mayıs’ta bizim de yükselteceğimiz taleplerimiz var. Sohbetimiz sırasında emekçi kadın kardeşlerimiz hangi taleplerle 1 Mayıs’a katılacaklarını anlattılar.
- Bizler bir grup petrokimya işçisiyiz. Tüm sınıf kardeşlerimizi 1 Mayıs’ın birlik, mücadele ve dayanışma coşkusuyla selamlıyoruz.
- İşçilerin sendikalaşma hakkı, ücretleri patronlar tarafından gasp edilirken bu duruma itiraz eden, hakkını arayan işçiler cezalandırılıyor, darp ediliyor. Ancak saldırılara, baskılara boyun eğmeyen işçiler mücadeleyi sürdürüyor. İstanbul Finans...
- Tekirdağ Çorlu’da 8 Temmuz 2018’de meydana gelen tren katliamında 7’si çocuk 25 kişi yaşamını yitirmiş, 300’den fazla kişi yaralanmıştı. Katliama ilişkin davanın karar duruşması 25 Nisanda Çorlu Halk Eğitim Merkezi’ne kurulan 1. Ağır Ceza...
- Emekçi kadınlar olarak hayatın her alanında çeşitli sorunlarla karşılaşıyoruz. Bu sistem bizi sokakta katledip, savaşlarda öldürüyor. Emeğimiz yok sayılıp hayatımız değersizleştiriliyor. Bizler işçi sınıfının kadınlarıyız, ellerimizdeki hünerle...