Buradasınız
Emekçi Kadınlarla 8 Mart Söyleşileri/IV
UİD-DER’in 8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri 4-11 Mart tarihleri arasında tamamlandı. “Emekçi Kadınlar Mücadelede Önde” başlığıyla düzenlenen etkinliklerde emekçi kadınlarla yaptığımız söyleşileri yayınlamaya devam ediyoruz.
Sefaköy temsilciliğimizde emekçi kadınlarla söyleşi
UİD-DER: Hem bir kadın hem de bir emekçi olarak yaşadığınız sorunlardan bahseder misiniz?
Zeynep: Çocuklara bakmak gerçekten çok zor. Geçinmek de çok zor. Düşünüyorum “işe girip çalışsam mı” diye. Eşime kesinlikle muhtaç olmak istemezdim, insanın zoruna gidiyor. Ama 4 çocuk var. Okuma yazmam yok. Ancak tekstil atölyelerinde işe girebilirim. Oralardan da para almak kolay değil. Geçim sıkıntısı yüzünden eşimle de evde çok sorunlar yaşıyoruz. Aslında çok katılmak istiyorum mücadeleye, ben de bunu yaşamak istiyorum ama çocuklar engel oluyor. Kürt olduğum için de dışlanıyorum. Geçen sene kızımın okulunda öğretmen çok kırdı beni. Para istedi, bende para yoktu. Olmadığını söyleyince beni azarladı. “Ben sizi biliyorum, Vanlısınız. Sizin ne olduğunuzu biliyorum” dedi. Ses çıkarmak istemedim, sustum. Ama o daha da ileri gidince ben de açtım ağzımı. Bu olaydan sonra öğretmen benim kızımı sınıfın en arka sırasına atmış. Öğrendiğimde gidip neden öyle yaptığını sordum. “Git kızının arkadaşlarına sor” dedi. Kızımın arkadaşlarına sordum; kızımla hiçbir sorunları olmadığını söylediler. Öğretmene gidip tekrar sordum. Öğretmen “senin kızın kokuyor, parmağını da emiyor, demek ki psikolojik sorunu var; siz ilgi göstermiyorsunuz” dedi. Her yerde dışlanıyoruz ama özellikle o öğretmenin yaptıkları beni çok üzdü. Benim psikolojim bozuldu. İnanın okula gitmek istemiyorum. Bir seferinde de çocukların okuma bayramı vardı. Giysi istediler, aldık. Oğlumun öğretmeni bütün çocukları öptü, benim çocuğumu öpmedi. Bir şey söylemedim. Eşim “şikâyet edelim” dedi. Ben “Allaha bırakalım” dedim. İnan ki, okuldan bahsettiklerinde sanki ip takıyorlar boynuma.
Sedef: Bugünlerde kadınların erkekler tarafından şiddet görmesi çok canımı sıkıyor. Buna, karşı koyulamıyor. Kadınlar cahil bırakılıyor. Eğitim de önemli bir sorun. Hiçbir kadın kendini ezdirmemeli.
Gülser: Boşandım, bir çocuğum var. Kira, faturalar, ihtiyaçlar… Hepsini tek başıma karşılamaya çalışıyorum. Ben ilk boşandığımda abim, “kadınsın, sen çalışma, ben sana bakarım” dedi. Tabii ki kabul etmedim. Onlara minnet etmek istemedim. Yoksa beni istedikleri gibi ezeceklerdi. Çalıştığım ilk işte sigorta yapacaklarını söyledikleri halde sürekli erteliyorlardı. Oradan ayrıldım. Daha sonra Koton’a üretim yapan bir fabrikaya girdim. Sigortam yoktu ve haftada 60 saat mesaiye kalıyorduk. Karşılığında 60 lira veriyorlardı. Sigortam yapılsın diye sürekli baskı yapıyordum. En sonunda işten ayrılacağımı söyledim. Patron yanıma geldi. Kolumda altın sarısı bir saat vardı. Patron “altın mı” diye sordu. Ben de altın olmadığını, basit bir takı olduğunu söyledim. Sonra neden işten çıkmak istediğimi sordu. “Sigortam yok” dedim. “Boşanıyormuşsun, sigorta yaparsak ya kocan sana tazminat davası açarsa?” diyerek kandırmak istedi. Hemen tepkimi gösterdim. Öyle bir yasanın olmadığını söyledim. Oradan ayrıldıktan sonra yeni bir farikaya girdim. Bastırmam sonucu sigortamı yaptılar. Ama sigortam yapılmadan önceki bütün tedavilerin ve ilaçların parasını fabrika sahibinden aldım.
Arzu: Ben aşiretten kurtulmaya çalışan bir kadın olarak zor bir yola girdim. Çıkıp İstanbul’a geldim. Burada da yaşamak zor. Okul okumadığım için vasıflı-vasıfsız sevmediğim işleri de yapmak zorunda kaldım. Geçim sıkıntısı yaşıyorum. Bu etkinliğe gelmeden önce ev sahibimle konuştum. Kafam karman çorman oldu. Emirle çalışan makinelere dönüştük.
Bahar: Kadın olarak sorunlar öncelikle yolda başlıyor. Otobüslerin çok kalabalık olması, kadının taciz edilmesine sebep oluyor. Patronları veya müdürleri tarafından tacize uğrayanlar bile var. Ben yaşamadım ama yaşayan arkadaşlarım olmuştu.
Nebahat: Kadınlar genellikle ikinci plana atılıyor. Daha çok erkeklere öncelik tanınıyor. Şu an çalıştığım yerde henüz karşılaşmadım ama Çağdaş Çorap’ta çalışırken çok zorluk yaşıyordum. Tuvalete gitmek bile sorundu.
8 Mart Dünya Emekçi Kadılar Günü’nün anlamını daha önce biliyor muydunuz? Etkinlik sizce yaralı oldu mu? Bu tür etkinliklere sizce daha fazla işçi katılmalı mı?
Zeynep: 8 Mart’ı biliyordum ama ezilen emekçi kadınlar için olduğunu bilmiyordum, burada öğrendim. Bu etkinliklere kesinlikle daha çok kişi katılsın. Öğrenmekle, söylemekle olmuyor, herkes mücadeleye katılsın. Hep kendimi bu mücadelenin içinde görmek istiyorum. İnan ki kanatlarım olsa uçabilirim.
Sedef: 8 Mart’ın tarihini pek bilmiyordum, burada öğrendim. Patronlar kadınları bir fabrikaya kapatıp yakmışlar. Bu en önemlisiydi bence. Onların bu mücadelesi olmasaydı belki bugün daha kötü koşullarda olacaktık. Kesinlikle sizin etkinliklerinize daha çok insan gelmeli. Kimsenin başka türlü öğrenme şansı yok.
Gülser: Ben 8 Mart’ı, sevgililer günü ya da anneler günü gibi biliyordum. Geçmişteki kadınların mücadeleleri, insana özgüven veriyor. Keşke bütün işçiler bu etkinliklere katılabilse. O zaman patronlar bu kadar ezmez bizi. Her şeyi biz üretiyoruz ama biz aç kalıyoruz. Kimsenin bizim nasıl geçindiğimizle ilgilendiği yok.
Arzu: Bu günün ne anlama geldiğini bilmiyordum. Hiç sorgulamadım. Bizim oralarda kadınlar önüne konulanı yapar. Bundan dolayı sorgulamayız. Bu da ciddi bir kayıp. Bu etkinlikte, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün içine “Emekçi” kelimesinin eklenmesinin önemini öğrendim. Eskiden bir mesajla kutlanılacak kadar basit görüyordum. Ama şimdi önemini çok iyi anladım. Bence herkes katılmalı. Kimse kendi evinde bilinçlenip örgütlenemez. Bundan dolayı katılım önemli.
Bahar: Evet az da olsa biliyordum. Kesinlikle bu tür etkinliklere herkes katılmalı. UİD-DER olarak organize bir ekipsiniz. Van depremi için yaptığınız çalışmada sizlerle tanıştım. İlk defa bir etkinliğe katılıyorum. Kadınların, erkeklerin bir arada olması çok güzel bir şey. Sizi çok tebrik ediyorum. Herkesin bilmesi gerekiyor. 8 Mart alışveriş günü değil, birlik olma günüdür.
Nebahat: Geçen sene yine gelmiştim, burada öğrendim. Bu etkinlik televizyonlarda yayınlanmalı. Sadece çalışan kadınların değil ev hanımlarının da bilmesi gereken sorunlar bunlar. Ev hanımları çok televizyon izliyor. Hayata tozpembe bakıyor. Çalışmadan önce ben de öyleydim. Ama şu an öyle değilim. Buraya daha çok işçi kesinlikle gelmeli.
Avrupa’da, Amerika’da, Kuzey Afrika’da, Ortadoğu’da işçiler, artan yoksullaşmaya karşı mücadele ediyor. Patronlar sınıfına karşı mücadelede, kadın işçiler en önde yürüyor. Türkiye’de de dünyanın başka bölgelerinde de kadın işçilerin mücadeleyi en önde göğüslemeleri size ne düşündürüyor, ne hissettiriyor?
Zeynep: Kadınların mücadelede olması çok güzel bir şey. Şunu hissediyorum: Ben neden içlerinde değilim. Ben de onların yerinde olmak isterdim. O kadınlarla gurur duyuyorum. Ben videonuzda gördüm. Filistinli anne kanlar içindeki çocuğuna sarılıyordu. Ben kadın olarak o ölen insanları görmeye dayanamıyorum. Ben o duyguyu biliyorum. Asker ve polis görünce, devlet denince içim titriyor, bu korkuyu üstümden atamıyorum.
Sedef: Kadınların erkeklerle birlikte mücadele etmeleri, en önde yürümeleri çok güzel. Kadınlar kendilerini savunmayı mücadele içinde öğreniyor.
Gülser: Eğer kadınlar önde olursa erkekler muhakkak arkalarından gelir. Çünkü onlar bizim çocuklarımız, eşlerimiz, babalarımız. Onlarla beraber yürümeliyiz çünkü bütün zorlukları erkeklerle beraber yaşıyoruz.
Arzu: Kadınlar daha inatçılar. Kolay karar vermezler ama karar verdikten sonra onları kimse geri çeviremez. Herkes sorunların bir tarafından tutmalı. Tabii erkeklerle beraber.
Bahar: Biz kadınız, erkeği taşıyan da biziz. Ben inanıyorum ki daha çok haklar elde edeceğiz. Bizden sonraki nesiller daha da güçlü olacak. Biz ataerkil toplumdan geliyoruz. Sesi çıkmayan kadınlarımızın da bir gün sesi çıkacak. Bu savaşı asla kaybetmeyeceğiz. Ben buna inanıyorum. Onları öyle gördükçe heyecanlanıp kabuğumdan çıkıyorum.
Nebahat: Kadınlar anne olduğu için daha fedakâr oluyor. Erkekler o kadar değil. Fedakâr oldukları için en öne atılıyorlar. Onların yanında olmak istiyorum. O mücadelelerin, direnişlerin içinde olmak istiyorum.
İşçi-emekçi kadınların yaşadıkları sorunlardan kurtulmalarının yolu sizce nedir?
Zeynep: Mücadelemizi sonuna kadar vermeliyiz. Barış ya da ekmek için mücadele. Açlıktan ölen insanlar var! Bence erkek-kadın beraber mücadele etmemiz lazım. Eşimin ailesi bana “sen gelinsin, bu tür şeylerin içinde bulunmamalısın” diyorlar. Ben eşimi zorlayarak buraya getiriyorum. Bir adım önde olmak beni sevindiriyor.
Sedef: Öncelikle hiçbir şeye boyun eğmemeliyiz. Mücadele etmeliyiz, haklarımızı öğrenmeliyiz. Mesela eşitliği bilmeli ve erkeklere karşı da kendimizi ezdirmemeliyiz.
Gülser: Kendi sorunlarımızı bilmeliyiz ve duyarlı olmalıyız. Sorunlar karşısında, hep beraber savaşmalıyız. Mesela beni buraya bir arkadaşım, kolumdan tutarak getirdi. Şimdi sıra bende. Ben de birilerinin kolundan tutmaya çalışıyorum. Tek başına hiçbir şey çözülmez.
Arzu: Biz bireysel hiçbir şey yapamayız. Ancak bir araya gelince bir şeyler ifade ederiz. Bu tür derneklerde sorunları konuşmak, çözümü aramak sonuca daha kolay varılmasını sağlar. Sorunlarımızı paylaşmak bile manevi olarak düzelmemizi sağlar. Bir araya gelmek lazım.
Bahar: Sorunlarımızı dile getirerek, sessiz kalmayarak kurtulabiliriz! Mücadele etmeliyiz, hakkımızı aramalıyız! Kadın erkek fark etmez, insan hakkını aramalı. Korkuların bizi yıldırmaması gerekiyor. Patronların savurduğu tehditler, ağır çalışma koşulları bizi yıldırmamalı. Karşımızdakini korkutmuşuz ki mesai saatlerini uzatarak, molaları kısaltarak bizleri yıldırmaya çalışıyorlar. Özellikle kadınlar olarak dik durmalıyız. Hayata ve yaşadığımız olaylara duygusal bakıyoruz. Bundan kurtulmalıyız. Kadın olarak hep çalışmalıyız.
Nebahat: Kadınlar öncelikle siyasete katılmalı. Yasalarda kadınlara öncelik tanınmalı. UİD-DER’e geldiğimde kendim için bir adım daha atmış oluyorum. Devletin bana hiç değer vermediğini bir kez daha anlıyorum.
16 Mart Katliamı Lanetlendi
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
Son Eklenenler
- Bugün 18 Kasım. Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir yer tutan Netaş Grevinin yıldönümü… Netaş işçileri, 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin baskı koşullarında bile işçilerin örgütlülüğünün patronları alt edebilecek güçte olduğunu...
- UİD-DER, grevlerinin 81. gününde MKB Rondo işçilerine dayanışma ziyaretinde bulundu. “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Birlikte Karşı Duralım” pankartı ile grev yerine yürüyen işçiler; “MKB İşçisi Yalnız Değildir”, “Yaşasın Sınıf Dayanışması”...
- Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ilk olarak 2001 yılında gündeme getirildi ancak AKP iktidarı 2018’de işçilerin iradelerinin dışında bu sistemi zorunlu hale getirdi. 2018 yılından beridir işçilerin maaşlarından her ay bu kandırmacaya para...
- As Plastik işçileri grevlerinin 58. gününde İstanbul Marmarapark AVM’de As Plastik ile iş ilişkileri olan Mavi Jeans önünde basın açıklaması yaptı. Toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması halinde 26 Kasımda greve çıkacak olan DİSK/Genel-İş...
- 100 küsur günü geride bırakan Polonez direnişine, kadın işçilerin kararlılığı damgasını basıyor. Sendikaları Tekgıda-İş’te örgütlenen işçiler sendika düşmanı patronları tarafından işlerinden atıldılar. Direnişe geçtiler, işlerine örgütlü bir biçimde...
- Geçtiğimiz günlerde İzmir’in Selçuk ilçesinde baraka gibi bir evde, elektrikli sobanın devrilmesiyle çıkan yangında en büyüğü 5 yaşında olmak üzere 5 kardeş hayatını kaybetti. Bu sırada hurda toplamaya giden anne eve döndüğünde çocuklarının cansız...
- Narin, Leyla, Sıla ve niceleri. Haberlerde duyuyoruz onların adlarını. Bir süre gündemde kalıyorlar, sonra unutuluveriyorlar. Oysa hafızayı diri tutmak gerekir mücadeleyi sürdürebilmek için. Bizler de bu mektubu, yaşananları unutmamak, unutturmamak...
- Son zamanlarda pek çok insanın aklında, dilinde aynı sorular var: Biz nasıl bir toplum olduk böyle? Nasıl olur da insanlar bu kadar kötü olabilir? Teşbihte hata olmaz derler. Toprağı düşünelim. Toprakta her zaman zehirli bitkiler yetişebilir. Ama bu...
- İşyerinde, mahallede, parkta, sokakta, kahvede… Sohbetler döner dolaşır hep aynı soruya bağlanır: “Ne olacak bu memleketin hali?” Soru bakidir, cevabı ise yaşadığımız koşullara, ait olduğumuz sınıfa göre değişiklik gösterir. Çünkü işçi ve...
- Şair “Kuşların vurulduğu zamandır şimdi” demiş. Gerçekten de haksızın haklı, hırsızın namuslu, haydudun yiğit sayıldığı zamandır şimdi. Her gün yeni bir “bu kadarı nasıl olur?” sorusuyla başlıyoruz güne. Geçtiğimiz günlerde Bursa’da bir tekstil...
- Yaklaşık iki ay boyunca hakları için mücadele eden, bu süreçte polisin ve jandarmanın saldırısına maruz kalan, gözaltına alınan Fernas işçilerinden biri arkadaşlarından birinin çocuğunun ilk adımını direniş alanında attığını söylemişti. Bir başka...
- Bir an için hafızamızı kaybettiğimizi düşünelim. Annemizin, babamızın, kardeşlerimizin, evlatlarımızın kim olduğunu, nereli olduğumuzu, yaşadığımız evi, ne iş yaptığımızı hatırlamadığımızı hayal edelim. Bütün yüzlerin, sokakların yabancı olduğunu...
- Bugünlerde kiminle konuşsak, herkes sorunlardan bahsediyor. Tezgâh başında, sokakta, pazarda, toplu taşımada, markette, bir hastanenin ya da bir okulun bahçesinde… Eğitimden sağlığa, kira derdinden geçim sıkıntısına, işçi ve emekçilerin gündemleri...