Buradasınız
Yılmaz Güney’in UMUT filminden
Gebze’den bir metal işçisi
Umut, azgınca saldıran kapitalist sistemin yaşattıkları ve yok olana dek bizlere yaşatmaya devam edeceği bataklığın içindeki en küçük birim olan ailedeki çırpınışları anlatmaktadır. Bu iğrenç sistemin yapıtaşlarından olan çekirdek aileyi nasıl da her koldan kendine bağımlı kıldığını ve bir çırpıda nasıl yok ettiğinin resmidir UMUT.
Filmde Çirkin Kral Yılmaz Güney’in oynadığı arabacı Cabbar’ın dramatik yaşam koşulları, bugünün dünyasında kat be kat ağırlaşarak devam etmektedir. Tek geçim kaynağı arabası ve atları olan ve yedi nüfusu doyurmak zorunda olan yalnız bir adam. Günde kazandığı ortalama 8,5 lira ile ancak ailesini kıt kanaat doyuran arabacı Cabbar, aynı zamanda arabasını tamir ettirmek ve atlarına yem almak zorundadır ve bunları borçlanarak yapmaktan başka çaresi yoktur.
Tüm hayatın böyle ucu ucuna geçebileceğini sananlar bu filmle birlikte bir kez daha yanıldıklarını görürler. Bugün bizlere sürekli çalışacağımızı ve hayatın böyle sürüp gideceğini göstermeye çalışıyorlar. Sanki bu ağır çalışma koşullarında ve iş saatlerinde vücudumuzun herhangi bir yerini iş kazalarıyla kaybetme ihtimali yokmuş gibi. Biz işçiler ise bugünden ortak bir mücadele göstermezsek eğer, yarın yaşayacağımız sorun ve kazalarda yanımızda kimseyi bulamayız. Ancak örgütlü bir mücadeleyle iş saatleri ve çalışma koşulları düzeltilebilir. O da biz işçi emekçiler tarafından. Çünkü patronlar bu imkânları vermez bizlere ama biz örgütlüğümüzden gelen güçle söke söke alırız.
Zengin bir adamın arabasıyla çarptığı atlarından biri artık yaşamamaktadır. Cabbar’ın karakolda yaşadığı zengin-fakir ayrımı da kolluk güçlerinin aslında kimleri koruduğunu göstermektedir. Nasıl geçineceğini düşünürken, alacaklı esnafın borç tahsili için elindeki son umut olan arabasını da zorla satmaları, beraberinde çaresizliği de getirmiştir. Hangi ağaya, beye gitse suratına kapılar kapanıyor. Artık çaresizdir ve tek başına olan bir insana çaresizlik her şeyi yaptırır. Cabbar, çocuklarını doyurma pahasına adam soymayı bile deniyor ama korkusundan yapamıyor.
Ve artık sığınacağı tek bir şeyi kalıyor Cabbar’ın, o da umudu. Daha önceleri inanmadığı şeylere artık inandırmak istiyordu kendini. Sözde nefesi kuvvetli bir hoca ile define aramayı hatta bulmayı garanti sayıyor ve ailesine bir hafta yetecek kadar bir para bırakıp yollara düşüyor. Fakat aradan bir ay geçmesine rağmen hiçbir şey bulamamıştır. Ve hayattaki son çırpınışları gün be gün erimektedir. Aklı sürekli ailesinde ve onlara bıraktığı paradadır. Nasıl geçindiklerini düşünüp durmaktadır. Umudu giderek yok olmaya başlar ve en sonunda akli dengesini yitirir.
Bugüne baktığımızda işçi-emekçilerin yaşam koşullarında herhangi bir düzelmenin olmadığını görüyoruz. Aldığı ücretin yetmemesi, insanlara beraberinde ek iş yapmayı getiriyor. Hiç dinlenmeden, boş bir günü olmadan çalışarak hayatın hep böyle devam edeceğini zannederiz biz işçi-emekçiler. Tabii ki bilinçli olmadığımız takdirde. Sanki bu dünyaya hep çalışmak, birilerini sürekli zengin etmek için gelmişiz. Bu ağır koşulları öylesine içselleştirmişiz ki, kurtuluşun sadece şans oyunlarında olduğuna ikna etmişiz kendimizi. Medyanın burada da kimler için çalıştığını yine görmekteyiz. Çünkü tüm bu umut ve hayallerin en büyük besin kaynağıdır burjuva medya.
Birbirinden kopuk olarak aynı sorunlarla boğuşmaktayız. Burjuvalar çok iyi biliyor işçilerin bir arada olduklarında neleri yapabildiklerini ve o yüzden tedbiri elden bırakmıyorlar. Bizleri göbeğimizden bankalara yani kendilerine bağlıyorlar. Yedek işçi ordusu, banka borçları, veresiye usulü borçlanmalar, ve neticesi patronlar tarafından işten atılma tehdidi. Bu kokuşmuş sistemde aynı sorunları yaşıyorsak bunların çözümü de aynı olmak zorunda ve bunu da ancak örgütlü bir mücadele ile başarabiliriz. Önce kendimizi, sonra çalıştığımız fabrikalardaki işçi arkadaşlarımızı ve çevremizdeki herkesi bu mücadeleye katmalıyız. Bunlar boş bir hayal değil, acil yapılması gereken gün yüzüne çıkmış gerçeklerdir.
Zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yok, ama kazanacağımız koskoca bir dünya var!
“Umut fakirin ekmeğidir” derler
- “Yüzücüler” Filmi: İnsanlığın Göç Yollarındaki Yaşam Mücadelesi
- Üzgünüz Size Ulaşamadık!
- Umutsuzluk içinde “Umut”
- Sahte umudun umutsuzluğu
- Umutla gerçek arasındaki fark
- Cabbar’ın ümitsiz umudu
- “Umut fakirin ekmeğidir” derler
- Yılmaz Güney’in UMUT filminden
- Dövüşenler ölenlerin tutmaz yasını!
- “Gazap Üzümleri” Film Gösterimi
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...