Buradasınız
Umutla gerçek arasındaki fark
Kıraç’tan bir tekstil işçisi
UİD-DER Gazi temsilciliğinin düzenlemiş olduğu film etkinliğinde Yılmaz Güney’in yönetip oynadığı Umut filmini izledim. Bu film hakkındaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Film faytonculukla uğraşan, beş çocuğuna, karısına ve yaşlı annesine bakmak zorunda olan Cabbar’ın hayatını anlatıyor. Cabbar, gecesini gündüzüne katıp çalışsa da ne yazık ki karınlarını bile doyuramayacak kadar az para kazanıyor. Sahip olduğu at arabası eski olduğu için kimse arabasına binmiyor. Öyle ki gün oluyor tek kuruş bile kazanmadan eve dönüyor. Bir taraftan bu geçim sıkıntısı bir taraftan da yemciye, bakkala ve diğerlerine olan borcu artınca bunalıma girip umudunu piyangoya bağlıyor. Çünkü başka tutunacak hiçbir şeyi yok. Güvenebileceği ne bir arkadaşı ne sınıf bilinci ne de örgütlü bir gücü var. Buradan da anlaşılıyor ki insan tek başına umudu bile var edemez.
Filmin en çarpıcı sahnelerinden biri de, Cabbar’ın bakkaldan sigara almak için yol kenarına park ettiği, açlıktan bir deri bir kemik kalmış iki atlı faytonuna zengin bir burjuva züppesinin mersedesiyle çarpması ve atlarından birini öldürmesiydi. Adam arabasından iner inmez sanki kendisi haklıymış gibi Cabbar’a bağırıp çağırmaya başlıyor: “Ne yaptın be adam, arabamı ne hale getirdin, şimdi boyası bile tutmaz, senden şikayetçiyim” diye veryansın ediyor! Burjuvazinin adalet sistemi karakolda yaşananlarla net bir biçimde ortaya konuluyor. Polis komiseri, zengin züppeyi karşısına alıp içecekleri karşılıklı yudumlarken, mağdur olan Cabbar’ın konuşmasına bile izin vermiyor. Polis komiseri Cabbar’a “dua et ki beyefendi senden şikayetçi değil, yoksa seni içeri tıkardım” diyor. Cabbar’ın “ben şikayetçiyim efendim atımı öldürdü” demesi üzerineyse onu hakaretler eşliğinde yaka paça dışarı attırıyor.
Cabbar geçimini devam ettirmek ve ailesine bakmak için yeni bir at almak zorunda. Parası olmadığı için evde para edecek ne varsa, hatta sırtındaki ceketi bile satıp yeni bir at alacak parayı toparlamaya çalışıyor. Bu arada esnaf, alacaklarına karşılık Cabbar’ın faytonunu ve atını götürüyor. Hatta alacaklılardan biri “bunlar alacaklarımızı karşılayamadı kızını da alalım” diyerek kahkahalar atıyor. Cabbar o kadar umutsuz bir duruma düşüyor ki inanmadığı şarapçı arkadaşı ve topal hocaya uyup define peşine düşüyor. Bu umudu da boşa çıkınca Cabbar aklını yitirip deliriyor.
Sevgili işçi arkadaşlar, hiç düşündük mü, bizim Cabbar’dan farkımız var mı diye? Cabbar’ın yaşadıklarını etrafımızdaki birçok işçi arkadaşımız yaşamıyor mu? Milyonlarca insan boş hayaller (loto, piyango, iddia, yarışma vb.) peşinde koşup, boş şeylere kanıp, kendi sınıfını unutup, hayatlarını kısa yoldan değiştirmeye çalışmıyor mu? Burjuvazi Cabbar’ı ve Cabbar gibi milyonlarca işçiyi kendi çıkarları doğrultusunda kurdukları çarklarda istediği yönde çevirmiyor mu? Eğer işçi sınıfı olarak bizler bu çarkları tersine çevirmezsek, birlik olmazsak, bilinçlenmezsek, geçmişte yaşanmış deneyimlerden ders çıkarmazsak, burjuvazi çocuklarımızı, torunlarımızı çarklarında döndürüp sermayesine sermaye katıp biz işçileri sömürmeye devam edecektir. Çünkü kapitalist sistem sömürüye dayanır. Ve bizler sessiz kaldığımız sürece de çark durmadan işlemeye devam edecektir.
Burjuvalar, Cabbar’ın atını öldürmeleri yetmezmiş gibi bir de onu haksız duruma düşürecek bu sistemi devam ettirdikleri sürece, onların mahkemelerinden, kanunlarından adil bir şey beklememiz anlamsız olur. İnsanca yaşamak ve insan olduğumuzun farkına varmak için kapitalist sistemi yok etmemiz gerekiyor.
Dünya biz işçilerin elinde. Çünkü her şeyi yaratan, hatta burjuvaziyi ayakta tutan bizleriz. Onları yok edecek olan da bizleriz. Onun için bize önderlik edip ışığıyla yol gösteren Marx, Lenin ve diğer önderlerin gösterdikleri yol doğrultusunda bütün dünya işçileri olarak aynı çatı altında toplanıp bilinçli yol gösterici bir önderlikle beraber bu kapitalist sistemi alaşağı edip hakkımız olan dünyayı ele geçireceğiz. Çünkü Enternasyonalle Kurtulur İnsanlık! Hepinizi seviyorum.
Gebze’de Halk Şöleni
Sahte umudun umutsuzluğu
- “Yüzücüler” Filmi: İnsanlığın Göç Yollarındaki Yaşam Mücadelesi
- Üzgünüz Size Ulaşamadık!
- Umutsuzluk içinde “Umut”
- Sahte umudun umutsuzluğu
- Umutla gerçek arasındaki fark
- Cabbar’ın ümitsiz umudu
- “Umut fakirin ekmeğidir” derler
- Yılmaz Güney’in UMUT filminden
- Dövüşenler ölenlerin tutmaz yasını!
- “Gazap Üzümleri” Film Gösterimi
Son Eklenenler
- İşçiler, emekçiler, emekliler, gençler, yani toplumun ezici çoğunluğu için geçinmek, yaşamını sürdürmek giderek daha da zorlaşıyor. Öte yandan işçi ve emekçiler “bunlar daha iyi günlerimiz” diyerek bu zorlukların aşılabileceğine dair bir umut...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi (İzBB) şirketleri İZDOĞA, İZBETON, İZULAŞ ve 185 İZSU çağrı merkezinde işten atılan 368 Belediye-İş Sendikası üyesi işçi, işlerine geri alınma talebiyle mücadele ediyor. İşten atılan işçiler arasında 1,5 senelik genç...
- İranlı sınıf kardeşlerimiz, Sizlere Türkiye’den yazıyoruz. Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği (UİD-DER) üyesi işçiler olarak sizleri en içten duygularımızla selamlıyoruz. On yıllardır Filistin halkına yönelik zulmünü sürdüren İsrail, bugün ABD’...
- 11 Temmuzda Brezilya’nın birçok kentinde on binler, emek karşıtı politikaları ve saldırgan uygulamalarıyla tanınan eski başkan Bolsonaro’nun yargılanma sürecine müdahale ettiği gerekçesiyle Trump’ı protesto etti. Kenya’da geçtiğimiz yıl vergi...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 14 Temmuzda Ankara’da bulunan Genel Merkez binasında düzenlediği basın toplantısında 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi taleplerini ve mücadele programını açıkladı. Basın...
- DİSK Emekli-Sen, 13 Temmuzda Çankaya Zübeyde Hanım Sosyal Tesisleri’nde “Emekli Buluşması” düzenledi. DİSK-AR tarafından hazırlanılan 2025 Emekli Raporu’nun kamuoyuyla paylaşıldığı etkinliğe DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Emekli-Sen Genel...
- Haydarpaşa Dayanışması, son banliyö seferlerinin durdurulduğu 2013’ten bu yana Haydarpaşa Garında her Pazar günü “Ne Otel Ne Müze, Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak!” pankartıyla basın açıklamaları gerçekleştiriyor. 13 Temmuz Pazar günü gerçekleştirilen...
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...