Buradasınız
“Gazap Üzümleri” Film Gösterimi
diğer yazarlar
UİD-DER Bostancı şubesinde 17 Aralık Pazar günü, dostlarımızla birlikte “Gazap Üzümleri” adlı filmi izledik. Önce filmi hatırlatan kısa bir konuşma yapıldı. Film eski ama içeriği bakımından etkisinden bir şey yitirmeyen bir filmdi. Çünkü filme konu olan emek-sermaye çelişkisi bugün de hâlâ devam ediyor. İzlediğimiz Film John Steinbeck’in Gazap Üzümleri romanından sinemaya aktarılmıştı. Romanlarında (Bitmeyen Kavga, Fareler ve İnsanlar vs.) işçilerin mücadelelerini, yaşamlarını, çalışma koşullarını, hayallerini, umutlarını kısacası işçilere dair ne varsa yalın bir dille anlatan John Steinbeck’in kendisi de aynı zamanda bir ırgat çocuğu. Bu kitabında Steinbeck, 1929 yılında dünya çapında yaşanan ekonomik krizin sonucunda topraksız kalan köylülerin nasıl işçileştiğini ve göçlerini anlatır. Krize rağmen işçiler arasındaki dayanışma ve bilinçlenme arzusu yok olmamıştır. Filmi izledikten sonra hep beraber sohbet ettik. Sohbet konuları ağırlıklı olarak şu başlıkları içeriyordu:
Krizlerin tek sorumlusu kapitalist düzendir!
1929 yılı tarihe büyük ekonomik krizin yaşandığı yıl olarak geçti. Bu krizin tek sorumlusu kapitalist düzendi. Kapitalizm yaşadığı krizi atlatabilmek için, işçi sınıfının ve emekçi halkın haklarına saldırmış ve uluslar arasında kanlı savaşlar hazırlanmıştır. Kriz dünyada 50 milyon insanın işsiz kalmasına, dünyadaki toplam üretimin %42 oranında ve dünya ticaretinin de %65 oranında azalmasına neden olmuştu. Milyonlarca insan açlık, yoksulluk ve sefalet içerisinde yaşamaya mahkûm oldu. Kapitalist krizin tek bir nedeni vardı: Aşırı üretim. Kapitalistler üretimi kâr elde etmek için gerçekleştirir. Bu üretim plansız ve rekabete dayalıdır. İşçi sınıfı, bir avuç azınlığın elinde toplanan sermayeyi daha da büyütmek üzere çalışmaya mahkûm kılınır. Sömürülen çoğunluğun aç ve işsiz kalması kapitalistlerin umurunda değildir. Üretilenler tüketilmediğinde, satılmadığında kriz çanları çalmaya başlar.
İşte filmde, bu krizin etkilerini yaşayan Amerikalı işçilerden bir kesit anlatıldı. Amerikalı işçilerin verdikleri mücadeleler, örnek derslerle doludur. 1 Mayıs’ı, 8 Mart’ı dünya işçi sınıfına kazandıranlar Amerikalı işçiler olmuştur. Bugün bu dev, örgütsüz ve dağınıktır. Ama onun birleşmesi demek, dünya burjuvazisinin kâbusu demektir. Bu örgütlülüğü başarmak içinde enternasyonalist bir önderliğe ihtiyacımız var.
Göç etmek sorunlarımızı çözmez!
Gazap Üzümleri bir yanıyla da göçü, göçmen işçiliği anlatıyor. Tıpkı taşı toprağı altın diyerek İstanbul’a gelen yahut Avrupa’yı tek kurtuluş yolu olarak görerek 60’lı yıllardan bu yana göç eden bu topraklardaki işçiler gibi Amerikalı işçiler de kriz zamanı Kaliforniya’yı kurtuluş olarak görmekteydiler. Kriz boyunca Amerika’da 3 milyon insan oradan oraya bir iş bulma umuduyla göç etmiştir. Aslına bakarsak burjuvazi her dönem bize bir kurtuluş yolu olarak iş, şehir, ülke değiştirmeyi göstermektedir. Oysa kurtuluşumuzun yolu filmde de çok güzel anlatıldığı gibi; iş, şehir veya ülke değiştirmek değil, sistemi değiştirmekten geçiyor. Kapitalist sömürü düzenine karşı militan bir mücadele verilmeden hiçbir sorunumuz ortadan kalkmayacaktır.
İş ilanları!
Filmde, borçları nedeniyle topraklarına ve evlerine bankalar ve kapitalistler tarafından el koyulduktan sonra göç etmek zorunda kalan işçiler, gittikleri her yerde iş ilanlarına rastlıyorlardı. Fakat aynı ilandan milyonlarcası basılmıştı ve alınacak olan işçi sayısıysa bini bile aşmıyordu. Bu, bugün Türkiyeli işçilerin de yaşadığı sorunlardan birisi değil mi? İş yok işsiz çok. Eğer işsizsek sabah kalktığımızda yaptığımız ilk şey bir gazete almak ve iş ilanlarına bakmak ya da evden erkenden çıkıp fabrikalara, atölyelere, bürolara giderek form doldurmaktır. Bir iş için yüzlerce kişi başvurduğunda, kapitalist doğal olarak kendisi için en az maliyete mal olanı işe alır. İşsizlik büyüdükçe iş bulmak zorlaşıyor, ücretler aşağıya çekiliyor. Filmde bir mola sırasında elindeki ilanı gösteren bir işçi “bundan hepimizde var, böylece ücretler aşağıya çekiliyor, bunları size benim kaybettiğim gibi sizin de bir yılı bu umutla kaybetmemeniz için anlatıyorum” diyordu.
İnsan her yaşta değişir!
Filmde anne olağanüstü fedakârlıklarla aileyi bir arada tutmaya çalışıyordu. Fakat film boyunca gördük ki ataerkil aile parçalanıyor, eski ilişkiler yok olup gidiyordu. Aile üyeleri bir bir değişime uğruyordu. Bu değişimi yaşayanlardan birisi de anne idi. Yaşadıkları yoksulluk, sürekli oradan oraya göç ediş, karşılaşılan tüm zorluklar anneyi de değiştirmişti. O yaşadıkları sayesinde tüm korkularını yenmişti. Dışarıda sadece düşmanlarla dolu bir dünya olmadığının farkına vardığını söyleyerek, “ölümlerden doğacaklarını” dile getiriyordu. Annenin yaşadığı dönüşümü görünce mücadelenin, bilinçlenmenin, dönüşümün yaşının olmadığını görüyor insan.
Tom ve papaz!
Tom haksızlığa tahammül edemeyen bir kişidir. Annesinin de bilinçlenmesinde önemli bir rol oynayan Tom, gittikleri yerlerde karşılaştıkları haksızlıklara karşı her zaman kavga etmiştir. Daha sonraları Tom, hayatını tam anlamıyla işçi sınıfının mücadelesine adamıştır. Nasıl ki Tom annesinin bilinçlenmesinde rol oynadıysa papaz da onun bilinçlenmesinde büyük rol oynuyordu. Ekonomik krizin işçilerdeki etkilerini, açlığı, yoksulluğu, sefaleti, işçilerin evsiz kalmasını gören papaz, burjuvazinin ne denli acımasız olduğunu anlar ve saf değiştirir. Daha sonraları portakal toplayıcılarıyla birlikte gerçekleştirdiği grev esnasında öldürülür.
Dayanışma destanı!
Gazap üzümleri, bir salkımdaki üzüm taneleri gibi birbirine benzeyen işçi sınıfının dayanışmasını da güzel bir şekilde anlatıyor. Film bu yönüyle bir dayanışma destanıdır. Yasak olmasına rağmen arabasına yolcu alan şoför, yemeği diğer aç işçi çocuklarıyla paylaşan anne, aileye yiyecekleri için yardımcı olan kasiyer, kampın polis tarafından basılacağını haber veren bir işçi, sütünü açlıktan ölmekte olan yaşlıya içiren genç kadın… Kriz gibi olağanüstü açlık, yokluk ve kıtlık günlerinde yoksullar arasındaki dayanışma ve paylaşma duygusu devam ediyordu. Bizler, filmde olduğu gibi dayanışma ve paylaşma içerisinde olmalıyız ki burjuva bencilliği yok edebilelim.
Krizleri ve yoksulluğu yok edecek güç işçi sınıfıdır!
Kapitalizm krizlerle çökmez. Kendi işleyiş yasası gereği sürekli olarak durgunluk, canlanma, yükseliş dönemleri yaşar. Kapitalizm işçi sınıfının devrimiyle yıkılmadığı sürece sürekli bu inişler-çıkışlar devam eder gider. Krizlerden tek kurtuluş yolu vardır o da işçi sınıfının devrimci mücadelesidir. İşçi sınıfının hedefi olan sosyalizmde üretim toplumun ihtiyaçlarına göre planlanır. Rekabetin, sömürünün ve ücretli köleliğin olmadığı bu düzende tüm insanlar özgür birer üreticidirler ve ürettiklerini eşit bir şekilde paylaşırlar. İnsanlık sosyalizmle beraber savaşlara, krizlere, açlık ve işsizliğe son verecektir.
Kapitalist krizler hâlâ devam ediyor…
90’lı yıllardan bu yana kapitalizmin krizi giderek derinleşiyor. Kapitalizm işçi sınıfına karşı tam bir saldırı içinde. Çalışma koşulları ağırlaşıyor, ücretler düşüyor, haklar daralıyor. Krizin en belirgin izlerinden biri de yayılmaya başlayan emperyalist savaşlardır. Dünyamız krizin tetiklediği üçüncü bir emperyalist savaşa sürükleniyor. Krizler ve savaşlar işçi sınıfına devrimci olanaklar sunar. Bu olağanı gerçekliğe dönüştürmek için işçi sınıfının dünya çapında örgütlü ve mücadeleye hazırlıklı olması gerekiyor.
Filmin ana karakterlerinden olan Tom kapitalizme karşı mücadele etmek gerektiğini bilince çıkarıyordu. Annesinden ayrılmadan önce söylediği sözler bizler için hâlâ güncelliğini koruyor: "Gece karanlıkta ortalıklarda olacağım. Bakabileceğin her yerde olacağım. Aç insanların karnını sayesinde doyuracağı bir kavga varsa ben orda olacağım. Nerede polis birini dövse ben orda olacağım. İnsanların çılgına dönüp haykırışında ben olacağım. Bebelerin açken akşam yemeğinin hazır olduğunu bilip gülüşlerinde ben olacağım. Ve insanlar kendi yetiştirdiklerini yiyip, kendi yaptıkları evlerde yaşadığı zaman, ben orda da olacağım."
Bir dahaki etkinliklerde sizleri de aramızda görmek istiyoruz.
- “Yüzücüler” Filmi: İnsanlığın Göç Yollarındaki Yaşam Mücadelesi
- Üzgünüz Size Ulaşamadık!
- Umutsuzluk içinde “Umut”
- Sahte umudun umutsuzluğu
- Umutla gerçek arasındaki fark
- Cabbar’ın ümitsiz umudu
- “Umut fakirin ekmeğidir” derler
- Yılmaz Güney’in UMUT filminden
- Dövüşenler ölenlerin tutmaz yasını!
- “Gazap Üzümleri” Film Gösterimi
Son Eklenenler
- Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otelde göz göre göre gerçekleşen katliam, iktidarın bugüne kadarki denetimsizlik ve cezasızlık politikalarının yeniden sorgulanmasına neden oldu. İktidar sahipleri her zamanki gibi “bu meseleye siyaset karıştırmayın...
- Egemen sınıfın siyasetçileri sıklıkla gençliğin öneminden bahsediyor ve gençliği kazanmanın gerekliliğinden dem vuruyorlar. Mesela geçen ay Erzurum’da “Gençlerle Buluşma” programına katılan Erdoğan şöyle seslendi gençlere: “Bizim keyfi yere feda...
- İngiltere’nin başkenti Londra’nın meydanlarında aylardır emekçilerin barış talebi yankılanıyor. 18 Ocak Cumartesi günü, Filistin halkıyla dayanışma kapsamında Londra’da düzenlenen 24. ulusal gösteriye on binlerce kişi katıldı. Sırbistan'da...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Yolbulan Metal fabrikasında 219 gündür grevde olan işçiler, 24 Ocakta Payas Belediyesi önünde eylem yaptılar. 20 Haziranda greve çıkan işçiler, grevlerinin 217. gününde de fabrikanın önünden yürüyüş yaparak yolu...
- İş güvenliği önlemlerinin yetersizliği ve denetimsizlik sebebiyle iş kazaları yaşanmaya, işçiler iş cinayetlerinde ölmeye devam ediyor. Yakın tarihte yaşanan çeşitli iş kazaları ve bunlarla ilgili yayınlanan bilirkişi raporları patronların kâr hırsı...
- İşçi Dayanışması’nın ilk sayısı 2008 Nisan ayında yayın hayatına başlamıştı. Elbette çıkarken kardelenler gibi toprağında kök saldıktan sonra filiz vermişti. İşte o günden beridir 1 Mayıs meydanlarında kırmızı şapka ve önlüklerle gelincik tarlası...
- 24 Ocak 1980’de, sermaye sınıfının ortak talepleri doğrultusunda bir dizi ekonomik karar alınmıştı. Adına “yapısal dönüşüm programı” denilen bu kararların alınmasında IMF, Dünya Bankası gibi emperyalist güçler, bu süre zarfında kurulan hükümetler,...
- Sonradan görme bir burjuva olan Turkuaz Tekstilin sahibi Nihat Zeybekçi, asgari ücreti vatan-millet-Sakarya’ya bağlamak için cambazlık yapıyor. Asgari ücret 660 dolara karşılık geliyormuş. 2003’te asgari ücret 100 dolar ediyormuş. Bunlar yanıltıcı...
- Teksif Sendikasında örgütlenen İzmir/Gaziemir’de Digel Tekstil, İstanbul/Tuzla’da TKİS Blinds ve Kayseri’de Almer Tekstil işçileri, patronların sendika düşmanlığına ve işten atma saldırısına karşı mücadele ediyor. İBB’ye bağlı Beltur işçileri, 20...
- Bolu’da Kartalkaya Kayak Merkezinde bulunan Grand Kartal Otel’de 21 Ocakta gece saatlerinde meydana gelen yangında 79 kişi hayatını kaybederken onlarca kişi yaralandı. Yapılan açıklamalara göre yangın sırasında otelde kayıtlı 238 kişi bulunmaktaydı...
- Emekçi kadınlar olarak birçok sorunumuz var. Hayat pahalılığı, yoksulluk, çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayamamak gibi sorunlar yaşıyoruz. İzmir’de tek göz bir evde çıkan yangında hayatını kaybeden beş küçük çocuk hepimizi çok üzdü. Bu çocuklar...
- İşçi sınıfının emeklileri, abi ve ablalarımız, Erdoğan 2024 yılını “emekliler yılı ilan ediyoruz” demişti. Erdoğan’ın o konuşmasını belki de hepimiz dinledik, gazetelerden okuduk. Bazılarımız burjuva siyasetinin zokasını yutarak, “belki bu sefer iyi...
- Baskılara, yasaklara rağmen direnişlerini sürdüren Polonez işçilerinin mücadelesi kazanımla sonuçlandı. Metal işçilerinin kararlı duruşu kazanım getirdi. Hitachi Energy grevi 24 Aralıkta, Schneider Elektrik grevi 6 Ocakta, Arıtaş Krijojenik grevi 10...