Buradasınız
Koronavirüs ve Tutarsızlıklar
Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının duyurulmasının ardından başlayan panik havası her geçen gün artıyor. Bütün televizyon kanallarında, internet sitelerinde 7/24 korona haberleri var. Sosyal medyada çeşit çeşit korona videoları dolaşıma giriyor. Hemen her gün yeni bir “önlem” kararı açıklanıyor. Bu arada panikle birlikte ücretsiz izne çıkarılanların, yıllık izinleri kullandırılanların, işten atılanların sayısı da artıyor.
İlk zamanlar asıl olarak yaşlılarda ölümler olduğu söylenirken son zamanlarda gençlere de “o kadar rahat olmayın, bu virüs yaşlı-genç dinlemiyor, herkesi öldürüyor” demeye başladılar. İlk zamanlar bir kez virüs bulaşmış ve sonra iyileşmiş kişilere bir daha virüs bulaşmayacağı söylenirken son zamanlarda “o kadar emin olmayın, iki kez aynı virüsün bulaştığı hastalar tespit edildi” demeye başladılar. İlk zamanlar “virüs havada asılı kalmıyor, asıl olarak elle temastan, ya da hasta birinin öksürmesi, hapşırmasıyla yakınında bulunan insanlara partiküllerin sıçramasıyla bulaşıyor” denirken son zamanlarda “o kadar emin olmayın. Virüsün saatlerce havada asılı kalabildiğini gözlemledik” diyorlar. İlk zamanlar yüzeylerdeki yaşam süresini saatler ya da en çok birkaç günle sınırlı tutarken son zamanlarda “bundan da emin değiliz. Bazı yüzeylerde haftalarca canlı kalabildiğini tespit ettik” diyorlar. İlk zamanlar virüsün hasta etmesi için öyle küçük bir miktarın yeterli olmadığını, milyonlarca virüsün bir arada olması gerektiğini söylerken son zamanlarda “birkaç adet virüs bile hasta etmek için yeterlidir” diyen açıklamalar görüyoruz.
Peki bütün bunlar ne anlama geliyor? Koronavirüs dünyada ortaya çıkan ilk virüs değil. Bilim insanlarının milyonlarca çeşit virüsle ilgili yaptıkları binlerce araştırma ve bunların sonucunda ulaşılmış bilgiler var. Yani virüsleri tanıyoruz, nasıl yaşadıklarını, çoğaldıklarını, neden öldürdüklerini vs. biliyoruz. Ama nasıl oluyorsa koronavirüs söz konusu olunca bugüne kadar milyonlarca virüsün ortak olan davranışları değişiveriyor. Her gün yeni bir açıklama yapılıyor. Üstelik bu açıklamalar insanları rahatlatan değil daha çok paniğe sürükleyen, korkutan açıklamalar. Yani öyle bir duruma geldik ki biraz olsun bir “gevşeme” gördüklerinde hemen bir açıklama patlatıveriyorlar ve gevşeyen vidayı sıkıveriyorlar. Yapılan “bilimsel” açıklamalar insanları daha fazla paniğe sevk ederken pratikteki uygulamalarda ise ciddi bir tutarsızlık var. Ancak bu tutarsızlıkları paniğe sürüklenmiş insanların görebilmesi öyle pek kolay değil.
“Evde kal” çağrısı yapılıyor, hatta iş dışında bir nedenle evinden çıkanlar çeşitli köşe yazarları, sosyal medya canavarları tarafından aptal olmakla, sorumsuzca davranmakla suçlanıyor. Buna karşın her gün otobüslere, minibüslere binerek işe gitmek zorunda olan insanlar var. Buna da bir çözüm bulmuşlar, toplu taşımada boş kalması gereken koltuklar belirlenerek, işaretlenmeye başlandı. Güya böylece sosyal mesafeyi koruyacakmışız. Arkadaşım o otobüs, bütün gün toplamda yüzlerce insan taşıyor, havasız kalıyor. Hani virüsün havada bile saatlerce kalabildiğini söylüyordunuz ya. O halde birer koltuk boş bırakmakla otobüs, minibüs gibi kapalı ortamlarda insanlar bu virüsten korunacak mı? Piknikleri, açık havada bir nefes almayı virüsten korunmak adına yasaklayan zihniyet otobüsler için çözüm olarak birer koltuğu boş bırakmayı mı buldu! Oturdukları yerden evde kal çağrısına canhıraş destek veren, dışarı çıkan insanları aptal olmakla suçlayanlara sormak gerekmez mi “ben haftanın 6 günü işe giderken ahmak olmuyorum da, bir gün dışarı çıktığımda mı ahmak oluyorum? Yoksa koronavirüs işe gidenlere dokunmayıp sadece keyfi için gezmeye çıkanlara bulaşacak bir zekâya mı sahip?”
Büyüklü küçüklü yüzlerce şirket koronavirüs bahanesiyle işçileri ücretsiz izne çıkarmaya, işten atmaya başladı. Sorsanız sağlığımızı düşündükleri için izne çıkarıyorlar. Oysa hepimiz biliyoruz ki ekonomik krizin zaten etkilerini gösterdiği şirketlerde koronavirüs bir bahane olarak kullanılıyor. Kimsenin umurunda değil işçilerin sağlığı. Öyle işyerleri var ki mesela üretim devam etmek zorunda olduğu için ve işleri henüz iyi olduğu için üretimde çalışan işçiler işe gitmeye devam ediyor. Ama ofis çalışanları evden çalışıyor. İnsan ister istemez sorma ihtiyacı duyuyor “acaba bu virüs beyaz yakalıları etkiliyor da, üretimde çalışanlara dokunmuyor mu?” Ya da dönüşümlü çalışmaya başlayan fabrikalar var. Örneğin işçilerin bir kısmı bir hafta boyunca yıllık izin ya da ücretsiz izindeyken diğerleri çalışıyor. Sonraki hafta yer değiştiriyorlar. Peki, burada nasıl bir sağlık önlemi var acaba? Sanırım bu koronavirüs gerçekten çok akıllı. Çalıştıkları hafta boyunca işçilere dokunmuyor, izinde olduklarında ise sadece kafalarını dışarı çıkarmaya kalkarlarsa cısss çarpıveriyor! Bir de benim çalıştığım işyerinde olduğu gibi şu anda işleri iyi giden, bütün personeline şirket içinde ihtiyaç duyan işverenler var. Onlar da şimdilik işçileri dezenfektan ve ateş ölçerle korumaya alıyor. Çünkü bu akıllı koronavirüs böyle şirketlerde çalışan işçilere zaten hiç dokunmuyor!
Kardeşler, lütfen soğukkanlılığımızı koruyalım. Bilincimizi hasta etmelerine, gerçekleri görmemizi engellemelerine izin vermeyelim. Söylenenlerle yapılanlar arasındaki tutarsızlıkları görelim. Açıklamaları sadece toplumdaki paniği arttırıyor. Bir şeyin tehlikesini çok büyütürseniz ona karşı bir takım önlemler de almanız gerekir. Önlem adı altında yaptıkları şeyler ise ya sadece göstermeliktir, ya da bu salgın geçtikten sonra kalıcı hale getirecekleri demokratik ve ekonomik hak gasplarının zeminini oluşturmak içindir. Sağlığımızı düşündüklerini söyleyenlerin tek derdinin kendi çıkarları olduğunu görelim. Aslında olan şey bize ölümü gösterip sıtmaya razı etmelerinden başka bir şey değil. Bu oyuna gelmeyelim.
- Gevrek “Susamlı Tavuk”
- Koronavirüs Sınıf Ayrımı Yapmıyor mu?
- Salgında İşçi Sağlığı Hiçe Sayılıyor!
- Patrondan Covid-19 Önlemleri
- Koronavirüsle Geçirdiğimiz 9 Ayın Bilançosu
- Maskeye Emanet Edilmiş İşçi Sağlığı ve İşten Atmaların Yeni Bahanesi Maske
- Patronlar Koronavirüsü Tepe Tepe Kullanırken Asıl Faturayı Biz İşçiler Ödüyoruz
- Şantiyede Sözde Korona Önlemleri
- Hayat Eve Sığar mı?
- İşçi Sınıfıdır Bizim Asıl Ailemiz
- Bakan’a mı İnanalım Yaşadıklarımıza mı?
- Adımız Koronalıya Çıktı!
- Metal İşçileri: “İşçinin Hakkı İşçiye!”
- Sözde Pandemi Önlemleri ve Küresel Açlık
- “Hijyene Dikkat Edin Ama Fazla Su, Sabun, Peçete Harcamayın”
- “Yeni Normal” Koşullarında Öğrencilerin Sınav Maratonu
- Gebzeli İşçiler Koronavirüsün İşçiler Üzerindeki Etkilerini Anlatıyor
- Gebzeli İşçiler Yeni Normali Değerlendiriyor
- Koronavirüsle Yaşamayı Öğrenmeli miyiz?
- Yağlı Ekmekleri Ballandı!
Son Eklenenler
- Sendikalı oldukları için işten atılan ve 5 aydır işlerine sendikalı olarak dönmek için mücadele eden Polonez işçileri, tüm yasaklara, baskılara, karalamalara rağmen mücadeleden vazgeçmiyor. İşçiler direnişlerinin 146. gününde Çatalca’dan Ankara’ya “...
- Sermaye sınıfının tatlı kârları uğruna işçileri sefalete, kölelik koşullarına mahkûm etmek isteyen siyasi iktidarsa MESS’e bağlı fabrikalarda bir kez daha “erteleme” adı altında grev yasağı ilan etti.
- Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) bağlı maden işletmesinde 14 Ekim 2022’de patlama meydana gelmiş, 43 maden işçisi yaşamını yitirmiş, 9 işçi de yaralanmıştı. Patlamaya ilişkin 4’ü tutuklu 23 sanığın yargılandığı davanın 10...
- Her yılın sonunda asgari ücret ve bütçe görüşmeleri yapılıyor, yıl bitmeden de karara bağlanıyor. İşçilerin büyük bir kısmı asgari ücret görüşmelerini yakından takip ediyor, çünkü asgari ücrete yapılan zam oranı tüm çalışanları ilgilendiriyor. Ama...
- Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu fabrikalardan Hitachi Energy’nin ardından 13 Aralık Cuma günü GE Grid Solutions ile Schneider Elektrik’in Manisa ve Kocaeli fabrikalarında da MESS grevleri başladı. Schneider Elektrik ve GE Grid...
- Her açıdan zorlu bir yılı geride bırakıyoruz. Ama işçi ve emekçiler olarak neredeyse hepimiz 2025’in daha zorlu bir yıl olacağında hemfikiriz. Çünkü sermaye sınıfı ve iktidar, neden oldukları ekonomik yıkımın bedelini biz işçi ve emekçilere ödetmeye...
- Sevgili UİD-DER’li kardeşlerimiz; sizi daha önceden tanımadığımız için üzgünüz. Bu kadar birikimi bize sunduğunuz, mücadele ateşini bize taşıdığınız, desteğinizi hiç esirgemediğiniz için teşekkür ederiz. Çok değerlisiniz bizim için. İşçi Dayanışması...
- Türkiye’de emekçiler, büyüyen yoksullaşma dalgasının altında ayakta kalma mücadelesi veriyor. Bu mücadeleyi tek başına veremeyeceğinin farkına varan işçiler, birlikte mücadele etmenin yollarını arıyorlar. Çalışma koşullarını iyileştirmek ve...
- Güney Kore’de devlet başkanı Yoon Suk Yeol’un sıkıyönetim ilan etme girişiminin ardından kitlesel protestolar devam ediyor. Güney Kore’deki sendikaların, siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin çağrısıyla on binlerce kişi başkent Seul başta...
- İşçi Dayanışması Nisan 2008’de yola çıktığında tüm dünyada sarsıcı bir ekonomik kriz yaşanıyordu. Sermaye sınıfının hizmetindeki iktidarlar, krizin bedelini işçi sınıfına ödetmek için en yıkıcı politikaları hayata geçiriyorlardı. Aradan geçen...
- Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), 9 Aralıkta İstanbul Taxim Hill Otel’de düzenlediği basın açıklamasıyla DİSK Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan Asgari Ücret Araştırması Raporu’nu ve DİSK’in asgari ücret taleplerini açıkladı.
- 8 Aralık Pazar Günü, İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçlerinin çağrısıyla binlerce işçi ve emekçi hayat pahalılığına, düşük ücretlere, vergi soygununa, kayyımlara, baskılara hayır demek için Kartal’da bir araya geldi. Mitingde DİSK ve KESK’e bağlı...
- Bizler çeşitli sektörlerde çalışan kadın işçileriz. Öncelikle İşçi Dayanışması bültenimizin 200. sayısını heyecanla bekliyoruz. Bültenimiz bundan 16 yıl önce, 2008 Nisanında çıktı ve ilk iş olarak mücadeleci işçi ve emekçileri 1 Mayıs’ta UİD-DER’le...