Buradasınız
İşçiler Ölüyor, İş Güvenliği Uzmanları Suçlanıyor
İstanbul’dan bir iş güvenliği uzmanı
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
İşçiler her gün ölümle burun buruna çalışıyor. Çünkü kapitalizmin çarkları her gün işçilerin kanı üzerinden dönmeye devam ediyor. Ekonomik sıkıntıların, baskının bu denli arttığı bir ortamda işçiler örgütsüz olduğu için çalışma koşullarına ses çıkaramıyor.
Bayram öncesi Tuzla Organize Sanayi Bölgesi Boya Vernikçiler Sanayi Sitesinde kurulu bir kimya fabrikasında patlama meydana geldi. Patlama sonucunda resmi açıklamalara göre 3 işçi hayatını kaybetti. Bu tür patlamalar neredeyse sürekli yaşanır hale geldi. Yapılan açıklamalara göre yılbaşından önce fabrika mühürlenmiş. Peki, mühürlenen bir fabrika veya çalışma ruhsatı alınamayan bir işyeri nasıl oluyor da çalışmaya devam edebiliyor? Çünkü patronlara kesilen komik cezalar yüzünden bu tür mühürlemeler işverenlerce çok da umursanmıyor. Türkiye’de birçok işyerinin çalışma ruhsatı dahi bulunmuyor. Ruhsat verilen işyerlerinin durumu da pek iç açıcı değil. Çoğu işyeri yasal düzenlemeleri yapmadan resmî kurumlardaki kişilere rüşvet vererek işlerini çözmeye çalışıyor.
Patlamadan sonra işyeri patronu ve mesul müdür tutuklandı. İş güvenliği uzmanı hakkında ise yakalama kararı çıkartıldı. İş güvenliği uzmanlarının nasıl olur da böylesi bir iş kazasında tutuklanması istenir akıl alır gibi değil. Mühürlenmiş bir fabrika, mühürleyen kurumlar tarafından veya kolluk kuvvetleri tarafından denetlenmiyor, böylesi bir olay olduğunda ise hemen suç alakasız kişilerin üzerine yıkılıyor. Bu tür kazalarda iş güvenliği uzmanlarının suçlanması bize çok yabancı değil. Daha birkaç yıl önce Hendek’te bulunan havai fişek fabrikası patlamasında da iş güvenliği uzmanı tutuklanmış, yapılan dava sonucunda “işyerini bakanlığa bildirmediği” gerekçesiyle iş güvenliği uzmanına 6 yıl civarında ceza verilmişti. Yasalarda iş güvenliği uzmanlarının rehberlik yapması gerektiği yazmasına rağmen, toplumsal tepki yaratabilecek bu tür kazalarda asıl suçlu olan patronlar yerine iş güvenliği uzmanları suçlu çıkartılıyor, hedef gösteriliyor.
İş güvenliği uzmanı olarak görev yapan bizler ücretlerimizi patronlardan alıyoruz, eksiklikleri ne kadar patronlara bildirsek de yaptırım gücümüz hiçbir zaman olmuyor. İşverenin elinde iş güvenliği öneri ve tespit defteri bulunuyor, iş güvenliği uzmanının işyerinde tespit ettiği uygunsuzlukları bu deftere yazması gerekiyor. Birçok arkadaşımız bu defterlere ulaşamıyor. Defter konusunda sorumlu olduğunu bilen işverenler deftere yazılacakları yazmadan önce bildirmemizi istiyor, eğer patronu suçlu gösterecek büyüklükte bir eksiklik varsa deftere yazdırmıyor. Patron bu konuda ısrar eden iş güvenliği uzmanını değiştirmeyi tercih ediyor. Deftere uygunsuzlukları yazmamız da yeterli görülmüyor. Bildirilen eksiklik acil iş durdurmayı gerektiriyor ve işverence yapılmıyorsa iş güvenliği uzmanının işyerini bakanlığa bildirmesi gerekiyor. Bu durumu yapmak ise pek de mümkün olmuyor. Uzmanlar işyerlerini şikâyet ettiklerinde işsiz kalma korkusu ile karşı karşıya kalıyorlar. Bu yüzden de çoğu uzman arkadaşımız işyerlerini bakanlığa bildirmiyor.
Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerine (OSGB) bağlı çalışan birçok uzman arkadaşımız aylık 20-30 işyerine bakmak zorunda kalıyor. Böyle çalışan iş güvenliği uzmanlarının uygunsuzlukları tespit etmesi mümkün değil. Birçok işyerini ziyaret edemiyor, etseler bile çok kısa kalıp işyeri ziyaretini bitiriyorlar. Ayrıca işçilere göstermelik eğitimler veriliyor. Genelde kâğıt üzerinden test çözdürülerek eğitimler sonlandırılıyor. Bu şekilde ne işyerinde uygunsuzluklara hâkim olunabiliyor ne de işçilere doğru düzgün bir eğitim verilebiliyor. Patronlar zaten eğitimler için zaman ayırmıyorlar, genelde çay molasında 15 dakikada eğitimin bitirilmesi isteniyor. Bu şekilde yapılan eğitimlerde hiçbir şey anlatılamıyor. Tehlikeli bir kimyasalla nasıl çalışılması gerektiği, ortamın uygun olup olmadığının değerlendirilmesi pek de yapılamıyor.
İş güvenliği uzmanı birkaç arkadaşımızla kaza günü ve sonrasında sohbet ettik, internette oluşturulan gruplarda konu üzerine tartışmalar yapıldı. Her seferinde iş güvenliği uzmanlarının suçlu bulunmasının uygun olmadığını konuştuk. Bu durumdan tüm uzman arkadaşlarımız şikâyetçi ama bir araya gelelim, önümüz 1 Mayıs alanlara çıkalım, sesimizi duyuralım dediğimizde maalesef ki alanlara çıkmak isteyen uzman arkadaşlarımızın sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Örgütlenmeden, bir araya gelmeden bu tür kazaların ne önüne geçebiliriz ne de bu tür kazalarda hiçbir suçumuz olmamasına rağmen tutuklanıp cezaevlerine girmekten kurtulabiliriz. İş güvenliği uzmanları olarak acilen bir araya gelip örgütlenmeliyiz.
Bu Onur Bizim
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
- Aşırı Sıcaklar İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Tehdit Ediyor
- Teknoloji Çağındayız Ama İşçiler Çalışırken Ölüyor!
- Örgütsüzlüğümüzün Bedeli: Artan İş Cinayetleri
Son Eklenenler
- Yaşanan depremlerin, yangınların, sellerin bir felakete veya katliama dönüşmesinin sebebi patronların kâr düzeni ve kâr hırslarıdır. Dolayısıyla bu yaşananlar sınıfsaldır. Tek tek kişilerin sorunu değil, bir bütün olarak işçi sınıfının sorunudur,...
- Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) Genel Başkanı Mehmet Türkmen 16 Şubatta ikinci kez gözaltına alındıktan sonra 17 Şubatta savcılık tarafından ifadesi alınmadan, tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi ve tutuklandı. Türkmen’...
- İngiltere işçi sınıfı, Filistin halkı için yürüttüğü ulusal eylem günleri kapsamında 15 Şubatta başkent Londra’da bir kez daha meydanlara çıktı. Hükümet binalarının bulunduğu Whitehall’da toplanan çeşitli sendikalardan, siyasi partilerden ve sivil...
- 2025 yılı için asgari ücretin son derece düşük belirlenmesi işçileri şaşırttı ve haklı olarak öfkelendirdi. Pek çok işçi, “daha yüksek belirlenmesini bekliyorduk” dedi. Aynı öfke emekli maaşları için de söz konusu. Öte yandan metal işçileri de...
- Temel Conta işçilerinin grevi 10 Aralıktan bu yana sürüyor. İşçiler, yaklaşık bir yıl önce sendikalı olma kararı almış, Petrol-İş Sendikası Aliağa Şubesi’nde örgütlenmeye başlamışlardı. Petrol-İş Sendikası, Çalışma Bakanlığı’ndan yetki belgesini...
- Sırbistan’ın ikinci büyük şehri olan Novi Sad’in tren istasyonu 2022 yılında cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri kampanyası sırasında yapılmıştı. Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic de istasyonun açılış törenine katılarak, 60 yıl sonra bu istasyonu...
- Urfa’nın Viranşehir ilçesinde Kadıköy Güneş Enerji Santrali’nde (GES) Kalyon ve Eksim Real Enerji şirketlerinde çalışan işçilerin 11 Şubatta başlattığı iş bırakma eylemi tüm baskılara rağmen devam ediyor. Bezmialem Vakıf Üniversitesi şantiyesinde...
- 6 Şubat Maraş merkezli depremlerin üzerinden iki yıl geçti. Söylemesi dile kolay olan bu cümle alt metinde bizlere birçok şey anlatıyor. Dönüp geriye baktığımızda yaşanan onca acı ve keder bizlerin zihinlerinde tekrar tekrar canlanıyor. UİD-DER’li...
- Donald Trump bir kez daha ABD başkanı seçildi. Seçilir seçilmez de ilk bakışta deli saçması gibi görünen açıklamalar yapmaya başladı. Mesela Amerika’nın Grönland’ı alması gerektiğini söyledi. Bu, Trump’ın kafasından çıkmış çılgın bir fikir gibi...
- Antep Başpınar Organize Sanayi Bölgesinde sefalet zammına karşı direnişe geçen tekstil işçilerinin mücadelesi yasaklarla, baskı ve saldırılarla engellenmeye çalışılıyor. 14 Şubat günü, tüm saldırılara rağmen direnişlerini sürdüren Başpınar...
- Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri (ADSM), Ağız ve Diş Sağlığı Hastaneleri (ADSH) ve devlet hastanelerinde çalışan diş hekimleri ve sağlık çalışanları “Yüksek MHRS sayıları, kısıtlı süreler, eksik istihdam, sağlıksız ve güvenli olmayan birimler, düşük...
- Türkiye’de yasalarda her işçinin özgürce sendikaya üye olabileceği yazıyor. Ama resmi istatistiklere göre çalışanların yüzde 85’inden fazlası sendikasız. Sendikalı çalışmak yasal olmasına ve ücret, ikramiye, sosyal haklar bakımından avantajlar...
- Çok açık ki iktidarın “Aile Yılı” ilan etmesi aileler refaha kavuşsun diye değil, sermayenin ve iktidarın çıkarları içindir. İşçi aileleri için daha büyük yoksulluk, daha kötü çalışma koşulları, acı ve gözyaşı, hatta ölüm getireceği sır değildir.