Buradasınız
Zorbalar Kalmaz Gider!
Bundan 2500 sene evvel yaşamış Efesli filozof Heraklitos, “değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” demişti. Heraklitos gelip günümüz dünyasını görse ne kadar haklı olduğunu düşünüp gururlanırdı. Gerçekten de kendimize, etrafımızdaki insanlara, çevremize, doğaya, teknolojiye baktığımızda her an her şeyin değişim halinde olduğunu görmemek mümkün değildir. İnsanlara pompalanan “hiçbir şey değişmez”, “böyle gelmiş, böyle gider” yalanlarına rağmen siyasal ve toplumsal alan söz konusu olduğunda da sürekli değişim esastır. Heraklitos’un yaşadığı dönemin ve tarihin köleci düzenleri, soylu efendileri, zorba kralları, imparatorları, despotları, firavunları ne oldu dersiniz? Tıpkı 1 Mayıs alanında hep bir ağızdan söylediğimiz 1 Mayıs marşımızda dile geldiği gibi: Zorbalar kalmaz gider! Tarih gözümüzün önünde; günümüzün zorbaları da baki kalmayacak. Zulüm düzenleri yıkılıp gidecek! Fakat bunun için gözümüzün önünde yaşanan değişimi görmek, değişime yön vermek ve zulüm düzenini yıkmak için birleşmek zorundayız.
Toplum tıpkı canlı bir organizma gibidir. Gündelik yaşam akıp giderken pek çok küçük faktörün ortaya çıkmasıyla, büyüyüp belirginleşmesi ve birleşmesiyle toplum sürekli değişir, dönüşüm yaşar. Toplumun bağrında zaman içinde büyük değişimler mayalanır. Belli bir birikimin ardından, üzerine karabasan çöken toplumda canlanmalar, kırılmalar, alt üst oluşlar yaşanır. Böylesi dönemlerde tarih hızlanmış gibidir. Toplumsal ve siyasal gelişmeler durgun gökte çakan şimşek misali aniden ve beklenmedik biçimde ortaya çıkmış zannedilir. Oysa tarih ilerleyip de o kırılma anlarına, o dönemeç noktalarına tekrar bakıldığı zaman, öncesinde derinden derine nasıl değişimlerin mayalandığı, birikimlerin gerçekleştiği görülür. Tıpkı dağ doruklarında kış boyunca biriken karların bahar gelince çağıl çağıl akan nehirlere dönüşmesi, kendine yataklar açıp denizlere ulaşması gibi…
Mesela Cumhuriyetin kuruluşundan 1950’li yıllara kadar işçi sınıfı toplumsal ve siyasal yaşamda ağırlık oluşturacak bir birikime ulaşamamıştı. Sınıf bilinci, mücadele deneyimleri zayıf, örgütlenme girişimleri cılızdı. İşçiler en ağır koşullarda, ekonomik ve demokratik haklarından yoksun olarak çalışıyorlardı. Fakat sanayi gelişiyor, kent nüfusu artıyor, işçiler arasında sorunlarına çözüm arayanların sayısı artıyordu. İşçi sınıfı baskı ve zorbalığa daha fazla tahammül etmek istemiyordu. Bu uzun baskı yılları boyunca işçi sınıfının bir gün gelip ayağa kalkacağını bilen sosyalistler, gerçekleri anlatmaya devam etmişlerdi. Nitekim 1960 dönemeciyle beraber işçi sınıfı sermaye sınıfını, egemenleri şaşkınlık içinde bırakarak silkinip ayağa kalktı. 1960 ve 70’ler boyunca sendikal ve siyasal örgütlenmelerini oluşturdu. Siyasal talepleri ve mücadelesiyle toplumsal dönüşümün motor gücü oldu, topluma öncülük etti, toplumu ileri taşıdı.
Muazzam mücadele deneyimlerinin biriktiği bu yıllar 1980 askeri faşist darbesiyle kesintiye uğrasa da aradan geçen 43 yılda Türkiye işçi sınıfı durduğu yerde durmadı. Büyüdü, kentlileşti, daha eğitimli, dünya işçi sınıfıyla daha entegre hale geldi. AKP iktidarları döneminde dönüşüm hız kazandı. Bugün Türkiye’de 85 milyonluk nüfusun yüzde 94’ü kentlerde yaşıyor. Yaşamını sürdürebilmek için ücretli bir işte çalışanların sayısı giderek artarken, açlık sınırı dolaylarındaki asgari ücret ortalama ücret seviyesi haline geldi. Hayat pahalılığı öyle bir düzeye ulaştı ki İstanbul gibi milyonlarca işçi ve emekçinin kiracı olduğu bir kentte ortalama ev kiraları 13 bin lirayı geçti. İşsiz sayısı 8 milyonu aşmışken bu sayının büyük kesimini gençler oluşturuyor. Öte yandan demokratik hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran, emekçileri yalanlarla zehirleyen, toplumsal dokuyu bozan, kötülük saçan, depremleri, selleri felaketlere dönüştüren, yağma ve soyguna odaklanmış, tek adam rejimi topluma boğucu bir atmosferin hâkim olmasına neden oluyor. Toplumu nefessiz, insanları çıkışsız bırakıyor, gençleri ümitsizliğe, kadınları şiddet sarmalına itiyor, sorunları çözümsüz kılıyor.
İşte tam da bu nedenle toplumun bağrında yağmacı enkaz rejimine tepki büyüyor, güçlü bir değişim arzusu baskın hale geliyor. Toplumun her kesiminden yükselen “artık yeter”, “nefes almak istiyoruz”, “özgürlük istiyoruz” sesleri bu güçlü duygunun ifadesidir. Toplumda bu duygu oluştuğunda zorbalar, tek adamlar için artık geri dönüş yoktur. Zalimlerin, zorbaların yıkılmaz sanılan düzenlerinin sonu yaklaşmıştır. 14 Mayıs yaklaşırken bu gerçeği aklımızdan çıkarmayalım. Zorba tek adam rejimini göndermek için mücadele ederken, aynı zamanda tüm kötülüklerin anası olan kapitalist sömürü düzenine karşı örgütlenelim! Özgürlük rüzgârlarını derin derin içimize çekebileceğimiz bir dünya kurmak için birleşelim.
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
Son Eklenenler
- Sendikalı, sendikasız, hatta sigortasız çalıştırılan işçi kardeşlerim, her yılın son ayında hepimizin kulak kesildiği asgari ücret tiyatrosu başlar. Bu sene de aynı şekilde adeta bir tiyatro izledik. Sınıf temelinde örgütlü mücadelenin bir parçası...
- Yıllar önce fabrika önlerine gidip işçi kardeşlerimize vardiya çıkışlarında İşçi Dayanışması’nı ulaştırıyorduk. Bu fabrikalar arasında sendikalı olan da vardı olmayan da. Amacımız sendikalı ya da sendikasız olsun fabrikalardaki işçi kardeşlerimize...
- Kocaeli’de Gebze Organize Sanayi Bölgesinde üretim yapan Betek Boya (Filli Boya) işçileri Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinde örgütlendiler. Çoğunluğu sağlayarak yetki belgesini alan sendika, toplu sözleşme görüşmeleri için haftalardır patrona çağrı...
- 24 Aralıkta Balıkesir’de ZSR A.Ş’de meydana gelen patlamada 11 işçi hayatını kaybetti. Katledilen işçilerin kimi henüz hayatının baharında fidan, kimi ana, kimi babaydı. Hepsi bir ananın evladıydı. Patlamanın ardından şirket internet sitesinde...
- Birleşik Metal-İş’in Aralık ayında grev kararı aldığı işletmelerden beşincisi olan Green Transfo Energy’de 25 Aralıkta grev başladı. Kocaeli Çayırova’da bulunan fabrikada çalışan 263 işçi, “sefalet ücreti dayatmasına boyun eğmiyoruz” diyerek şalteri...
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı temsilcileri, 2025 yılı için belirledikleri asgari ücreti düzenledikleri ortak toplantıyla açıkladılar. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol ve Çalışma ve Sosyal...
- 11 fabrikada 2 bin işçiyi kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinde metal işçilerinin MESS’e cevabı grev olmuş, Birleşik Metal-İş Sendikası, 4 Aralıkta Hitachi Energy’nin 4 fabrikasında, 13 Aralıkta Grid Solutions ve Schneider Elektrik fabrikalarında...
- Balıkesir’in Karesi ilçesinde bulunan ZSR A.Ş. mühimmat fabrikasında 24 Aralıkta sabah saatlerinde meydana gelen patlama sonucu 11 işçi hayatını kaybederken 3 işçi yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Mühimmat, av, spor ve ses fişeği gibi patlayıcılar...
- Merhabalar dostlar. Yaklaşık 9 yıldır iş güvenliği uzmanı olarak çalışıyorum. Aslında yapmamız gereken çok daha fazla şey varken yasalar, yönetmelikler, patronların baskıları ve işçilerin canını umursamamaları nedeniyle temel olarak yapabildiğimiz...
- Birleşik Metal-İş üyesi 500 işçinin Hitachi Energy’nin Kartal, Tuzla, Dudullu ve Dilovası fabrikalarında 4 Aralıktan bu yana sürdürdüğü grev 20. gününde anlaşmayla sonuçlandı. 14 Aralıkta Cumhurbaşkanlığı kararıyla metal işçilerinin grevi “erteleme...
- Grev ya da direnişe çıkan işçilerin pek çoğu, daha önce yaşanmış grev ve direnişlerden, bu mücadeleleri yaşayan işçilerin deneyimlerinden haberdar olmadıklarını dile getirirler. Greve ya da direnişe çıktıktan sonra bazı şeyleri öğrendiklerini,...
- Sendikal hakları için 150 günden uzun süredir kararlılıkla mücadele eden Polonez işçileri Dayanışma TV’nin hazırladığı “146+Bir: Polonez” belgeselinin galasında buluştu. 22 Aralıkta Çatalca Belediyesi Nazım Özbay Kültür Merkezinde gerçekleşen,...
- İşçi Dayanışması biz genç işçilerin adeta başucu kaynağı. Her konuda, hayatın her alanında fikirlerimizi besleyen, zihnimizi açan bir eğitim kaynağı niteliğinde.