Buradasınız
Olur Kardeşim Olur!
Avcılar’dan bir işçi
Çalışma koşularımızın kötülüğünden, ücretlerimizin düşük olmasından ve genel sorunlarımızdan bahsederken “peki, bu durumda ne yapmalıyız” diye sorduğumuzda arkadaşlarımız kimi zaman “bu işyerinden bir şey olmaz” diyor. Sizler de sıkça işitmişsinizdir diye tahmin ediyorum. Bu cümleyle o işyerinde çalışan işçiler bir araya gelemezler, hak alamazlar demek isteniyor. Peki, gerçekten de çalıştığımız işyerlerinde bir şey olmaz mı?
Bugün sendikal hakları için mücadele eden Polonez işçilerini düşünelim. Her türlü baskıya ve hukuksuzluğa rağmen kadınıyla erkeğiyle mücadele ediyorlar. Aylardır süren bir direnişte birliği bozmamak, zorluklara göğüs germek elbette kolay değil. Bu sebeple Polonez işçileri haklı olarak bugün pek çok işçinin, hepimizin saygısını kazanmış durumda. İşyerlerimizde Polonez direnişini anlattığımız kimi arkadaşlarımız imrendiklerini söylüyor ve ekliyorlar: “Ama bizim işyerinde olmaz!”
Peki, bundan aylar önce, yani direniş başlamadan önce bir Polonez işçisiyle konuşsaydık ne söyleyecekti? Polonez işçileri yıllarca asgari ücrete çalıştırıldılar. Kendi ürettikleri ürünler, çoğunlukla zengin sofralarını süsledi, yıllarca çocuklarına alamadılar. Pek çok işçi arkadaş çalışma tempolarını şu şekilde aktarıyor: “Ben aylarca hafta sonu iznimi kullanmadım, yılbaşı ve bayramları yıllarca mesaide geçirdim. Ailemizin yüzünü göremez olduk.” Bu koşulları anlatan işçi arkadaşımıza o dönem “işçi arkadaşlarını birlik haline getirmek için mücadele etmelisin” dediğimizde muhtemelen vereceği cevap “bu işyerinden bir şey olmaz” olacaktı.
İşçiler mücadele içinde değişir ve dönüşür demiş büyüklerimiz, Polonez bunun iyi bir örneği. Polonez gibi işçilerin mücadele ettiği, kazandığı, değiştiği ve değiştirdiği binlerce örnek var. Bugün sendikadan, toplu iş sözleşmesinden veya yasal haklarımızdan bahsediyorsak bunlar bizden önceki işçi kuşaklarının mücadele ederek kazandıkları haklardır. Kazananlar “bizim işyerinden bir şey olmaz” diyenlerden çıkmamıştır. Tersine koşullar ne denli zorlu olursa olsun elini taşın altına koyanlardır sınıfımızın tüm kazanımlarının altında imzası olanlar… Bizler de bizden bir şey olmaz dememeli ve kendi işyerlerimizde işçi arkadaşlarımızı örgütleme mücadelesine girişmeliyiz.
SES: Sağlıkta Ticaret Ölüm Demektir!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
Son Eklenenler
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...