Buradasınız
Aile Hekimini Öldüren Nedir?
İzmir’den UİD-DER’li bir işçi

Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği, hekimlerin ve meslek örgütlerinin tüm itirazlarına rağmen 1 Kasım’da yürürlüğe girdi. Türk Tabipleri Birliği ve sağlık çalışanlarının sendikaları, bu yönetmeliği protesto etmek için 3 günlük iş bırakma eylemi düzenledi.
Sağlık çalışanları, bu yönetmeliğe “Eziyet Yönetmeliği” adını verdi. 5 Kasım 2024’te 5 gün süren bir grev gerçekleştirdiler. Ardından farklı tarihlerde Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları, taleplerinin kabul edilmesi için tekrar tekrar iş bıraktılar.
ASM çalışanları yaptıkları açıklamalarda, bu yeni yönetmeliğin yalnızca sağlık emekçileri için değil, halk için de büyük bir eziyet olduğunu söylüyordu. Gelen hastalara ve hasta yakınlarına, bu absürt yönetmeliği anlatıyor, uygulamaların sağlık sistemini nasıl felç ettiğini açıklıyorlardı.
Bir aile hekiminin acısı: “Bu böyle gitmez!”
Bugün ilaç yazdırmak için aile hekimime gittim. Ama onu hiç bu kadar üzgün görmemiştim. Normalde güler yüzlü, hastalarına iyi davranan, insani ilişkileri güçlü biriydi. Üzüntüsünün sebebini sorduğumda iç çekerek anlatmaya başladı: “Gerçekten çok üzgünüm. Karşı odadaki doktor arkadaşımızı kaybettik. Daha çok gençti, sadece 54 yaşındaydı. Hasta, ondan antibiyotik yazmasını istemiş. ‘Yazamam, Sağlık Bakanlığı antibiyotik yazmamızı istemiyor. Yazarsak maaşımızdan kesinti yapıyorlar, ayrıca cezalandırılıyoruz’ demiş. Bu kadar stres altında çalışmayı kaldıramıyordu. Akşam işten çıkıp evine gitti. Evde fenalaştı. Hastaneye kaldırıldı ama yolda hayatını kaybetti. Çok üzgünüm, çok öfkeliyim. Bu böyle gitmez!”
Ben de ona hak verdim ve dedim ki: “Evet, doktor hanım, çok doğru söylüyorsunuz. Bu böyle gitmez. Sizlerin ‘Eziyet Yönetmeliği’ dediğiniz bu düzenleme gerçekten bir eziyet! Ve sadece siz sağlık emekçileri için değil, biz hastalar ve hasta yakınları için de büyük bir eziyet! Bu saçmalığa hep birlikte karşı durmalıyız. Çünkü bu sadece sizi ilgilendiren bir mesele değil; hepimizi ilgilendiriyor.”
Ama işte, sağlık sisteminde her hastaya en fazla 10 dakika ayrılıyor! Ne kadar konuşabilirsek, o kadar...
Doktorların çaresizliği: “Bizi hastalarla karşı karşıya getiriyorlar!”
Doktor, bana iki ilacımı yazdıktan sonra saate baktı ve devam etti: “Sağlık Bakanlığı bize, ‘antibiyotik, ağrı kesici, mide koruyucu yazarsanız maaşınızdan keserim’ diyor. Ama bir yandan da bizden, hastaların tansiyonunu ölçmemizi, belini, kilosunu kontrol etmemizi, kullandığı ilaçları değerlendirmemizi istiyor. Günlük en fazla 50 hasta bakmamız gerektiğini söylüyorlar. Ama şu anda siz, benim 95. hastamsınız! Sıra numarası alıp gelen hastaya nasıl ‘bakmıyorum, git’ diyebilirim? Nasıl muayene etmem, ilacını yazmam? Hasta da haklı, biz de haklıyız! Ama bu sistem bizi hastalarla karşı karşıya getiriyor!”
Sağlıkta çöküş: Hastalar ve emekliler için kâbus
Erdoğan rejimi, 2024’te emeklileri açlıkla ölüm arasına sıkıştırdı. Emekliler artık kırmızı eti geçtim, tavuk etine bile uzaktan bakar hale geldi. Hastanelerde katılım payları katlandı. En basit ilaçların fiyatları bile birkaç yüz lirayı geçti. Düzenli ilaç kullanmak zorunda olan emekliler, artık reçete yazdırmaya korkuyor. Yoksullar, hastalanmaktan, hastaneye gitmekten korkar hale getirildi. Devlet hastanelerinde derman aramak artık boş bir hayale dönüştü.
Ve şimdi... Erdoğan, 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etti. Eğer 2024’teki “Emekliler Yılı” böyle geçtiyse, 2025’te neler olacağını tahmin etmek zor değil!
Bu sistemde insan değil, sermaye önemli!
Sevgili işçi kardeşlerim, bu düzenin adı kapitalist sömürü düzenidir. İktidardaki rejimse, bu çürümüş düzenin en yoz, en insanlık dışı versiyonlarından biridir. Onlar için önemli olan insan sağlığı değil, sermayenin kârıdır! Sağlık sistemi, açgözlü patronların daha fazla kâr etmesi için kurgulanıyor. Bu düzen, yoksullara sadece açlık, hastalık ve sefalet sunuyor.
Bir büyüğümüzün dediği gibi, “İşgücünü satarak yaşayan herkes işçi sınıfının bir üyesidir.” Dolayısıyla ister ekmek pişirelim ister demir bükelim ister kumaş dikelim ister insan tamir edelim... Biz ayrı değiliz! Biriz ve birlik olmalıyız! Sömürü düzeni, meslek ayrımı yapmadan her gün işçi sınıfından canlar alıyor. Bunu görmek ve kavramak zorundayız! O yüzden: Sendikalarımızda örgütlenelim. UİD-DER gibi sınıf örgütlerinde bir araya gelelim. Sermayeye karşı işçi sınıfının gücünü ortaya koyalım. Çünkü başka bir yol yok! Sömürü düzenine karşı örgütlü mücadele vermekten başka çaremiz yok!
- İzmir Belediye İşçilerinin Grevinin Gösterdikleri
- Tüm İnsanlık İçin Atan Kalplerin Anısına
- Enflasyonun Bize Faturası
- Örgütlü Gücümüzden Korkuyorlar Kardeşlerim
- TPI Compozit Grevcilerinin Anlattıkları
- İşçiler Grevi Nasıl Yürütmeli?
- Yönetmen ve Senarist Ali Özgentürk’e Veda
- Sırrı Abi, Beynelmilel ve İşçi Sınıfının Enternasyonali
- Yaşasın Sınıf Dayanışması
- Soma Katliamının 11. Yılında 301 Madenci İçin Eylemler Yapıldı
- Erol Eğrekler Katlediliyor, Holdingler İşçilerin Kanıyla Büyüyor!
- Benim Onurlu ve Dirençli Devrimci Hasan Dayım
- ERLAU Direnişinde İşçinin Gücü
- Koca Yürekli İnsan, Güle Güle…
- “Gerçek Enflasyonun Altındaki Zammı Kabul Etmiyoruz!”
- “Deprem Siyaset Üstüdür” Yalanına Kanmamak İçin Örgütlü Mücadeleye
- On Binler Sırrı Süreyya Önder’i Sonsuzluğa Uğurladı
- Sırrı Süreyya Önder’i Kaybettik, İşçi Sınıfı Anısını Yaşatacak
- 1 Mayıs 1977’de Yaşamını Yitirenler Anıldı
- İSİG Meclisi ve İTO’dan Ortak Açıklama: “Çocuk İşçiliğiyle Mücadeleye!”
Son Eklenenler
- Kültür Radyo Televizyonu (KRT) çalışanları Mart ayından bu yana ödenmeyen ücret ve sosyal hakları için 4 Haziranda iş bıraktı. 5 Haziranda İstanbul Maslak’taki KRT binasının önünde “İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız” diyerek toplanan kanal çalışanları,...
- İstanbul Tuzla’da bulunan ve Petrol-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Reckitt Benckiser fabrikasında 27 Mayısta başlayan grev kararlılıkla sürüyor. UİD-DER’li işçiler olarak, bayrama mücadeleyle giren grevci işçileri grevlerinin...
- ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletlerin desteğini arkasına alan İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamları kadın, bebek, çocuk, genç, yaşlı on binlerce masum insanın yaşamını aldı, almaya devam ediyor. Egemenler, kendi çıkarları uğruna...
- Toplumda gelecekle ilgili düşünceler ve planlar genellikle maddiyat üzerinden oluşuyor. İyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir kariyer… Bunları yerine getirince ekonomik ve sosyal açıdan rahat yaşamak mümkünmüş gibi düşünülüyor. Ama sömürü düzeni olan...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu Kocaeli Çayırova’da bulunan Portakal Plastik ve Porvil fabrikalarında 7 Mayısta başlayan grev 3 Haziranda anlaşmayla sona erdi. Petrol-İş Sendikası Genel Merkezinde Petrol-İş Genel Merkez...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikasının öncülüğünde 29 Mayıs’ta greve çıktı. Grev yedinci gününde sürerken, grevi ve işçilerin mücadelesini...
- İzmir Büyükşehir Belediyesine ait İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir’de çalışan Genel-İş üyesi yaklaşık 23 bin işçi, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde düşük ücret dayatılmasına karşı ve eşit ise eşit ücret talebiyle 29 Mayısta greve çıktı. Belediye...
- Her 1 Mayıs sabahını gecesinde uyuyamadığım, bir an önce sabahı karşılamanın heyecanıyla beklerim. Tüm dünyada milyonlarca işçi renk, ırk, ülke gözetmeksizin alanlara meydanlara çıkıyor ve tek yürek oluyor! Taleplerimiz ve mücadelemizde ortaklaşıyor...
- Neden “UİDER” değil, UİD-DER” dediğimi anlatmak istiyorum size. Geçtiğimiz günlerde bir işçi kardeşimiz bana UİD-DER’in açılımını sordu. Yanıtladım: “Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği, kısaca UİD-DER.” Fakat internette arama yaparken kısaltmayı...
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...
- UİD-DER’de emekçi kadınların bir araya geldiği bir etkinlikte çocuklarla ilgilenmek için kreşte görevliydim. Yaşları 3 ile 10 arasında değişen 7-8 çocuk vardı. Hangi oyunları oynamak istediklerini sorduğumda, içlerinden biri oyun oynamak...
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...