Buradasınız
Okullar Açıldı Ama…

Aç-kapa yapılarak ama çoğunlukla uzaktan eğitimle geçen 1,5 yıllık pandemi döneminin ardından nihayet okullar açıldı. Pandemide evlerde kapalı kalan çocuklar asosyalleştiler, çocuklarının bakımını üstlenen kadınlar çok büyük zorluklar yaşadılar. İnternet, bilgisayar ya da tablet olanaklarına sahip olmayan aileler kendilerini aşan bir maddi yükün altına girerek eksiklerini tamamlamaya çalıştılar. Bunu da yapamayanların çocukları eğitimden tamamen uzak kaldı.
Bu süreçte pandeminin bahane olamayacağını, gerekli koşullar sağlanarak yüz yüze eğitimin yapılabileceğini/yapılması gerektiğini söylemiştik. Halihazırda 500 bin öğretmen atama beklerken yeni öğretmen ataması yapılabilir, boş boş bekleyen pek çok kamu binası okula dönüştürülebilir veyahut yeni okul binaları inşa edilebilir, yeterli sayıda sağlık ve temizlik personeli işe alınarak ve hijyen malzemeleri temin edilerek yüz yüze eğitimin koşulları sağlanabilirdi. Ama bütün bunlar maliyet anlamına geliyordu ve öğretmenlerin aldığı maaşı bile yük olarak gören Milli Eğitim Bakanlığının böyle bir “mali yükün” altına girmeye niyeti yoktu. En kolayı çocukları ve aileleri kendi kaderiyle baş başa bırakarak ekranlarda, sosyal medyada her şeyin yolunda olduğu mesajı vermekti, nitekim iktidar da bunu yaptı. Türkiye, OECD ülkeleri arasında pandemi boyunca okulların en uzun süre kapalı kaldığı ikinci ülke oldu.
Uzaktan eğitim dönemi aileleri o kadar çok yordu ve bıktırdı ki, buna bir de eğitimden uzak kalan çocuklarının geleceğinin ne olacağı kaygısı eklenince durum iyice çekilmez bir hâl aldı. Okulların daha fazla kapalı kalması pek çok açıdan kayıp anlamına geleceği için MEB’in okulları açmaktan başka çaresi yoktu. Öğrenci sayısı, mevcut okul ve derslik sayısı, öğretmen sayısı gibi veriler zaten MEB’in elinde mevcuttu. Yapması gereken tek şey bu veriler üzerinden yeni döneme salgın koşullarını düşünerek hazırlık yapmaktı. Temmuz ayında henüz bakanlık görevini yürütürken Ziya Selçuk şunları söylemişti: “Artık bu ülke çocuklarını daha fazla eve kapatmamalı, öğretmenlerini daha fazla yormamalı. Velilerimizi daha çok yormamalıyız. Okullarımızı açmalıyız. Hep birlikte bunun için ne gerekiyorsa yapacağız.” Gelin görün ki, MEB masaldaki ağustos böceği misali bütün yaz çalıp söylemiş, okul dönemine hiçbir hazırlık yapmamıştı.
Özellikle İstanbul gibi büyük şehirlerde çocuklarını okula götüren veliler 45-50 kişilik kalabalık sınıflarla karşılaştılar. Bu yıl birinci sınıfa başlayan kızını okula götürdüğünde karşılaştığı manzara karşısında isyan eden emekçi bir baba şöyle diyor: “Lanet olsun. Alayım devlet okulundan, özel okula vereyim diyorum ama yılda 12 bin lirayı nereden bulup vereyim? Hadi bu yıl verdim diyelim, 12 yıl boyunca bu masrafı karşılamama imkân yok.” 1500 kişilik okullarda öğrenciler aynı anda sınıflara girip aynı anda teneffüse çıkıyorlar. Bu kadar kalabalık okullarda, 50 kişilik sınıflarda sadece hastalık riski oluşmaz aynı zamanda eğitimin kalitesi düşer. Çocukların kaza geçirme riski daha yüksektir, öğretmenler ruhsal ve fiziksel olarak daha fazla yıpranır.
Okullar kırtasiye benzeri masrafların yanı sıra artık hijyen masraflarını da velilerden talep ediyor. Zaten okul kıyafeti, servis, kitap, defter gibi okul ihtiyaçlarına gelen zamlarla beli bükülen işçiler şimdi bir de ek masraflarla karşı karşıyalar. MEB’e sorsanız okulların “bağış” toplama yetkisi yok. Peki, bunun için bir şey yapıyor mu? Bağış toplayan okul yönetimlerine yaptırım uyguluyor mu? Elbette hayır. Bunu yapamaz, yapmaz; çünkü bu durumda ihtiyaçları kendisi sağlamak ya da bunun için okullara yeterli ödenek vermek zorunda. Ancak MEB’in okullara verdiği ödenek, öğrenci başına aylık 4 lira!
Pandemi öncesinde emekçi ailelerin en çok dile getirdikleri sorunlardan biri eğitimin kalitesiydi. Bu sorun devam ederken ortaya çıkan salgın, sorunları daha da büyüttü. Çocuklarımız hem ruhsal ve sosyal sorunlar yaşadılar hem de eğitimlerinden geri kaldılar. Yeni eğitim döneminde bu kayıpların telafi edilmesi, eğitim kalitesinin yükseltilmesi gerekirken durum tam tersi oldu. Bugün çocuklarımızın nitelikli eğitim hakkı elinden alınıyor, öğretmenlerimiz ağır bir yükün altında eziliyor. İktidar ve MEB ise her zamanki gibi köşesine çekilmiş; sorun yaşayan veliye öğretmeni, öğretmene veliyi göstererek durumu “idare ediyor.” Bu durum kabul edilemez. Sağlıklı ve nitelikli eğitim hakkı için emekçi ailelerin ve öğretmenlerin birlikte mücadele etmekten başka seçeneği yok.
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- İşçi Dayanışması 202. Sayı Çıktı!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Suriyeliler Geri Dönecek mi?
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- İşçi Sınıfının Ortak Mücadele Dili: GREV!
Son Eklenenler
- İşçi sınıfının kapitalist sömürüye karşı mücadelesini, dayanışmasını güçlendirmek için çalışan UİD-DER’in, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle gerçekleştirdiği etkinlikler 16 Martta devam etti. UİD-DER’in İstanbul Avrupa ve Anadolu...
- Dünyanın pek çok ülkesinde işçi ve emekçiler, gençler eşitlik ve özgürlük talepleriyle, daha iyi bir yaşam özlemiyle bir araya geliyor, meydanlara çıkıyor. Almanya’da yapılan görkemli eylemlere katılan insanlar bu eylemlerine “iyi insanların isyanı...
- Geçtiğimiz günlerde, sigorta girişleri 1 Ekim 2008’den sonra olanların, emekli olduktan sonra çalıştıkları takdirde emekli maaşlarının kesileceği gündeme geldi. Üç kuruşluk emekli maaşıyla değil geçinmek, zorunlu gıda harcamasını bile karşılamak...
- Gece vardiyasında çalıştığımız bir gün elektrik kesildi. Biz de karanlıkta ayrı ayrı beklemek yerine üretimdeki arkadaşlarla yan yana geldik. Haliyle sohbet etme şansımız oldu. Bir ablamız iş kazası geçirmiş ve işvereni dava etmiş. İş güvenliği...
- Kapitalizm altında sağlık sistemi bolca kâr elde edilen büyük bir rant kapısı haline getirildi. Sağlık sektörü patronları için durum böyleyken sağlık çalışanları açısından tablo uzun çalışma saatleri, can güvenliğinin olmadığı iş ortamı, ağır...
- Ben Tahran Üniversitesinde öğrenciyim. Üniversiteye bağlı bir yurtta kalıyorum. Örgütlü bir şekilde hareket etmediğimiz için her gün yeni bir felaket haberiyle uyanıyoruz. Geçtiğimiz ay 14 Şubat akşamı bir arkadaşımızı kaybettik. Hem yurt hem de...
- Sağlık çalışanları 14 Mart Tıp Bayramında Türkiye genelinde iş bıraktı, hastaneler ve İl Sağlık Müdürlükleri önlerinde, kent meydanlarında basın açıklamaları yaptı.
- Suriye’nin Lazkiye, Tartus, Humus ve Hama kentlerinde 6 Martta başlayan Alevilere yönelik saldırılarda yüzlerce kadın, erkek, çocuk katledildi. “Eski rejim kalıntılarının temizlenmesi” bahanesiyle gerçekleştirilen saldırılarda cihatçı çeteler evlere...
- İstanbul Şişli Belediyesi’nde DİSK/Genel-İş Sendikasına üye işçiler, ücretleri zamanında ödenmediği ve eksik ödendiği için 12 Martta belediye önünde eylem yaptı. İstanbul Tuzla’da bulunan Kuzey Star Tersanesi’nde taşeron şirkette çalışan DİSK/Limter...
- Almanya genelinde Birleşik Hizmet Sendikası Ver.di’nin çağrısıyla 10 Martta ülke genelindeki havalimanlarında 24 saatlik bir uyarı grevi gerçekleştirildi. Grev nedeniyle Frankfurt, Münih, Berlin ve Hamburg gibi en büyük ve en işlek havalimanlarında...
- Kış neredeyse geçiyor ve şu sıralar çevremdeki herkesten “hastalandım, bir türlü geçmiyor, öksürük devam ediyor” gibi şeyler duyuyorum. Ben de bu hastalığı yakın zamanda atlattım. Sonra kafama şu takıldı: Neden hastalıklar bu kadar uzun sürüyor? Bu...
- Hepimizin bildiği gibi sağlığa erişim bizim için neredeyse imkânsız hale gelmiş durumda. Sağlıklı kalmak, yoksullar için Fizan kadar, hatta uzay kadar uzak bir mesele haline geldi. Tıp teknolojisi hızla ilerliyor, ancak sömürü düzeni biz işçileri...
- Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde Arslanbey Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Tezcan Galvaniz’de toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 11 Martta grev başladı. İzmir Narlıdere Belediyesi taşeron şirketi olan NAR-BEL’de...