Buradasınız
Özel Okul Patronlarının Yalanlarına Cevabımızdır
Avcılar’dan bir grup eğitim işçisi
Kardeşler bizler UİD-DER’li öğretmenleriz, kimimiz özel okul ve kurslarda, kimimiz kamuda emeğimizle yaşamımızı kazanırız. Mücadeleci öğretmenler aynı zamanda toplum için çalışır ve ellerinden geldiğince öğrencilere erdemli ve ilkeli yaşamanın yollarını öğretirler. Elbette zorluklarını ve önemini de. Fakat bizlerin çabası yetmez çünkü gençlerimizi esas yönlendiren sermaye sınıfının eğitim sistemi, medya gibi ideolojik aygıtlarıdır. Sizlerle Özel Okul Öğretmenleri Sendikası’nın taban maaş hakkı için başlattığı eylemlerden sonra özel okul patronlarının yayınladığı basın metnine dair bir şeyler paylaşmak istedik. Yalnız esas mevzuya geçmeden önce size bir fıkra anlatmak istiyoruz.
Derler ki zamanın birinde Egeli bir ablamız bir hocaya gelmiş ve demiş ki;
- Hocam bi soru soruveecem gari vaktin vaa mı?
- Tabii var kızım sor.
- Deyola ki, Yunan tarafında bi gadın evleya çıgmış. Tam gızını kesçekken şeytan bi geçi getimiş. Doru mu?
Hoca da demiş ki;
- Evladım ben bunun neresini düzelteyim! Yunanistan değil Arabistan, gadın evleya değil İbrahim peygamber, gızı değil oğlu, şeytan değil melek, geçi değil koç!
Şimdi dönelim patronların acınası basın metnine. Özel okul ve kurs patronlarının basın metni aynı fıkradaki gibi sadece baştan sona yalan ve yanlış değil, aynı zamanda bir sürü çelişkiler de içeriyor. Öğretmenlerin örgütlü tepkisinin verdiği korkuyla açık açık saçmalamışlar. Başka da yapabilecek bir şeyleri yok zaten. Zira zulmün mantıklı bir gerekçesi olamaz. Bu metnin her cümlesinin yalan olduğunu kanıtlayacak yüzlerce şeye bizzat kendi hayatlarımızda defalarca şahit olduk ve yaşadık. Uzun uzun anlatmaya kâğıtlar yetmez ama biz yine de metnin çeşitli argümanlarına birkaç maddeyle değinmek istiyoruz.
Öncelikle patronlar, kurumlarının ve öğretmenlerin hakkını savunmak ve eğitim sisteminin başarısını yükseltmek için çabaladıklarını söylüyor. Sormak isteriz: Siz kimsiniz! Neden bu amaç için kamu okullarının daha verimli olmasını istemek yerine milyonlarca lirayı merdiven altı binalara yatırıyorsunuz? Neden iş görüşmelerinde saatlerce ücretlerimizi düşürmeye çalışıyorsunuz? Neden maaşlarımızın bir kısmını elden verip sigortamızı eksik yatırıyorsunuz? Neden devletin verdiği kırtasiye ücretlerimizi bile bizden geri istiyorsunuz? Neden 10 aylık sözleşmeler yapıp bizi her yıl kandırıyorsunuz, aylarca ücret vermiyorsunuz? Söyler misiniz, siz kimsiniz?
Açıklamada 5-6 yıl öncesine kadar özel okul öğretmen maaşlarının gündem olmadığı belirtiliyor. Maaşların düşük olmasının sebebinin pandemi ve sonrasında gelişen ekonomik sıkıntılar olduğu iddia ediliyor. Pandemide patronlar hepimizi tam gün çalıştırıp devletten kısa çalışma ödenekleri aldılar. İtiraz eden arkadaşlarımızı işten attılar. Pandemiyi dahi fırsata çevirdiler. Devletten milyonluk teşvikler aldılar. Ayrıca pandemi öncesinde de kıt kanaat ücretlerle geçiniyorduk ama örgütlü hareket etmediğimiz için sesimiz duyulmuyordu. Şimdi sorunların ayyuka çıkmasına mücadeleci öğretmenlerin çabaları da eklenince konu ülke gündemine taşınmıştır. Olan budur.
Arkadaşlar patronların basın metninde Öğretmen Sendikası işaret edilerek “Öğretmenlerin hakkını savunduğunu iddia eden bazı kişiler” ibaresi kullanılıyor. Metnin ilk paragrafında kendi patron dernekleri için öğretmenin ve eğitimin daha iyi olması noktasında çabaladıkları söylenirken söz konusu öğretmenlerin kendi sendikası ve mücadeleci işçilerin kurumları olunca “öğretmenlerin hakkını savunduğunu iddia edenler” diye ifadeler kullanılıyor. Bu genel bir patron refleksidir. Hangi işkolu olursa olsun, mücadele eden işçilere de böyle seslenmiyor mu patronlar: “Aranızda kışkırtıcılar var!”
Kardeşler baştan sona hedef saptırmaya, öğretmenlerin haklı taleplerinin içini boşaltmaya, algılarla oynamaya hizmet etmesi için yazılan bu metin öğretmenlerin örgütlü mücadelesinin patronları nasıl da korkuttuğunu gösteriyor. Korkuyorlar, çünkü biliyorlar ki bu haklı talep sektör geneline yayılırsa ve daha fazla öğretmen hakkı için bir araya gelmeye başlarsa işte o zaman emeğimiz üzerinden kurdukları saltanat sona erer. Bize düşen görev de emeğimiz için, haklarımız için mücadelemizi büyütmektir. Son sözümüz şiarımız olsun: “Yaşasın işçi sınıfının onurlu mücadelesi.”
- Annelerin Acıları Bize Ne Anlatıyor?
- Borsa’da Sadece Para mı Kaybedilir?
- Tatlı Meyve, Acı Reçete
- Bu Ülkenin Gündeminde Ne Var?
- Su Tasarrufu Çözüm mü?
- Haksızlığın Karşısında UİD-DER Var
- “Burada Ne İşiniz Var, Gidin Evinizde Dinlenin”
- “İşçiye Verilen Değer” Bu mu Olmalı?
- Bize Yokluk, Milletvekillerine Bolluk
- Bandın Hızı mı İşçilerin Birliği mi?
- Tarım İşçileri, Devrilen Traktörler, Market Rafları
- Yoğun Bakım Tavanı Çöktü, Kaza Değil Cinayet!
- Bu Düzen İnsana da Canlılara da Değer Vermez
- Bir Kuş Konar, Bir Kuş Yer…
- Bu Kadarı Olmaz Demeyelim!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Tatili Bile Çok Görüyorlar Bize
- Dönme Dolap Gibiyiz
- Medyanın Gösterdikleri mi, Yaşadığımız Gerçekler mi?
- Duymadıysan Öğren, Unuttuysan Hatırla!
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar, sefalete mahkûm ettiği emeklilerin kamu bütçesine çok büyük bir yük olduğunu iddia ediyor, zam taleplerini görmezden geliyor. Örneğin AKP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Zeybekçi “EYT demek geleceğin kaynaklarını bugünden tüketmek...
- Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Türkiye’de iş kazası ve meslek hastalıklarına ilişkin 2023 yılı istatistiklerini 4 Eylülde açıkladı. SGK’nın açıkladığı veriler ilk kez, İSİG Meclisi’nin açıkladığı iş cinayeti sayısını aştı. İSİG Meclisi verilerine göre...
- Sevgili işçi kardeşlerim ve işçi çocukları, söyleyeceklerimi bizim mahalledeki çocukların kendi ifadeleriyle yani olduğu gibi anlatacağım. Bu çocuklar yani benim onlara seslenişimle gençlerin istek ve taleplerini aşağıda okuyacaksınız. Gençlerle...
- Farklı sektörlerde çalışan bir grup genç UİD-DER’li işçi “İşçi Sınıfının Yönetmeni Ken Loach: HANGİ TARAFTASINIZ?” adıyla bir mini belgesel hazırlamış, belgesel UİD-DER Web TV’de yayınlamıştı. UİD-DER, filmleri belgesele konu olan işçi sınıfının...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet!” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 25 Eylülde İstanbul Saraçhane Parkında gerçekleşen işçi buluşmasına DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK yönetim kurulu...
- Türkiye’de işçi mücadelelerine yenileri eklenirken kazanımla sonuçlanan grev ve direnişler de oluyor. Bursa Kemalpaşa’da Eker Süt Ürünleri fabrikasında Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan 3 işçi 23 Eylülde fabrika önünde direnişe...
- Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, reel ücretlerin düşmesi neticesinde yoksulluğun pençesindeki işçi ve emekçilerin öfkesi büyüyor. Sermaye sınıfı ve siyasi iktidar Orta Vadeli Programlarla işçi ve emekçilerin üzerindeki sömürüyü arttırıyor....
- DİSK Uluslararası İlişkiler Dairesi Müdürü Kıvanç Eliaçık tarafından kaleme alınan “Orta Doğu’da İşçiler ve Sendikal Hareket” kitabı geçtiğimiz aylarda NotaBene yayınlarından çıkmıştı. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Arap ülkelerine odaklanan, işçi...
- İran’ın Tabas kentinde bulunan bir kömür madeninde 21 Eylülde gaz sıkışması sonucu patlama gerçekleşti. Patlamada en az 51 işçi yaşamını yitirdi, 20’den fazla işçi yaralandı. Göçük altından henüz çıkarılamayan işçiler var. Başkent Tahran’ın 540...
- Son haftalarda ekranlarda ve sosyal medyada 21 Ağustosta kaybolan ve cansız bedeni çuvalla bir dereye atılmış halde bulunan Narin’le ilgili pek çok haber görüyoruz. Özellikle ilk günlerde Narin’in ağlayan annesine dair görüntüler durmaksızın...
- Gençlik yılları insanın kimlik edindiği, ayakları üzerinde durmaya başladığı yıllardır. Genç insan heyecan, enerji, coşku, duyarlılık ve değişim arzusuyla, geleceğe dair umutlarla doludur. Yaşanan her bir olay, edinilen her bir deneyim en canlı ve...
- Çelikler Holding’e ait Afşin-Elbistan Termik Santralinde çalışan 8 işçi ücretlerine zam yapılmasını istedikleri için 18 Ağustosta işten çıkarıldı. Arkadaşlarının işten atılmasına karşı iş bırakarak direniş başlatan işçiler de işten atma saldırısıyla...
- Rüzgârlar, bulutlar, ırmaklar, göklerde süzülen kuşlar, çiçekten çiçeğe konan arılar… sınır tanımazlar. Mesela Dicle ve Fırat ırmaklarını düşünelim. Mezopotamya’nın bu en büyük iki ırmağı Türkiye’de doğar, sınırları aşarak önce Suriye’ye uğrar,...