Buradasınız
Özgür müyüz?

Özgür bir dünyada yaşadığımız söylenir. Güya herkes istediğini yapmakta özgürdür. Peki, gerçekten öyle mi? Bu düzende özgürce yapabildiğimiz ne var? Mesela çalışmama özgürlüğümüz var mı? Görünüşte var. Öyle ya çalışmamanın bir cezası yok. Peki, bir işçi olarak çalışmama özgürlüğümüzü kullanırsak ne olur? Aç kalır, kiramızı, faturalarımızı ödeyemez, çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayamayız. Kısacası yaşayamayız! Bu yüzden değil midir ki pek çok işçi işsiz kalırım korkusuyla işyerindeki baskılara, kötü çalışma koşullarına, düşük ücretlere ses çıkaramıyor. Nâzım Hikmet “Bir Hazin Hürriyet” şiirinde ne güzel anlatmış bu düzende tek özgürlüğümüzün patronlar için köle gibi çalışmaktan ibaret olduğunu:
Satarsın gözlerinin dikkatini, ellerinin nurunu,
Bir lokma bile tatmadan
Yoğurursun
Bütün nimetlerin hamurunu.
Büyük hürriyetinle çalışırsın el kapısında,
Ananı ağlatanı Karun etmek hürriyetiyle hürsün!
İşte kapitalist düzende “özgürlüğümüz”! Her şeyi göze alıp çalışma koşullarını ve ücretlerini iyileştirmek için sendikalaşan işçiler var meselâ. Ne de olsa sendikalaşma anayasal bir hak, sendikalaşma özgürlüğümüz var! Peki, sendikalaşan işçilerin başına ne geliyor? Patronlar “işten atma özgürlüklerini” kullanarak işçileri kapı önüne koyuyorlar. Devletin kurumları sendikalaşma haklarına sahip çıkarak direnişe geçen işçilerin soba yakmasını yasaklıyor, onları cezalandırıyorlar. En yakın örnek olarak Flormar işçileri bunları yaşıyor. Peki, çalıştığımız halde yasaları çiğneyerek ücretlerimizi ödemeyen patronları protesto etme özgürlüğümüz var mı? Geçtiğimiz aylarda Ankara TOKİ inşaatında çalışan işçiler iki yıl boyunca ücretlerini ödemeyen TOKİ’yi protesto ettikleri ve ödenmemiş ücretlerini talep ettikleri için gözaltına alındılar ve 320’şer lira para cezası aldılar. Suç işleyen patrondu ama işçiler cezalandırıldı! İZBAN işçileri yasal haklarını kullanarak greve çıktı ama grevleri “şehir içi toplu taşıma hizmetlerini bozucu” olduğu gerekçesiyle yasaklandı. Hani grev özgürlüğümüz vardı?
Çalışma özgürlüğümüz var. Ama bugün pek çok emekçi kadın çocuğunu bırakabileceği güvenilir, kaliteli, ücretsiz kreş olmadığı için çalışamıyor. Oysa görünüşte kimse kadınlara çalışamazsınız demiyor! Eğitim özgürlüğümüz var. Devlet ya da özel okulu tercih edebiliriz çocuklarımız için. Paran varsa dilediğini seçmekte özgürsün! Yani her şeyde olduğu gibi eğitimde de özgürlüğümüz paramız kadar! Oysa aldığımız ücretler en temel ihtiyaçlarımızı karşılamaya bile yetmiyor ve işçilerin çok büyük bir kısmı çocuklarını hiç de memnun olmadıkları devlet okullarında okutuyor.
Herhalde herkesin bir kez olsun kurduğu bir hayaldir dünyayı gezmek. Ama en büyük özgürlüğümüz internet üzerinden sanal bir dünya gezisi yapmak olabiliyor ancak! Ya da diyelim ki canımız şöyle güzel bir tatil yapmak istiyor. Alıp başımızı uzaklara gidelim, kafamızı dinleyelim, dinlenelim istiyoruz. Hadi yurt dışına gitmeyelim, vize alma zorunluluğu var. Ama Türkiye’de istediğimiz her yere gidebilme özgürlüğümüz var değil mi? Hem kış hem de yaz tatili yapılabilecek pek çok güzel yer var ülkemizde. Tatil yapma özgürlüğümüzü kullanabileceğimiz maddi olanaklarımız var mı? Bugüne kadar gezip görebildiğimiz şehirleri gözden geçirelim. Bir elin parmaklarını geçebilen var mı? İstanbul’da yaşayıp da bir kez Boğaz kenarına gidememiş binlerce emekçi var! Ailece dışarıda bir yemeğe, sinemaya gidemeyen milyonlarca işçi var!
Gelin bir de patronların özgürlüklerine bakalım. Çocuklarını istedikleri özel okullarda okutabiliyor, canları ne zaman isterse yurt dışına tatile gidebiliyorlar. Sadece fabrikaların sahibi olmalarına dayanarak kendileri üretmedikleri halde çalıştırdıkları işçilerin yarattığı zenginliğe el koyuyorlar. Şimdi soralım kendimize. Bu düzende kim özgür, kim değil? Patronların özgürlükleri için işçilerin özgürlüklerinin elinden alındığı bir düzende yaşadığımız açık değil mi?
Kardeşler, kapitalist sömürü düzeninde özgürlük alanlarımızı genişletmek için birlikte mücadele etmek zorundayız. Gerçek özgürlük içinse yapmamız gereken patronların sömürü düzenine son vermektir.
- 12 Eylül’den Önce 12 Eylül’den Sonra
- “Yaşam Adil Olmadan Ölüm Adil Olur mu?”
- Hak İstiyorsak Sorumluluk Almalıyız
- Pazar Yerinden Sesler: “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!”
- Erizihson Efsanesi ve Açgözlülük Meselesi
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Birlikte Karşı Duralım!
- İşçi Dayanışması 185. Sayı Çıktı!
- “Yolun Karanlığı Olmaz, İyi Bir Arkadaşla Yürüyene”
- Sınırdışına Çıkmak mı Sınırları Aşmak mı?
- Dünya Meydanlarından Yükselen Sesler Bize Ne Anlatıyor?
- “Bu Hayatı Yaşamanın Başka Bir Yolu Olmalı…”
- Titan’dan Titanik’e Kapitalizmin Akıl Dışı Hikâyesi
- “Büyük Türkiye”den “Türkiye Yüzyılı”na Hayatımızda Ne Değişti?
- Kıdem Tazminatına Ne Oldu?
- Saldırılara Nasıl Karşı Koymalı? Maden-İş Örneği Yol Gösteriyor!
- İşçi Dayanışması 184. Sayı Çıktı!
- Asıl Değerli Olan…
- Neden ve Nasıl Değiştim?
- Birimize Yapılan Hepimize Yapılmış Demektir!
- Armut Ağacı ve Bilinç Meselesi
Son Eklenenler
- Ben kendi harçlığımı çıkarmak için yazları çalışan bir öğrenciyim. Hayat pahalılığından dolayı çalıştığım yerde bazen mesailere kalıyorum. Hem bedenen hem de psikolojik olarak o kadar çöküyorum ki o günlerde! Ruhumu dinlendirebileceğim, rahat bir...
- Fabrikamızda bir haftadır ek zam alabilmek için mücadele ediyoruz. Umut da cesaret de bulaşıcıdır derler. Biz çevremizdeki fabrikalarda işçi arkadaşlarımızın verdiği mücadelelerden etkileniyoruz. Onları yakından takip ediyoruz. Özellikle geçim...
- İşçiyi köle gibi çalıştırmayı kendilerine hak gören patronların pervasızlıkları, işçilerin haklarına yönelik saldırıları bitmiyor. Geçtiğimiz günlerde BİM (BİM Birleşik Mağazaları A.Ş.) Balıkesir Bölge Müdürlüğü, Balıkesir Bölge Deposu...
- Agrobay Seracılık’ta sendikalı oldukları için tazminatsız işten atılan işçiler direnişlerinin birinci ayında İstanbul’da Almanya Başkonsolosluğu önünde basın açıklaması yaptılar. Toplu iş sözleşmesinden doğan geriye dönük alacakları için eylemler...
- Libya’da 10 Eylülden bu yana etkili olan şiddetli yağış ve seller sonucunda meydana gelen felaketin boyutu giderek ağırlaşıyor. Libya’nın doğusunu vuran, 100 bin kişilik liman şehri Derne’nin büyük bir bölümünü sulara gömen sel felaketinde 10 binden...
- İsviçreli işçiler 16 Eylülde talepleri için meydanlara çıktı. İsviçre Sendikalar Federasyonu (USS) ve demokratik kitle örgütlerinin çağrısıyla Bern kentinde toplanan işçiler artan hayat pahalılığına karşı ücretlerin arttırılmamasına tepki gösterdi.
- Ben Bilecik/Bozüyük’te metal fabrikasında sendikalı olarak çalışan bir işçiyim. 2023-2025 yılları için yapılacak olan grup toplu iş sözleşmesi sürecinden geçiyoruz. Bugün oluşturulan taslak zaman zaman iyi gibi görünebiliyor. Ancak kesinlikle...
- DİSK’e bağlı Limter-İş Sendikası, tersane taşeronlarının sendikalarına yönelik saldırılarını protesto etmek için Tuzla Gemi Tersanesi önünde bir eylem düzenledi.
- Bu yaz gerek ülkemizde gerek dünyada sıcaklıklar artınca çalışma koşulları iyice zorlaşmıştı. Açık alanda güneşe direkt maruz kalan çalışanlarda sıcak çarpması, mide bulantısı ve başka rahatsızlıklar baş göstermişti. Benim çalıştığım şantiyede de bu...
- Ankara’da emekçi kadınlar olarak bir araya geldik, “Diren” filmini izledik. İşçi Dayanışması’nın 184. Sayısında, Emekçi Kadın köşesinde çıkan “Bu Hayatı Yaşamanın Başka Bir Yolu Olmalı…” yazısında anlatılanlar üzerine filmi merak etmiştik....
- İşçi sınıfının şairi Nâzım Hikmet’in bu dizeleri yazmasının üzerinden uzun yıllar geçti. Burjuvazi, ağır çalışma koşullarına ve düşük ücretlere razı edebilmek için işçi sınıfını yalanla beslemeye devam ediyor. Burjuvazi işçi sınıfına sopa göstererek...
- Birleşik Metal İşçileri Sendikası Gebze 1 No’lu Şube, 17 Eylülde, sendika yöneticileri, delegeler ve çeşitli sendikalardan, emek örgütlerinden, sosyalist partilerden konukların katılımıyla 15. Olağan Genel Kurulunu gerçekleştirdi. “Gelenekten...
- ABD’nin Detroit kentinde “3 Büyükler” olarak adlandırılan General Motors, Ford ve Stellantis otomobil fabrikalarında çalışan işçiler toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve gitti. 15 Eylülde, Birleşik Otomotiv İşçileri...