Buradasınız
Patronlar Zenginleşince İşçiler de Zenginleşir mi?

Patronlar sınıfı büyük kârlar elde etmek, yeni yatırımlar yapmak, sahip oldukları sermayeyi ne pahasına olursa olsun büyütmek isterler. Bunu işçileri sömürerek ve daha fazla sömürerek yaparlar. Daha fazla büyürlerse işçilerin de bu büyümeden yararlanacağını iddia ederler. İşçilere sürekli “aynı gemideyiz, dişinizi sıkın, fedakârlık edin” derler. Oysa patronların kârlarının büyümesi, işçilerin ücretlerinin, sosyal haklarının artması, iş saatlerinin düşmesi anlamına gelmiyor. Daha iyi çalışma ve yaşam koşullarına sahip olmaları anlamına hiç gelmiyor.
Mesela Ülker patronu İngiliz bisküvi devini satın aldı ve kendi sektöründe dünya üçüncüsü oldu. Ancak Ülker, işçileri çok düşük ücretlere, ağır koşullarda çalıştırmaya devam ediyor. İşçiler, ücretlerinin yükseltilmesini istediler, talepleri kulak arkası edildi ve işten atıldılar. Bunun gibi binlerce örnek saymak mümkün!
Aynı şekilde AKP hükümeti de Türkiye’nin büyüdüğünü, daha da büyüyeceğini söylüyor. Türkiye büyüdükçe kişi başına düşen milli gelirin artacağını ve refah seviyesinin yükseleceğini tekrarlayıp duruyor. Oysa gerçekler bunun tam tersini söylüyor. Türkiye ekonomisi son on yıldır, yılda ortalama %6 büyüdü ve dünyanın 17’inci, Avrupa’nın 6’ıncı büyük ekonomisi haline geldi. Ancak milyonlarca işçi ve emekçinin geçim sıkıntısı bitmedi, bitmiyor. Yine son on yılda kişi başına düşen milli gelir yaklaşık 4 bin dolardan 11 bin doların üzerine çıktı. AKP hükümeti, işçileri aldatmak için üretilen tüm zenginliği kâğıt üzerinde tüm topluma bölüyor. Buna göre 4 kişilik bir ailenin eline yılda 44 bin dolar para geçmesi lazım. Oysa asgari ücretli iki kişinin çalıştığı bir eve ayda yaklaşık 2 bin lira para giriyor. Bu da yılda 24 bin liraya, yani yaklaşık 11 bin dolara karşılık geliyor. Aradaki 33 bin dolarlık farksa patronların cebinde birikiyor.
Tüm bu rakamlar patronların ve onların Türkiye’sinin büyüdüğünü gösteriyor. Peki, bu büyüme ne pahasına gerçekleşiyor? Zenginler çok daha zengin, yoksullar çok daha yoksul hale geliyor. Gelir dağılımı adaletsizliği iyice yukarılara tırmanıyor. Artan vergiler ve enflasyonun etkisiyle ücretler iyice kuşa dönüyor. Her geçen gün işsizlik daha da artıyor.Sermayenin büyümesi demek, işçilerin sırtından elde edilen kârın artması demektir. İşçiler ne kadar çok çalışır ve ne kadar çok üretirlerse, patronlar o kadar kâr ederler. Böylelikle daha büyük miktarda üretim yapar, yeni yatırımlar gerçekleştirir ve daha da büyür, güçlenirler. Çok daha az işçi ile çok daha fazla üretim yaptırırlar. İş temposunu ve fazla mesaileri arttırırlar. Üretim için baskıları yoğunlaştırırlar. İş güvenliği önlemlerini ihmal eder, iş kazalarını umursamazlar. Her işyerine taşeronu sokar, güvencesizliği, örgütsüzlüğü dayatırlar. İşin özü, işçiler çok çalıştıkça daha da yıpranır ve yoksullaşırlar.
Bu sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada böyledir. Meselâ ABD, dünyanın en güçlü devletidir. Kişi başına düşen milli gelir son derece yüksektir. Oysa bu gelir toplumdaki herkese eşit dağılmıyor. Servet bir avuç insanda yoğunlaşıyor. Emekçiler yoksullukla boğuşuyorlar. Dünyada en fazla işsiz, en fazla evsiz ABD’de bulunuyor. Demek ki işçilerin çıkarları patronların çıkarları ile taban tabana zıttır.
“Patronlar zenginleştikçe işçiler de zenginleşir” diyenler kesinlikle yalan söylüyorlar. İşçiler ancak ve ancak birlik olurlarsa, örgütlenip mücadele ederlerse haklarını geliştirebilirler. Eğer işçiler örgütlü olur ve güçlü bir şekilde mücadele verirlerse, üretilen toplumsal değerden daha fazla pay almayı başarırlar. Bunun anlamı ücretlerin yükselmesi, sosyal hakların artması ve yaşam koşullarının bir ölçüde düzelmesidir. Üretilen her şeye yine üretenlerin, yani işçilerin sahip olması ise ancak kapitalist kâr düzeninin yıkılmasıyla mümkün olacaktır.
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
Son Eklenenler
- DİSK Emekli-Sen, 13 Temmuzda Çankaya Zübeyde Hanım Sosyal Tesisleri’nde “Emekli Buluşması” düzenledi. DİSK-AR tarafından hazırlanılan 2025 Emekli Raporu’nun kamuoyuyla paylaşıldığı etkinliğe DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Emekli-Sen Genel...
- Haydarpaşa Dayanışması, son banliyö seferlerinin durdurulduğu 2013’ten bu yana Haydarpaşa Garında her Pazar günü “Ne Otel Ne Müze, Haydarpaşa Gardır Gar Kalacak!” pankartıyla basın açıklamaları gerçekleştiriyor. 13 Temmuz Pazar günü gerçekleştirilen...
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...
- Annem, ablamla birlikte dördüncü katta oturur. Sokağa inmez ama mahallede, köyde, Almanya’daki akrabalarda ne olup bittiğini mutlaka bilir. Evden her çıktığımda balkonundadır. Selamlaşır, iki laf ederiz. Başımda bazen UİD-DER yazılı kırmızı şapkam,...
- Karanlık ve aydınlık… Ölüm ve yaşam… Emek ve sermaye… Sonsuz evrenimizde her şey karşıtıyla birlikte var. Sömürü ve zulüm varsa isyan da var. Sınır, din dil, ırk farkı tanımadan dünya meydanlarında tek ses tek yürek olan işçiler, işçi sınıfımız var...
- Emperyalist savaşın alevlerini büyüten, milyonlarca masum insanı, doğayı katleden, kentleri yok eden egemenler ne yaparlarsa yapsınlar emekçilerin birbirleriyle dayanışmasının önüne geçemiyorlar. İşçi ve emekçiler fabrikalardan limanlara,...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi grevinde yaşananlar hakkında Marksist Tutum’da bir makale okudum. Tam da içimden geçenleri, cümlelere dökemediklerimi noktasına virgülüne kadar yansıtan bir yazıydı. Konuyu derinlemesine ele alan bu yazı her mücadelede...