Buradasınız
Patronların Sefalet Düzenini Beğenmiyoruz!
Ankara’dan genç bir iş güvenliği uzmanı
Türkiye’de yoksulluk derinleşiyor, işsizlik artıyor, çıkışsızlık duygusu büyüyor. Ülkeyi yönetenlerin yoksulluğumuzun üstünü örtmek ve bizleri aldatmak için söyledikleri yalanlar ve algıları çarpıtmak için giriştikleri oyunlar da bir o kadar büyüyor. Bunlardan biri de işsizler için söylenen “bunlar iş beğenmiyorlar” yalanıdır. Bu yalan bilinçli olarak yayılıyor, işçilerin kendisi bile bu yalanlara inanır, bu yalanları savunur hale geliyor. Son zamanlarda bu sözlerin yine çok fazla dillendirildiğini fark ettim çevremde. Şefler, ustalar, bazı işçi arkadaşlarım, “iş çok, iş beğenmiyorlar”, “çalışmıyorlar efendim, armut piş ağzıma düş diyorlar” gibi sözleri sıkça kullanır oldular. Peki gerçekten iş çok da milyonlarca işsiz iş beğenmediği için mi çalışmıyor? Bu beğenilmeyen işlerde çalışma koşulları nasıl acaba?
Size bizim işyerindeki çalışma koşullarını anlatarak başlayayım. Ben bir site inşaatında iş güvenliği uzmanıyım. Çalıştığımız şantiye yüksek eğimli bir araziye sahip. Şantiye içi bloklar arası mesafe çok uzun ve gelip gitmek için servis, taşıt vs. yok. Yemekler çok kötü. Saha içinde lavabo yok, su yok. İşçilerin kaldığı koğuşlar kullanılmayacak derecede eskimiş, tahtakurusundan geçilmiyor. Tuvalet ve banyolar yıkık dökük. Çoğu zaman sıcak su ve ısınma sorunu oluyor. Ödemeler desen zaten zamanında yapılmıyor, maaşlar geç ve parça parça yatırılıyor. Bir insan böyle bir yerde çalışmak isteyebilir mi? İstemez tabi ki. Ama bizler çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Bu çalışma ortamında işçinin “bu koşullar bana uymaz, böyle çalışma mı olur?” demesi “iş beğenmeme” olarak ifade edilebilir mi? Elbette edilemez. Ama patronlara sorarsanız bu durum “iş beğenmezliktir”, “nankörlüktür”! Ne yazık ki böyle bir şantiyede bile bazı ustalardan ya da bilhassa yaşlı işçilerden “gençler iş beğenmiyor” ya da “çalışacak adam bulamıyoruz” gibi şeyler duyuyorum.
Öncelikle şunun altını çizeyim: İşçilerin daha iyi ücret, daha iyi çalışma koşulları, sağlıklı yemek ve barınma gibi talepleri haklı taleplerdir. Ücretimizin bizi geçindirecek düzeyde olması, uzun iş saatlerine maruz kalmadan sevdiklerimize ayıracak zamanımızın ve enerjimizin kalması, işyerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınması bizim en doğal hakkımızdır. Ama patronlar bunları maliyet olarak görüyorlar. Bizi daha fazla sömürmek için bin bir türlü oyuna başvuruyor, her türlü kalemden kısarak bizleri hiçbir hakkımız olmadan çalıştırmak istiyorlar. Sonra da bu kötü koşulları kabul etmeyerek daha düzgün bir iş aramamızı “iş beğenmezlik” olarak yaftalıyorlar. Egemenler bir söylemi çok sık dile getiriyorlarsa arkasında muhakkak onların değirmenine su taşıyan bir düşünceyi bize benimsetme amacı vardır. “İşsizlik yok, iş beğenmeme var” yalanının arkasında da işsizliğin üstünü örtme, kölelik koşullarını dayatma ve kanıksatma amacı yatıyor. Hak istemeyi, iyi koşullar istemeyi “had bilmezlik” olarak yaftalama amacı yatıyor. Kötü ve ağır çalışma koşullarının normal ve genel bir durum olarak görülmesini istiyorlar. Ses çıkarmayalım, isyan etmeyelim diye ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorlar.
Dediğim gibi, ne yazık ki bu yalanlara inanan işçiler de oluyor. Uzun boylu düşünmeden, sorgulamadan, tartışmadan duyduklarımızı doğru kabul ediyoruz. Böyle olunca da işsizliğin sebebini kendimizde ya da bir başka işçi kardeşimizde görebiliyoruz. Oysa bu tür söylemler, düşünceler sınıfımızın çıkarlarına terstir. Bir işçinin başka işçileri bu şekilde suçlaması ancak patronların işine yarar.
Evet, bizim beğenmediğimiz bir şey var, o da bize dayattıkları berbat çalışma ve yaşam koşulları! Patronların çarkı bozuk sefalet düzeni! Bizler bu sömürü ve sefalet düzenini beğenmiyor ve istemiyoruz. Haklarımıza sahip çıkmanın, patronların yalanlarına ve oyunlarına kanmadan saldırılara göğüs germenin yolu bilinçli ve örgütlü olmaktan geçer. Bilinçli ve örgütlü olan işçiler patronların yalanlarına ve saldırılarına birlikte karşı durabilirler. O halde bizler de bu yolu seçmeliyiz.
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- Yine, Tekrar, Bir Daha Şahlanıyoruz!
- Ucuz Bir Hayatı Neden Bu Kadar Pahalıya Yaşıyoruz?
- “Hiçbir Faydası Yoksa Neden Vergi Ödüyorum?”
- “Başımıza Ne Geliyorsa Nüfus Artışından” mı?
- Aman Bize Müjde Vermesinler!
- Onca Şeye Rağmen Gündemlerinde Yer Alamıyoruz
- Patronun Havucu İşçinin Onuru
- Asgari Ücret: Geçinmek mi Açlıktan Ölmemek mi?
- “Fedakârlık” Neden Hep Bize Düşer?
- Bir Değil, İki Değil, Üç Değil!
- Sorunlarımız Ortak, Peki Ya Mücadelemiz?
- Derinleşen Yoksulluk ve Artan Eğitim Maliyetleri
- “Türkiye Yüzyılı” Yalanı
- Ödediğimiz Primlerden Payımıza Düşen Ne?
- Sağlık Sorunlarımız Kader Değil, Sınıfsal!
- Karıncalar ve Filin Hikâyesi
- “Ne Yapsam Mutlu Olamıyorum!”
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
- Davut Abiyi Misafir Ettik
Son Eklenenler
- Arjantin’de sendikaların çağrısıyla işçiler 9 Mayısta 24 saatliğine genel greve gitti. Faşist devlet başkanı Javier Milei ve hükümetine karşı yapılan genel grev çağrısına çeşitli sektörlerden işçiler karşılık verdi. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT...
- Zorlu bir yıldan geçerken işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı, heyecan ve coşku içinde karşıladık. UİD-DER olarak 1 Mayıs’a işçi kentleri Lüleburgaz ve Bursa’da katıldık. Lüleburgaz’da geçirdiğimiz ilk 1 Mayıs’ımız...
- Emekli bir işçi: Bu 1 Mayıs’ta da sınıf kardeşlerimizle kol kola yürüdük. Sınıfımızın taleplerini hep birlikte haykırdık. İyi ki önümüzde bizlere yolu açan sınıfımızın mücadele örgütü UİD-DER var. Kendini, sınıfın taleplerine ve sadece sınıfın...
- Bugün 13 Mayıs 2024. Soma madenci katliamının 10. yıldönümü. 10 yıldır dinmeyen bir acı ve öfkedir Soma Türkiye işçi sınıfının kalbinde. Çünkü Soma’nın hesabı sorulmadı, çünkü Somalar devam ediyor, çünkü kapitalistlerin kâr hırsı yeni Somaların...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ta bir kez daha dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanında işçiler meydanlara çıktılar. Kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, yoksulluğa, baskılara, eşitsizliğe, adaletsizliğe...
- Çorum’un Dodurga ilçesinde bulunan maden ocağında faaliyet gösteren ODAŞ Elektrik bünyesindeki Yel Enerji’de çalışan işçiler patronun sendika düşmanlığına karşı 9 Mayısta direnişe başladı. Yel Enerji işçileri kötü çalışma koşulları ve düşük...
- Sınıfımızın uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı geride bıraktık. Mücadele örgütümüz UİD-DER, bu sene 1 Mayıs’ı işçi kentleri olan Bursa ve Lüleburgaz’da kutlama kararı aldı. Bizler de bu doğrultuda tüm hazırlıklarımızı yaparak...
- Öz İplik-İş Sendikası, Başkanlar Kurulunu, direnişteki Durak Tekstil işçileriyle dayanışmak amacıyla Bursa’da gerçekleştirdi. Kurulun ardından sendika yöneticileri direnişlerinin 83. gününde Durak Tekstil işçilerini ziyaret etti. Burada yapılan...
- 1 Mayıs işçi sınıfının uluslararası birlik ve mücadele günü. Her 1 Mayıs’ta UİD-DER’li mücadeleci işçiler bir gelincik tarlasını andırır gibi dolduruyorlar meydanları. Her 1 Mayıs’ta, işçi sınıfının bu çalışkan evlatları coşku dolu, disiplinli...
- Merhaba dostlar, uzun zamandan beri çalışma şartlarım nedeniyle birçok etkinliğe katılamıyordum. Yaşımın genç olmasına rağmen heyecanımı yitirmiştim. Hem yaşadığım şehirlerde etkinliklerin olmaması hem de maddi imkânsızlıklar yüzünden uzak kalmıştım...
- İstanbul Eyüpsultan’da özel bir lisenin müdürü 74 yaşındaki emekli öğretmen İbrahim Oktugan öğrencisi tarafından silahla vurularak öldürüldü. Öğretmenler “Can Güvenliğimiz Sağlansın, Gerekli Tedbirler alınsın!” talebiyle İzmir’den Bursa’ya, Mardin’...
- 21-28 Nisan Ebeler Haftası ve 12-18 Mayıs Dünya Hemşireler Haftası vesilesiyle 10 Mayısta İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde bir araya gelen hemşire ve ebeler basın açıklaması gerçekleştirdi.
- Bu sene 1 Mayıs’a UİD-DER’le birlikte bir işçi kenti olan Lüleburgaz’da katıldım. 1 Mayıs heyecanımız sabah saatlerinde başladı. Yol boyunca türkülerimizle, marşlarımızla 1 Mayıs alanına gittik. Tabii içimizde İstanbul’da kitlesel ve birleşik bir 1...