Buradasınız
Psikolojimizi Bozan Salgın mı, Sömürü Düzeni mi?
İstanbul’dan bir psikolog

Son zamanlarda dünya genelinde yapılan araştırmalarda bireylerin duygu-durum bozukluklarında ciddi anlamda artış gösterdiği tespit edilmiştir. Tıp dergisi The Lancet’te yayımlanan araştırmaya göre 2020’de, küresel çapta depresif ve anksiyete bozuklukları sırasıyla yüzde 28 ve yüzde 26 oranında arttı. (Depresyon 246 milyon, Anksiyete 374 milyon). Bu durum pandemiyle beraber yüksek rakamlara ulaşsa da aslında yeni değil.
Tek gelir kaynağı emek güçleri olan işçilerin hayatlarında tahribe yol açan problemler yaşadığı bilinen bir durumdur. Bu problemlerin başında ekonomik anlamda yaşam standartlarının gitgide düşmesi gelmektedir. Bu problemin devamında kişilerin fiziki ve psikolojik yapısında bozulmalar kaçınılmaz olmaktadır. En temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta güçlük çeken birey, gerilim yaşıyor ve strese giriyor. Bunun sonucunda kimi durumlarda saldırgan davranışlar baş gösteriyor, kaçınılmaz olarak kaygı ve depresif bozuklukların ortaya çıktığı görülüyor. Kişi bu durumla beraber içine kapanıyor ve umutsuzluk içinde gelecek kaygısıyla baş etmeye çalışıyor. Son dönemde yapılan araştırmalar artan bu duygu-durum bozukluklarının nedeni olarak pandemiyi gösterse de aslında pandemi var olan sorunu sadece daha fazla gün yüzüne çıkardı.
The Lancet Araştırmasının ortak yazarlarından Alize Ferrari, “Pandemi akıl sağlığını etkileyen sosyal faktörlerin gün yüzüne çıkmasına neden oldu” ifadesini kullanmıştır. Pandeminin getirdiği yıkıcı sonuçlar en çok işçi sınıfı ve gençlere yansımıştır. Bu dönemde işçiler en temel ihtiyaçlardan yoksun bırakılmış ve zaten var olan eşitsizlik ve sosyal adaletsizlik kendini daha somut bir şekilde göstermiştir. Bu belirsizlik içinde bireylerin duygu-bozukluğu yaşamaması mümkün mü? Peki, sermaye sahipleri bu dönemde kayıplar yaşadı mı? “Kriz demek fırsat demektir” sloganıyla işçileri biraz daha sömüren ve sermayesine sermaye katan patronlar, bu dönemi de başarılı bir şekilde geçirmeye devam ediyor.
Sonuç olarak toplumun büyük bir kesiminde var olan psikolojik problemler sosyal faktörlerden etkilenmektedir. Biz geçinemiyoruz ve geleceğimizle ilgili kaygılıyız. Bu sömürü düzenine karşı tek başımıza etkili olamayabiliriz ancak biz az kişi değiliz! Toplumun üretenleri, emek verenleriyiz. Biz işçi sınıfı olarak bir avuç patrondan, sermaye sahiplerinden kat be kat fazlayız. Tek çare birlikte olmak ve dayanışma ile mücadele etmektir. Umut ve mücadeleyle kalalım…
- “Nehir, Nehir, Çocuğumu Geri Verin!”
- “Bir Daha Asla” Demek İçin Kapitalizme Karşı Mücadeleye!
- Asen Metal’de İş Cinayeti: Sendika Düşmanlığı İş Cinayetine Yol Açtı!
- Ev Sahibi ve Misafirin Çilesi
- Şantiyelerde, Fabrikalarda, Tersanelerde İş Cinayetleri Devam Ediyor!
- Enflasyonu Asgari Ücret Zammı mı Arttırıyor?
- Kemal Türkler ve Unutulmaması Gereken Bir Dönem
- “Yeşil Bursa”ya Ne Oldu?
- Ormana Girişleri Yasaklamak mıdır Önlem?
- “İki Aydır Bizim Eve Et Girmiyor”
- Sarıyer Belediyesi İşçilerinin Grevi Devam Ediyor
- UMUT’tan Yumruk Albümü: Biz Yeni Bir Dünya Kuracağız!
- Küresel Haklar Endeksi: Türkiye İşçiler İçin En Kötü 10 Ülke Arasında!
- Sağlık Emekçilerinin Sabrı Taştı!
- Dr. Ekrem Karakaya’nın Katili Kim?
- DİSK: “TÜİK Gerçekleri Açıkla, Ekmeğimizle Oynama!”
- Kapitalizmin Girdabından Ancak Örgütlü Olursak Kurtuluruz
- Sağlıkta Sorunlar Büyüyor!
- Hendek Katliamında Hayatını Kaybeden İşçiler Anıldı
- Sivas Katliamının 29. Yılında Hayatını Kaybedenler Anıldı
Son Eklenenler
- Nedir grev/direniş çadırı? Üzerine düşünmeden cevap verirsek, bir muşamba ve muşambaları ayakta tutan birkaç tahta direk... Fakat bunun ötesinde bir anlama sahiptir grev ve direniş çadırları. Elbette işçiler bu çadırı öncelikle kendilerini güneşten...
- Onlar komşumuz, iş arkadaşımız. Aynı mahallede, aynı sokakta yaşıyoruz; aynı işyerlerinde çalışıyoruz. Ama kim olduklarının, adlarının, geçmişlerinin bir önemi yok. Onlar mülteci, onlar göçmen… Türkiye’de Suriyeliler, Afganlar”, Amerika’da “...
- Son dönemde dünya genelinde internet ve sosyal medyada yoğun rağbet gören bir teori var, karınca teorisi. Bu teorinin ne kadar bilimsel olduğu tartışmalıdır ama anlatı siyasal ve toplumsal alanla kesiştiği için ilgi görmektedir. Anlatı şöyle: “Gidin...
- En yakın akrabalardan işyerlerimizdeki işçi arkadaşlarımıza dek çevremizdeki insanların sözlerine kulak verdiğimizde, deryada yaşayıp deryadan bihaber olduklarını anlarız. Sıcağı sıcağına canlarını yakan ekmek fiyatının iki katına çıkmasını bile...
- Düzce’de bulunan Standart Profil fabrikasında çalışan Petrol-İş üyesi işçiler, artan enflasyon karşısında aldıkları ücretin her geçen gün erimesi sebebiyle, işverenden ücretlerinin iyileştirilmesini talep etmiş fakat işveren bu talebi geri çevirerek...
- İstanbul Tuzla’da faaliyet gösteren ETF Tekstil fabrikasının patronu fabrikayı kapatacağını duyurup ilk etapta 30 işçiyi işten atmış işçilere ihbar tazminatını ödemeyeceğini, kıdem tazminatının ise yüzde 70’ini ödeyeceğini duyurmuştu. İşçiler işten...
- Türkiye’de neredeyse yüzde 200’e varan enflasyon ücretleri her geçen gün eritirken işçilerin tepkisi de giderek artıyor. Her gün bir fabrikada, şantiyede, lojistik deposunda işçilerin mücadelesi başlıyor.
- Çalıştığım işyerinde arkadaşım Erman abi, televizyon kanallarının popüler yarışması MasterChef’de yapılan bir yemeği çok beğenmiş, çay molasında ballandıra ballandıra anlatıyordu. 350 gram dana bonfile, dana füme, 300 gram kestane mantarı, tereyağı...
- “Bir zaman makinesi olsa ve mesela üç yüz yıl öncesine gidebilsek bugünün dünyasından çok farklı bir dünya ile karşılaşırdık.” Böyle başlıyordu İşçi Dayanışması’nın bir önceki sayısında Emekçi Kadın köşemiz. Gelin geçmişe yolculuğumuzu sürdürelim....
- Eşe dosta selam. İnandığım doğruların adamı oldum, böyle yaşadım karınca kararınca. Bu doğruların savaşını daha çok sanatımda yapmaya çalıştım. Kursağıma hakkım olmayan bir tek kuruş dahi girmemiştir.” Böyle diyordu işçi sınıfının yazarlarından...
- Düzce’de bulunan Standart Profil fabrikasında çalışan Petrol-İş üyesi işçiler, artan enflasyon karşısında aldıkları ücretin her geçen gün erimesi sebebiyle, ücretlerinin iyileştirilmesini talep ettiler. Ancak Standart Profil yönetimi işçilerin bu...
- 1980’lerde İngiltere’de kadın bir başbakan iktidardaydı, adı da Margaret Thatcher’dı. Bu kadın başbakan emekten, işçiden, toplumdan yana ne varsa ona düşmandı. İngiltere’deki işçiler ona “süt hırsızı” derlerdi. Çünkü daha henüz Eğitim ve Bilim...
- Bir yere baktığımızda gördüklerimize bir daha dönüp bakarsanız mutlaka dikkatinizi çeken bir şey vardır. Ben de bir yere baktım ve dikkatimi bir manzara çekti. Bu manzaranın iki ayrı hikâyesi var. Burası benim ikamet ettiğim mahalledir. Kocaman olan...