Buradasınız
SGK’nın Açık Vermesi İşçilerin Suçu mu?
Son dönemde emeklilikte yaşa takılanlardan (EYT) dolayı SGK meselesi yeniden gündeme geldi. İktidar, “EYT’lilerin istediği olursa SGK zarar eder, batar” diyor. Oysa mevcut durumda SGK fonları, çeşitli biçimler altında özel hastanelere yani patronlara aktarılıyor. Ama sıra işçiye geldiğinde “SGK zarar mı etsin!” cevabı veriliyor. Siyasi iktidar, SGK fonlarının işçi sınıfına daha fazla aktarılmasını “zarar” olarak değerlendiriliyor. Sanki işçilerden yapılan kesintilerle oluşmuş bir sosyal güvenlik sistemi değil de bir kapitalist şirket söz konuymuş gibi!
Ülkenin sosyal güvenlik sistemini düzenleyen bu kurumu bir holding gibi düşünmek doğru değildir. Sosyal Güvenlik Kurumu kâr hedefi gütmeyen, ticari olmayan bir kurumdur. Milyonlarca işçi ve emekçinin hastalık, işsizlik, sakatlık, ölüm ve analık halinde korunmasını sağlamakla, emekli aylıklarını ve sağlık harcamalarını ödemekle yükümlüdür. Bu amaç için kurulmuştur. Peki, SGK milyonlarca işçi ve emekçiye bu paraları nereden bulup da veriyor, sosyal güvenlik sistemini nasıl finanse ediyor? Kurumun gelirlerinin %85’ini işçilerin brüt ücretlerinden kesilen primler oluşturuyor. Bunun anlamı, SGK fonlarının işçi sınıfına ait olduğudur. Meselâ diyelim ki SGK bütçesi açık verdi; o takdirde yine ezici ağırlıkla işçi ve emekçilerden toplanan vergilerden SGK’ya pay aktarılıyor. Yani SGK’nın giderlerinin gelirlerinden fazla olması durumunda ortaya çıkan bütçe açığı, genel bütçeden karşılanıyor. Dolayısıyla bütçesi açık veren SGK’nın batması mümkün değildir.
AKP hükümeti, 2006 yılında sistemin kimi sorunlarından dem vurup “Sosyal Güvenlik Reformu” yaptı. Adına “reform” yani düzeltme/iyileştirme dediler ama işçilerin çalışma ve yaşam koşullarında herhangi bir iyileşme olmadı, sorunlar düzelmedi. Aksine yasa yürürlüğe girdikten sonra sigortalı olanlar ciddi kayıplar yaşadı, mevcut sigortalıların da kimi hakları gasp edildi. İktidar, bu yasanın bir ihtiyaç olduğu yanılsamasını oluşturabilmek için “SGK zarar ediyor, bütçe açıkları var. Bu açıkları kapatacağız” söylemini kullandı. Hatta bu söylemi, kimi mitinglerde AKP’ye oy veren örgütsüz emekçilere de alkışlattı! İktidarın şikâyet ettiği SGK açıklarını azaltmanın iki yolu vardı. Birincisi kayıt dışılığın önüne geçerek ve patronların SGK primlerini işçilerin gerçek ücreti üzerinden yatırmasını sağlayarak SGK’nın gelirlerini arttırmak, ikincisi giderleri kısmak… AKP, ikincisini yani giderleri kısmayı tercih etti! Peki, SGK giderlerinin kısılması ne anlama geliyordu? Adına “reform” dedikleri hak gaspıyla birlikte, aylık bağlama oranları yarı yarıya düşürülerek emekli maaşları kuşa çevrildi. Emekli olma yaşı kademeli olarak 65’e çıkartıldı ve sağlık daha da paralı hale getirildi.
“SGK açığı var” diyerek emeklilik maaşlarını düşüren, “emekli aylıkları bütçeye külfet oluşturuyor” diyerek emeklilik yaşını 65’e çıkartan, “kaynak yok” diyerek EYT’lilerin haklarına el koyan, “katkı payı” adı altında işçinin cebinden çıkan sağlık harcamalarını arttıran hükümet, iş patronlara gelince farklı konuşuyor. “Açık var ama senden daha az prim istiyorum” diyor! Yasal değişiklikler ve teşvik uygulamalarıyla patronların ödediği primlerden yüzde 25 oranında indirim yapıyor! Bir yandan vergi gelirlerinin azalacağını söyleyerek asgari ücretin vergi dışı tutulmasına karşı çıkan hükümet, öte yandan sigortasız işçi çalıştıran, dolayısıyla vergi kaçıran patronlara göz yumuyor! Sağlığı ticarileştirerek ilaç şirketlerini ihya ediyor!
SGK’nın açık vermesi işçi ve emekçilerin suçu değildir. SGK’nın görevi fonlarını patronlara peşkeş çekmek değil, bu fonları işçi sınıfına daha fazla emeklilik ve sağlık hizmeti vermek için harcamaktır. Ama siyasi iktidar işçiler için yapılması gereken harcamalara “zarar” diyerek işçilerin bilincini bulandırmak istiyor. Üstelik mesele kaynak sorunu değil, mevcut kaynakların kullanımında bir tercih meselesidir. Hükümet işçiyi, emekçiyi, emekliyi, malulü, yaşlıyı korumak yerine, bizlerden topladığı paralarla oluşan fonları sermayeye peşkeş çekiyor.
Kardeşler, iktidar, vergi ve sosyal fonları emekçilere daha iyi hizmet vermek için değil işverenlere kaynak transfer etmek için kullanıyor. Bize mezarda emekliliği dayatanlara, emeklilik aylıklarını düşürenlere ve EYT’lilerin haklarını gasp edenlere koca bir HAYIR demeliyiz!
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
Son Eklenenler
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...