Buradasınız
Siyah Kurdele, “Hayır” veya “Bir Öğün Yemek”
İstanbul’dan bir grup işçi

1993 yılının Mart ayı. Türkiye’de dönemin hükümeti “hukuksal altyapısı yok” gerekçesiyle özel radyoların kapatılması kararı alır. Bu karara bir tepki olarak ortaya çıkan “siyah kurdele” eylemi ülke geneline yayılır. Boyunlarına siyah kurdele bağlayan gençler, arabaların antenlerinde siyah kurdeleler, fabrikalarda makinelerine siyah kurdele bağlayan işçiler hızla çoğalır. Siyah kurdele eyleminin toplumun geniş kesimleri tarafından sahiplenilmesi hükümete geri adım attırır ve radyo yasağı kalkar. O dönemde bu protesto eylemine katılan bir tekstil fabrikasındaki işçiler de iş araçlarına, kapı kollarına siyah kurdeleler asmıştır. Ancak radyo yasağı kalkmasına rağmen işçiler kurdeleleri sökmezler. Bunu gören yönetim paniğe kapılır, müdürler ortalıkta gezinip kurdeleleri kaldırtmak ister. Söz konusu olan sadece bir kurdeledir ama ortak bir duyguyla hareket eden işçilerin varlığıdır patronu asıl tedirgin eden. Nitekim işçiler için siyah kurdele artık patronun dayatmalarına karşı mücadelenin bir simgesi haline gelmiştir. Uzun zamandır yemeklerin kötü olmasından şikâyet eden işçilerin talebini görmezden gelen patron, siyah kurdele eyleminin devam etmesi üzerine yemekleri iyileştirmek ve zorunlu mesaileri kaldırmak zorunda kalır.
“Siyah kurdele” eylemi radyo yasağını kaldırtmış, bir tekstil firmasında işçilerin talepleri karşılanmıştır. Peki, bir selamlaşma neleri değiştirebilir? Gelin 1980 yılının bir Latin Amerika ülkesine uzanalım ve basit bir selamlaşmanın nasıl bir sembole ve örgütlenme kampanyasına dönüşebileceğini görelim. 1980’de Uruguay’da işbaşındaki faşist cunta, anayasayı değiştirmek için ülkeyi referanduma götürme kararı alır. Ancak hesaba katmadıkları bir şey vardır: Toplumun örgütlü tepkisi! Referandumda “Evet” çıkması için müthiş bir baskı ortamı kuran egemenler, muhalif sesleri susturmak için devletin tüm gücünü kullanırlar. Ancak her türlü yıldırma ve korkutma politikasına karşın sosyalistler ve mücadeleci işçiler her alanda örgütlü mücadeleyi sürdürmekten vazgeçmezler. Sonuçta referandumda yüzde 57’lik bir “Hayır” oyu çıkar! Darbecilerin böyle bir hezimet yaşamasının altında yaşamın her alanına sirayet eden muazzam bir değişim isteği vardır. Öyle ki anayasa oylaması öncesi on binlerce insan her sabah birbirine “Günaydın” yerine “Hayır” diyerek, “Hayır” oyunun propagandasını yapmıştır. Değişim isteğindeki bu ısrar ve yaratıcılık, bir selamı alıp çok farklı bir yere taşımış, baskıcı askeri yönetimin iktidardan düşmesine neden olmuştur.
Günümüze gelelim. Türkiye’de yaşayan emekçiler olarak yoksullaşma çukuruna itilmiş durumdayız. Bu çukuru derinleştirip genişleten siyasi iktidar ve sermaye sahipleri baskının ve kirli oyunların dozunu arttırıyor. Sorunlarımız büyük, taleplerimiz ortak. Ancak taleplerimizin hayata geçirilmesi için harekete geçmemiz, sesimizi çıkarmamız gerekiyor. Örneğin UİD-DER’in başlattığı mücadele kampanyasında yer alan taleplerin daha fazla gündem edilmesi, geniş kesimlere yayılması, konuşulması bile çok şeyi değiştirebilir. Herkesin birbirine günaydın yerine “bir öğün yemek” diyerek selam verdiğini hayal edelim. Böyle bir durumda AKP-MHP iktidarı Meclise gelen bu talebi reddetme cesaretini gösterebilir miydi? Elbette gösteremezdi. Veya bugün yapılan savaş çığırtkanlığını ele alalım. İktidar medyası televizyonlarda, gazetelerde, sosyal medyada savaş naraları atarken “savaşa hayır” diyenlerin sesleri boğuluyor. Oysa “savaşa hayır” diyenlerin sesi daha fazla çıksa, yine örneğimizdeki gibi herkes birbirine “merhaba” yerine “savaşa hayır” dese savaş çığırtkanlığı yapanların sesi bu kadar çok çıkabilir miydi?
Demek ki her zaman yapılabilecek bir şey olduğunu, hiçbir çabanın boşa gitmeyeceğini bilmeliyiz. Elimiz kolumuz bağlı oturmak yerine sesini çıkaranlara bir ses de biz vermeliyiz. Haklı ve meşru taleplerimiz etrafında birleşmeli, sorunlarımızın çözümü için taleplerimizi daha fazla gündem etmeliyiz.
Esirler Dünyası Uyanmalı!
- Kuru Ekmek
- Yoksulluğundan Utanmak!
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Çocuklarımız İçin
- 3 İşçi Kadın, 3 Hayat, 3 Talep!
- Bu Düzen Değişmeli!
- Bir Yanımız Uzay Çağı Bir Yanımız Yoksulluk
- Emekçi Kadınlar: Mahalleyi UİD-DER’e, UİD-DER’i Mahallemize Taşıyoruz!
- Market Raflarından Sınıf Siyasetine
- Emekliyiz, Adana Arçelik İşçileriyle Dayanışma İçindeyiz
- Yüksek Kiralar, UİD-DER’in Kampanyası ve İşçi Dayanışması
- Çocuklar Bayılmasın Diye Kampanyamıza Sahip Çıkalım!
- UİD-DER’in Kampanyasının Eyüp’ten Yansımaları
- Yapılan Zamlar Geri Alınsın!
- Annelerimizin Ücretlerinin Yükseltilmesini, Çalışma Saatlerinin Kısaltılmasını İstiyoruz!
- Pazara mı Gitsek Ucuz Olur Markete mi?
- Israr Ettik ve Kazandık
- “Tost Günü” ya da “Birlik ve Mücadele Günü”
- Asgari Ücret: Kim Haklı, Meşru Olan Ne?
- Okul Öncesi Eğitimde Ücretsiz Yemek Hakkı Kazanıldı
Son Eklenenler
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/
- Adana ve Mersin’de faaliyet gösteren Toros Tarım tesislerinde Petrol-İş Sendikasında örgütlü 213 işçi, 21 Mayıs sabahı greve çıktı. UİD-DER’li işçiler olarak grevin 5. gününde Mersin’deki fabrikanın önünde grevci işçilere dayanışma ziyaretinde...
- Nakba’nın 77. yılında dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçiler, Filistin halkına yapılan zulmü protesto ediyor, şehir meydanlarında kitlesel gösteriler düzenliyor. Dünya genelinde yüzbinlerce işçi ve emekçi, 77 sene önce Filistin halkının...