Buradasınız
Yoksulluğundan Utanmak!

Her geçen gün daha fazla emekçiyi içine alan bir yoksulluk çığıyla karşı karşıyayız. Emekçiler alım güçlerinin düştüğünün, yaşam standartlarının gerilediğinin farkındalar ve bu duruma tepkililer. Ancak yoksulluğunun farkına varmak veya yoksul olduğunu kabul etmek söz konusu olunca durum değişiyor. Çünkü yoksul olmak utanılacak bir şey olarak görülüyor.
Yoksulluğu yaratan kapitalist düzen aynı anda yoksulluğun ayıp olduğu düşüncesini de doğurur. Elbette bu düşünce egemen sınıf tarafından üretilir, pompalanır. Dizilerde yoksulların değil de zenginlerin yaşamının konu edilmesi yeterince açıklayıcı değil mi? Yoksulluktan kurtulmanın yolu sınıf atlamak olarak gösterilir; üniversitelerden dizilere varıncaya kadar her alanda makbul olanın bu olduğu propaganda edilir. İşte bundan dolayı işçi ve emekçilerin önemli bir kısmı, kendilerini yoksul değil “orta halli” kategorisinde düşünür. Böylece hakir görülen yoksulluk duygusundan kurtulabileceklerini sanırlar.
Örneğin okullarda kayıt parası, organizasyon parası vb. adı altında sürekli para toplanmasından rahatsız olan veliler, ortak mesajlaşma gruplarında tepkilerini paylaşmaktan çekiniyor, bunu ayıp buluyorlar. Başka ihtiyaçlarından kısıyor, zorlanarak da olsa okul masraflarına katlanmaya çalışıyorlar. Oysa eğitim tümüyle parasız bir kamu hizmeti olmalıdır. Ama bunun için mücadele yürütmek gerekir. İşçi ve emekçiler örgütlü olmadıkları ve ne yazık ki sorumluluk almadıkları için böyle bir mücadele gelişemiyor. Veliler, okulların ihtiyacını karşılayan müşterilere dönüşüyorlar.
Yoksulluğun boyutunun farkına varmak kolay da değildir. Çünkü hemen herkes yaşadığı semte, kendi bulunduğu çevreye bakarak zihninde bir gelir piramidi oluşturur. Bu bir yanılsama yaratır. Genellikle bizden biraz daha “düşük” veya biraz daha “yüksek” gelirliler vardır yaşadığımız semtlerde. Ama bu insanların ezici çoğunluğu işçidir, emekçidir. İnsanlar yanlış bir şekilde, kendilerini tüm zenginliğe el koyan ve egemen sınıfı oluşturan kapitalistlerle değil, kendileri gibi emekçi olanlarla kıyaslarlar. Oysa yoksulluk ancak zenginliğe referansla tanımlanabilir, ancak zenginlikle kıyaslandığında boyutları fark edilir. Yakın zamanda paylaşılan bir rapora göre Türkiye’de en zengin 13 milyarderin serveti (38,9 milyar dolar), 44 milyon kişinin toplam servetinden (38,5 milyar dolar) daha fazla. En zengin yüzde 1’in serveti ise en alttaki yüzde 90’ın toplam servetinin 1,4 katı! Büyük resim budur, yoksullukla zenginliğin birlikte yer aldığı bir toplumsal piramit!
Yoksul olmak ne utanılacak bir şeydir ne de kişilerle ilgilidir. İşçi olup da yoksul olmayanımız neredeyse yok, başka türlü de olamaz zaten. Elbette yoksulluk göreceli, kendi içinde skalası olan bir olgudur. İşçi Dayanışması gazetemizde dikkat çeken bir tanımlama yapılıyor: Yoksulluk çukuru! Yoksulluk çukurunun derinleşip genişlediğini söylüyoruz. Bu bir gerçekliği resmediyor: Bu çukurun en dibindekiler de yoksul, yamaçlarındakiler de. Emekçiler olarak mahkûm edildiğimiz bu çukurun şimdilik hangi noktasında olursak olalım, hızla daha aşağılara yuvarlanıyoruz. Yoksulluğumuzdan kurtulmak istiyorsak bunun kişisel bir başarısızlık olmadığını, toplumsal bölüşüm sorunu olduğunu anlamalıyız. İşçi sınıfı olarak bizi ürettiğimiz zenginlik dağlarından ötede, bir yoksulluk çukurunda yaşamaya mahkûm edenlere karşı birleşmeliyiz.
Garp Cephesinde Değişen Ne?
- Kuru Ekmek
- Yoksulluğundan Utanmak!
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Çocuklarımız İçin
- 3 İşçi Kadın, 3 Hayat, 3 Talep!
- Bu Düzen Değişmeli!
- Bir Yanımız Uzay Çağı Bir Yanımız Yoksulluk
- Emekçi Kadınlar: Mahalleyi UİD-DER’e, UİD-DER’i Mahallemize Taşıyoruz!
- Market Raflarından Sınıf Siyasetine
- Emekliyiz, Adana Arçelik İşçileriyle Dayanışma İçindeyiz
- Yüksek Kiralar, UİD-DER’in Kampanyası ve İşçi Dayanışması
- Çocuklar Bayılmasın Diye Kampanyamıza Sahip Çıkalım!
- UİD-DER’in Kampanyasının Eyüp’ten Yansımaları
- Yapılan Zamlar Geri Alınsın!
- Annelerimizin Ücretlerinin Yükseltilmesini, Çalışma Saatlerinin Kısaltılmasını İstiyoruz!
- Pazara mı Gitsek Ucuz Olur Markete mi?
- Israr Ettik ve Kazandık
- “Tost Günü” ya da “Birlik ve Mücadele Günü”
- Asgari Ücret: Kim Haklı, Meşru Olan Ne?
- Okul Öncesi Eğitimde Ücretsiz Yemek Hakkı Kazanıldı
Son Eklenenler
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...
- Annem, ablamla birlikte dördüncü katta oturur. Sokağa inmez ama mahallede, köyde, Almanya’daki akrabalarda ne olup bittiğini mutlaka bilir. Evden her çıktığımda balkonundadır. Selamlaşır, iki laf ederiz. Başımda bazen UİD-DER yazılı kırmızı şapkam,...
- Karanlık ve aydınlık… Ölüm ve yaşam… Emek ve sermaye… Sonsuz evrenimizde her şey karşıtıyla birlikte var. Sömürü ve zulüm varsa isyan da var. Sınır, din dil, ırk farkı tanımadan dünya meydanlarında tek ses tek yürek olan işçiler, işçi sınıfımız var...
- Emperyalist savaşın alevlerini büyüten, milyonlarca masum insanı, doğayı katleden, kentleri yok eden egemenler ne yaparlarsa yapsınlar emekçilerin birbirleriyle dayanışmasının önüne geçemiyorlar. İşçi ve emekçiler fabrikalardan limanlara,...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi grevinde yaşananlar hakkında Marksist Tutum’da bir makale okudum. Tam da içimden geçenleri, cümlelere dökemediklerimi noktasına virgülüne kadar yansıtan bir yazıydı. Konuyu derinlemesine ele alan bu yazı her mücadelede...
- Zeytinlik alanları maden ve enerji işletmeciliğine açacak yasa teklifine karşı tepkiler sürüyor. Çeşitli illerden Ankara’ya gelen köylüler, talan yasasına karşı TBMM yakınında bulunan Cemal Süreya Parkı’nda direniş nöbetindeler.
- Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli mücadeleler, dönemeç noktaları vardır. 1970 Haziran’ı bu tarihte önemli bir yere sahiptir. Bugün halen aşılamamış bir zirve olan 15-16 Haziran direnişi sürecinde, işçi sınıfı yapay kutuplaştırma...