Buradasınız
Soma’da Bilirkişi Raporu: Göz Göre Göre Katliam!

13 Mayısta Soma’da gerçekleşen maden faciasının ardından, Soma Holding’e ait maden ocağında yapılan araştırmalar ve sağ kurtulan işçilerin verdiği ifadeler, 301 işçinin göz göre göre ölüme gönderildiğini ortaya koyuyor. Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre, Soma’da 301 işçinin hayatını kaybettiği facianın “Geliyorum” diye sinyal verdiği ortaya çıktı. Radikal’in ele geçirdiği bilirkişi raporuna göre, yer altındaki karbonmonoksit miktarını ölçen sensörler, faciayı aylar önceden haber verdi. 50 PPM’yi aşmaması gereken karbonmonoksiz miktarı beş ay boyunca defalarca bu sınırı geçtiği ve hatta 500 PPM’ye kadar ulaştığı halde, sensörlerin uyarısına kulak asılmadı. Ayrıca oksijen miktarı da çok kez yüzde 19’un altına düşmesine rağmen maden boşaltılmadı. Gaz ölçümlerinden sorumlu teknik nezaretçiler 15 günde bir hazırladıkları onaylı deftere karbonmonoksit yükselişlerini geçirmedi. Öte yandan, madende 30 dereceyi aşmaması gereken kuru sıcaklık miktarı, faciadan önceki bir haftadan itibaren 46 dereceye kadar yükseldiği halde kimse kılını kıpırdatmadı. Öyle ki, 301 işçinin can verdiği saatlerde sıcaklık, 46 dereceydi.
İlk bilirkişi incelemesi 4 gün sonra
Soma’daki ilk bilirkişi incelemesi madendeki koşullar nedeniyle faciadan ancak dört gün sonra, 16 Mayıs’ta yapılabildi. Prof. Dr. Ercüment Yalçın, Prof. Dr. Ahmet Hakan Onur, Prof. Dr. Eyüp Akpınar ve iş güvenliği uzmanı Alpaslan Ertürk’ün oluşan heyet, hazırladıkları tutanakta, kömür işletmelerinde hava ile teması sağlanan kömür oksitlenmesi sonucunda ısının açığa çıktığını, bu ısı uzaklaştırılmadığı takdirde ocak yangınlarının oluştuğunu kaydetti. Tutanakta, kömürün kendiliğinden yanması sonucunda karbonmonoksit, karbondioksit, ısı ve nemin açığa çıktığı, bu parametrelerin izlenmesi halinde yangının takip ve tespit edilebilmesinin mümkün olduğu kaydedildi.
10 katına kadar çıkmış
Kömürlerin kendiliğinden yanmasını belirleyen karbonmonoksit gazına ilişkin madendeki 48 ayrı sensör üzerinde yapılan incelemede, Mart 2014’ten facianın meydana geldiği 12 Mayıs’a kadarki süreçte, madenlerde izin verilen, 50 PPM’lik azami konsantrasyon düzeyinin aşıldığı ve bu yönde çok sayıda ölçüm kaydı olduğu saptandı. Bilhassa “S panosu S3 klasik ayak hava çıkışındaki 470 numaralı sensörde” yer yer farklı aralıklarla 500 PPM’nin çok üzerinde değerler tespit edildi. H panosu H3 hava çıkışındaki 490 numaralı sensörde de, 8-13 Mayıs arasında aynı oranda yükselme gözlendi. S panosu S2 hava çıkışındaki 536 numaralı sensör ve anayol üzerindeki 415 numaralı sensörde de benzer bir artış görüldü. Bilirkişi raporunda, bu oranlar şöyle yorumlandı: “Yüksek karbonmonoksit kömürün kendiliğinden yanmasının en önemli göstergesidir. Madenlerde iş sağlığı ve güvenliği yönetmeliğine göre yüzde 19 oksijen değeri altında, maksimum yüzde 5 karbonmonoksit ve maksimum 50 PPM üzerinde karbonmonoksit bulunan ortamlarda çalışılmaz. Yukarıda konumları belirlenen sensörlerde oksijen değerleri de incelenmiş olup limit değerinin altında oksijen konsantrasyonlarına rastlanmıştır.”
Deftere yazmamışlar
Raporda madendeki iş güvenliğinden teknik nezaretçilerin sorumlu olduğu, bu görevlilerin sensörlerden gelen verileri 15 günde bir onaylı nezaretçi defterine kaydetmeleri gerektiği, deftere yazılan eksikliklerin yerine getirilmesinden işveren vekili ve şirketin sahibinin yükümlü olduğu ifade edildi. Defter incelendiğinde, Ocak 2014’ten faciaya kadarki dokuz nottan sadece birinde, 24 Şubat’ta H panosunda karbonmonoksit artışından söz edildiği, diğer tarihlerde karbonmonoksit artışına ve oksijen yetersizliğine ilişkin bilgi verilmediği anlaşıldı. 9 Nisan’da deftere “yeni konacak fan için bir irtibat bacasına başlandığı” bilgisi verildiği, bu durumda “ocakta bir hava sıkıntısının olduğunun anlaşıldığı” belirtildi.
Ayrıca, 15 Ocak 17 Şubat 2014’te iş yeri hekimi gözlem defterinde de gaz anormalliklerine değinilmediği, zaten bu tarihten sonra toplantı yapılmadığı belirlendi. Bilirkişiler; teknik nezaretçi, işletme müdürü, saha sahibi, iş güvenliği başmühendisleri, şirketin yönetim kurulu başkanı ve vardiya amirlerinin kusurlu olduğu sonucuna vardı.
Soma Cumhuriyet Başsavcılığında ifadesi alınan şüpheliler sadece dinamit atışlarının yapıldığı anlarda PPM değerinin yükseldiğini ve bunun 15 saniye gibi kısa bir süre devam ettiğini, bu yüzden önlem alma gereği hissetmediklerini savundu. İş Güvenliği biriminde çalışan Soner Günay, karbonmonoksit miktanı 50 PPM’yi geçtiğinde, oksijen miktarı yüzde 19’un altına düştüğünde ve metan gazı yüzde 0,5’e çıktığında sensörlerin kendiliğinden alarm verdiğini belirterek, şöyle dedi: “Dinamit patlatma esnası dışında sensörler uyarı vermiyordu. İşimiz gereği dinamit patlatmamız gerekiyordu. Dinamit patlattığımız sırada oluşan duman nedeniyle sensörler uyarı veriyordu. Uyarılar incelediğimizde 60-70 PPM uyarı verdiğini görüyordum. Sensör 5-15 dakika arasında uyarı vermeye devam ediyordu. PPM 50’nin altına düştüğünde sersör uyarı vermeyi kesiyordu. Eğer dinamit atımından kaynaklanan uyarı değil ise ayağı hemen boşaltıp gerekli güvenlik tedbirlerini alıyorduk.”
46 derecede ölüme gittiler
Bilirkişilerden Prof. Ahmet Hakan Onur, madendeki gaz, sıcaklık ve basınç veri kayıtlarına ilişkin 18 Mayıs’ta Soma Başsavcılığı’na bilgi sundu. Bu bilgi notuna göre; yeraltında kömürün kendiliğinden yanmasının en önemli delilinin sıcaklık konsantrasyonu ve artışı olduğu belirtildi. Maden ocaklarında havanın nem değerlerine bağlı olarak kuru sıcaklığın 30, yaş sıcaklığın da 25 dereceyi geçmemesi gerektiği ifade edildi. Madende bulunan 428 numaralı sıcaklık sensörü üzerinde yapılan incelemede ise 6 Nisan ve 5 Mayıs tarihleri arasında sıcaklığın 25’ten 30’a yükseldiği, 6 Mayıs’tan 13 Mayıs’a kadar da kademeli olarak artarak 46’ya çıktığı belirlendi. Olay anında 46 dereceyi gösterdiği anlaşıldı.
İşte o tutanak!
Soma Madencilik’in Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, tutuklanmadan önce savcılıkta alınan ifadesinde, şirketteki tüm yetkilerin Yönetim Kurulu Üyesi Ramazan Doğru’ya ait olduğunu, dolayısıyla sorumlunun da Doğru olduğunu savunmuştu. Bu iddiasına ilişkin, yetkilerin Doğru’ya devredildiğine dair 17 Ocak 2014 tarihli şirket karar örneğini sunmuştu. Ramazan Doğru ise bu tutanakta, kendisine ait olduğu iddia edilen imzanın sahte olduğunu savunmuştu.
- “Benim Suçumdu Abla”
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
- Aşırı Sıcaklar İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Tehdit Ediyor
- Teknoloji Çağındayız Ama İşçiler Çalışırken Ölüyor!
Son Eklenenler
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...