Buradasınız
Türkiye’nin Dizi İhracatı Emekçileri İlgilendiriyor mu?
Sarıgazi’den bir metal işçisi
Son yıllarda Türk televizyon dizilerinin yurt dışına satışında önemli bir artış yaşanıyor. Başta Ortadoğu ve Afrika ülkeleri olmak üzere Güney Amerika ve Balkan ülkelerine, Azerbaycan’a, Yunanistan’a ve daha pek çok ülkeye “kültür” ihracatı yapıyormuşuz. Hatta son büyük başarımız Aşk-ı Memnu dizisinin İtalya’ya pazarlanmasıymış.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre, 2005 yılından 2011'in sonuna kadar toplam 76 ülkeye 35 bin 675 saat dizi satışı gerçekleşmiş. Aşk-ı Memnu Bulgaristan’da en çok izlenen diziymiş, Yunanistan’da ise her iki kişiden biri Türk dizisi izliyormuş. Uzun sözün kısası, zamanında Türkiye nasıl ağır bir Brezilya dizileri bombardımanına tutulduysa, şimdi pek çok ülke Türk dizileri bombardımanı altında bulunuyor.
Bu dizi ihracatı nedeniyle Türk halkının gurur duyması isteniyor. Ama hangi Türk halkı? Meselâ Türkiye’de yaşayan halkların ezici çoğunluğunu emekçiler oluşturuyor. Bu diziler de emekçiler mi temsil ediliyor? Dizilerde bizden birinin, asgari ücretle evini geçindirmeye çalışan bir işçinin yaşamı anlatılıyor mu? Anlatılsa bile çözüm yolu olarak ne sunuluyor? Ya da patronlar işçilerin hakkını vermediğinde mücadele eden işçilerden bahsediliyor mu? Yoksa bizim hayatımız gerçekten de yalılarda, köşklerde, çiftliklerde entrikalar içinde geçiyor da bizim mi haberimiz yok? Türkiye’nin gerçeklerini kurtların vadisinde beli silahlı dolaşan adamlar mı yansıtıyor? Gerçek hayatta kaç milyarderin oğlu kapıcı kızına âşık oluyor ya da kaç fakir kız zengin bir erkekle evlenerek mutlu sona eriyor? Bu zırvalıklar mı Türkiye’nin gerçekleri? Yoksa Temmuzda iş cinayetlerinde ölen 110 işçi mi? Asgari ücretle, günde 12 saat çalışarak yaşamaya çalışan biz işçiler mi?
Spot ışıkları altında oynanan bu oyunların bir amacı var aslında. Kendi gerçeklerimizle yüzleşmek ve sorgulamak yerine hayaller âleminde yaşamamızı, gerçeklerin farkına varmamamızı istiyorlar. Öyleyse bu dizilerin yurt dışına satılmasını nasıl yorumlamalıyız?
Dünya, kapitalist sistemin en büyük krizlerinden birinin içinde debeleniyor. Kimi ülkelerde insanlar açlıktan ölürken, koşulları görece daha iyi olan ülkelerde ise işçilerin elindeki haklar birer birer ellerinden alınıyor. Dünyanın her yerinde işçilere yönelik saldırıların dozu kat be kat artıyor. Tabii patronlar, işçilerin bu saldırıları fark etmesini istemiyorlar. Bu dipsiz kuyudan çıkmanın yolunu düşünmesinler diye onlara dozu her geçen gün artan uyuşturucuları vermeye devam ediyorlar. Bunun en etkili araçlarından biri olan televizyonlarda, son moda Türk dizilerini yüksek dozda veriyorlar. Ben bunda Türk işçilerinin gururlanacağı hiçbir şey göremiyorum. Ayrıca sinema sektörü muazzam bir kâr alanıdır. Patronlar, buralardan büyük kârlar elde ediyorlar. İşin bu yönü asla akıllardan çıkartılmamalı.
Bütün ülkelerin işçileri kuru safsatalara, süslü yalanlara inanmak yerine mücadele kültürünü ihraç etmeli bir diğer ülkeye. Bizim kültürümüz, Latin Amerika’da 2000’li yılların başında tekrar yakılan, geçen yıl Ortadoğu’da başlayan ve dünyanın dört bir yanına yayılan isyan ateşidir. Yunanistan’daki işçileri örnek almalıyız meselâ. Bizim kültürümüz, yanındaki arkadaşını yalnız bırakmak yerine, onunla beraber hakkını aramaktır. Amerikan işçilerinin mücadelesiyle 8 saatlik işgünü tüm dünyada kabul edildi. İngiltere’de kadın işçilerin eşit işe eşit ücret mücadelesiyle kadın işçilerin hakları genişledi. Türkiye’de 1963 yılındaki Kavel greviyle, grev anayasal ve yasal bir hak olarak kazanıldı. Kıdem tazminatı işçilerin mücadelesiyle elde edildi. İşte bizim sahip çıkmamız gereken asıl kültür budur. Çocuklarımıza bırakacağımız gerçek miras da bu hakların genişletilmesi için yapacaklarımızdır.
Milli Gelir Kime Gelir?
- “Bizim Hayallerimizi, Sizin Geleceğinizi Çaldılar”
- Bizim Mahallenin Gençleri
- Kişisel Gelişim Zırvasına Kanma, Sınıf Mücadelesine Sarıl
- Sömürü Düzenini Uçurumdan Atmak İçin Örgütlenelim
- Hindistan’da 250 Milyon Dolarlık Düğün ve Yoksulluk
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Sahip Olduğunuz Servet Bizden Çaldıklarınızdır!
- “Sayende Sigortalı Çalıştım, Emekliliğime Az Kaldı”
- Bayramları Bayram Gibi Yaşamak İçin!
- Dünya Üzerinde Yaşayan Herkesin Evi Olmalı
- Onlar Yok Ediyor, Biz Yenisini Yapacağız!
- Suyun Lüksü Olur mu Hiç?
- “Senin Yolundan Gideceğim Amca”
- Her Günü Doğa ve İnsanlık Günü İlan Etmek İçin…
- “Kıpır Kıpırsın, Heyecanın Ne Güzel Ey Yolcu”
- “Bence, Sevgi Emektir”
- Ah, Cemal Ah!
- Bir Fotoğraf Karesinin Hissettirdikleri
- Davulun Sesi Uzaktan Hoş Gelir
- İstanbul’da Yaşam: Deniz Kıyısında Deniz Görememek!
Son Eklenenler
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...