Buradasınız
Umutluyuz Çünkü Biliyoruz…

Gündelik hayatın olağan akışı içinde insanlar, geçmişten bugüne nasıl geldiğimiz, hayatın geleceğe doğru nasıl ilerlediği üzerine pek düşünmez. Biz işçilerin yaşamında fazla mesailer, geçim derdi, çoluk çocuğun derdi, evin derdi hiç bitmez. Bu yüzden çoğumuzun, tarihin akışı üzerine düşünecek ne fırsatı, ne de mecali kalır. Zaten sistemin egemenleri, emeğiyle tüm dünyadaki zenginliği üreten işçilerin, böyle konular üzerine kafa yormalarını istemezler. Evden işe, işten eve koşuşturma içinde yaşamımızı tüketmemiz, küçük dünyalarımıza kendimizi hapsetmemiz onların işine gelir. İşçilerin tarih bilinci edinmesi patronlar sınıfının işine gelmez.
İnsanlar genellikle yaşadıkları hayat koşullarına, kısa hayat deneyimlerinden bakarlar. Örneğin 5 yıldır çalışma yaşamının içinde yer alan genç bir işçi, bu kısacık sürede gözlemlediği koşulların geçmişten beri hep aynı olduğunu düşünür. Kendisi ve diğer işçiler açısından koşulların pek fazla değişmediğini, hatta genel olarak daha kötüye gittiğini görüp umutsuzluğa sürüklenir. “Böyle gelmiş böyle gider” sözü zihninde yer etmeye başlar. Dünyanın değişmeyeceğine inanan ve umutsuzluğa sürüklenen işçiler, sömürüye karşı çıkmaktan, haklarını aramaktan ve kendi gelecekleri için mücadele etmekten uzak dururlar. Dünyanın işçilerden yana değişmesi gerektiğine inanan ve bunun için çaba harcayan işçi arkadaşlarının iyi şeyler yaptığını takdir etseler bile, “bunlar mı dünyayı değiştirecek?” demekten kendilerini alamazlar. Hiçbir şeyin değişmeyeceğine dair yanlış kanıları, ellerini kollarını bağlar. Ailesini geçindirmek için didinip duran, tüm çabasını bunun için harcayan, fazla mesailerde ömrünü tüketen işçi, kendi küçük dünyasının ve korkularının esiri olur.
Kısacası, tek tek insanların kişisel yaşamlarındaki sınırlı deneyim ve gözlemler onları toplumsal değişimi anlama ve tarihin akışını kavrama açısından yanılgıya sürükler. Oysa işçi sınıfının bugün yaşadıkları, işçi sınıfının geçmişinden de geleceğinden de bağımsız değildir. Geçmiş bugünün içinde yaşar. Gelecek de geçmişin ve bugünün izlerini taşır. Toplum, geçmişten geleceğe doğru hareket halindedir. İşçi sınıfının mücadele tarihi bunun iyi bir örneğidir. Bugün işçiler adına olumlu sayılabilecek ne kadar kazanım varsa, işçi sınıfının geçmişteki mücadeleleri sayesinde elde edilmiş ve bugüne miras kalmıştır. Örneğin emeklilik, çocuklarını okula gönderebilme, oy kullanma, işsizlik sigortası, kıdem tazminatı, sendikaya üye olma, grev, yıllık izin, doğum izni, günde 8 saati aşan çalışma sürelerinin ayrıca ücretlendirilmesi gibi haklar, geçmişte işçi sınıfının gerçekleştirdiği büyük mücadeleler sayesinde kazanıldı. Geçmiş işçi kuşakları bu hakları bugünkü kuşaklara miras bıraktılar. Yani geçmişteki mücadelelerin sonuçları bugünün içinde yaşıyor.
Elbette egemen sınıf durumundaki parababaları, okullarında, kitaplarında, gazete ve televizyonlarında işçi sınıfının mücadele tarihinden tek kelimeyle bile söz etmez. İşçi sınıfının hangi hakları ne zaman ve nasıl kazandığını asla anlatmazlar. İşçilerin tarih bilinci elde etmesini asla istemezler. O yüzden egemenlerin, yani sultanların, padişahların, paşaların sözde kahramanlıklarıyla beynimizi yıkamaya çalışırlar. Bilimsellikten uzak, ezberciliğe ve goygoyculuğa dayalı bir tarih anlatımıyla insanların zihinlerini felç eder, geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki bağı koparırlar. İşçiler kendi sınıflarının mücadele tarihini ancak UİD-DER gibi işçi örgütlerinde öğreniyorlar.
Geçmiş işçi kuşağı, 12 Eylül faşist darbesi gibi yenilgiler de yaşadı. Bu yenilginin ardından işçi sınıfı örgütlülüğünü yitirdi. İşçiler örgütsüz kaldığı ve mücadeleden uzak durduğu ölçüde geçmişte kazandığı hakları ya kaybediyor ya da kullanamaz hale geliyorlar. İşçiler mücadeleden ne kadar uzak durursa, tarihin akışı işçi sınıfı açısından o derece olumsuz değişimler getiriyor. Geçmiş işçi kuşaklarının mücadele ederek kazandığı ve bize miras bıraktığı haklarımıza bugün sahip çıkmayı beceremezsek, yani “sorumsuz mirasyediler” gibi davranırsak, hem bugün hem de gelecekte hep kaybetmeye devam ederiz.
İşçi sınıfının geleceği de, sınıfımızın geçmişinin ve bugününün izlerini taşıyacaktır. Bizler sınıfımızın mücadele tarihini öğrenirken aslında bugünümüzü ve geleceğimizi aydınlatıyoruz. Örneğin, dünya işçilerinin 1 Mayıs mücadelesi sayesinde günlük çalışma süresini nasıl 8 saate düşürdüğünü ve ücretlerin yükselmesini sağladığını öğreniyoruz. 1 Mayıs’a sahip çıkıyoruz. 1 Mayıs’ın coşkusuyla tüm sınıf kardeşlerimize sesleniyoruz: Geçmişimiz geleneğimiz; geleneğimiz geleceğimizdir! Geçmişini öğren, bugününe ve geleceğine sahip çık!
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
Son Eklenenler
- ABD’nin her yıl “özgürlük ve bağımsızlık günü” olarak kutladığı 4 Temmuz, bu yıl resmi törenlerin ve barbekü partilerinin ötesine geçerek işçi ve emekçilerin öfkesine sahne oldu. “Amerika’ya Özgürlük” sloganıyla onlarca şehirde gerçekleşen...
- Şüphesiz ki koşullar insanın ruh halini belirlemede çok etkili olur. Aynı şekilde tersine, bilinçlenen, ruh halleri değişen insanlar koşulları belirlemekte ve değiştirmekte çok etkili olur. Örneğin yoğun bir kış mevsimin yarattığı ruh hali, öyle bir...
- “Kamu imkânlarını amacı dışında kullanmak, kamuya ait işleri yavaşlatmak ya da aksatmak, verilen görevleri layıkıyla yerine getirmemek hem vebal hem de günahtır. Kamu hizmetlerini sunarken insanlar arasında ayrım yapmak, tanıdığı kişilere öncelik...
- Petrol-İş Sendikasında örgütlü grevci TPI Kompozit ve Temel Conta işçileri ile grevlerini kazanımla sonuçlandıran DYO Boya işçileri ve sendika düşmanlığına, işten atma saldırılarına karşı direnen TEKSİF üyesi Digel Tekstil işçileri, İzmir Menemen...
- Yıllar önce çalışıp ayrıldığım işyerinden bir işçi arkadaşım anlattı. Patron ekonomik krizden dolayı iflas ettiğini, işyerini kapatacağını söylemiş işçilere. Sonra patronla birlikte oturup ağlaşmışlar; “ne güzel bir işyerimiz vardı, ne güzel bir...
- Başlıkta yer alan ifadeler, Hakkı Özkan’ın “Grevden Sonra” romanındaki öncü işçi Nuri’nin eşinin sözleridir. Nuri, grevde öncüdür; mayası sağlam, kararlı bir işçidir. Yazar Hakkı Özkan matbaa işçiliği yapmıştır, yaşadıklarını romana aktarmıştır. “...
- Gebze Sendikalar Birliği, İsrail devletinin Gazze’de yürüttüğü katliamı, emperyalist savaşı lanetlemek, Filistin halkının sesi olmak, işçilerin dayanışmasını büyütmek için Filistinli sendikacılarla birlikte Gebze Kent Meydanında bir eylem düzenledi...
- Kenya’da, geçtiğimiz sene Haziran ayında, IMF’nin dayattığı kemer sıkma politikaları doğrultusunda yeni vergi yasası hazırlanmıştı. Bu yasa tasarısı, işsizlik, yoksulluk ve artan hayat pahalılığıyla boğuşan işçilerin ve emekçi gençliğin öfkesini...
- Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinin örgütlü olduğu, Kocaeli Dilovası ve İzmir Çiğli’de üretim yapan DYO Boya fabrikalarında, düşük zam dayatmasına karşı greve çıkan işçilerin mücadelesi 44. gününde kazanımla sonuçlandı. İlk yıl için yüzde 73...
- İşçi sınıfının tarihsel mücadele mirasını yaşatmak ve bu mirastan güç alarak işçilerin birliğini büyütmek için çalışan UİD-DER, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55. yılı vesilesiyle 29 Haziranda, “Gelenekten Geleceğe: Umut Örgütlü Mücadelede!”...
- Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kocaeli’nin Körfez ilçesinde faaliyet gösteren Gübretaş fabrikasında yüzde 30 sefalet dayatmasına karşı işçiler, 3 Temmuzda greve başladı. Devrimci Sağlık-İş Sendikasının, kamu işçilerine dayatılan sefalet...
- Geçtiğimiz hafta sonu, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 55, UİD-DER’in kuruluşunun 19. yılı vesilesiyle Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde yüzlerce işçi arkadaşımızla yan yanaydık. Grevleri devam eden Petrol-İş üyesi DYO işçileri, DİSK’in kurucusu...
- Sivas katliamının 32. yılında Türkiye’nin birçok kentinde anma etkinlikleri ve eylemler düzenlendi. Katledilen 33 aydın ve sanatçı anıldı, katliam bir kez daha lanetlendi. Sivas katliamının unutulmadığının, tüm katliamların er ya da geç hesabının...