Buradasınız
Vergi Soygunu: Bu Ülkenin Zengini İşçiler mi?
Ücretlere yapılan zamların enflasyon artışının çok altında kalması yetmezmiş gibi bir de kesilen vergilerle ücretlerimizin düşmesi iyice belimizi büküyor. 2022’nin başında asgari geçim indirimi (AGİ) kaldırılmış ve asgari ücret vergi dışı bırakılmıştı. Asgari ücretin üzerinde ücret alanlardan ise asgari ücrete karşılık gelen vergi tutarı düşülerek gelir vergisi alınacağı söylenmişti. Ne var ki işçiler, birkaç ay içinde yüzde 20’lik vergi dilimine girmeye başladılar. Çünkü 2022 için belirlenen gelir vergisi tarifesine göre brüt geliri 32 bin liraya kadar olan işçilerden yüzde 15, 32 bin-70 bin lira arasında olan işçilerden yüzde 20, 70 bin-170 bin lira arasında olan işçilerden yüzde 27 oranında vergi kesiliyor. Üstelik asgari ücrete Temmuz ayında ikinci kez zam yapıldığında da vergi dilimi tarifesi değişmedi. Bu nedenle de Ağustos ayından itibaren pek çok işçi yüzde 27’lik vergi dilimine girdi. Aldığı ücretle zaten geçinemeyen işçiler ihtiyaçlarını karşılayabilmek için dinlenme hakkından, sevdikleriyle geçirecekleri zamandan feragat ederek fazla mesai yapıyorlar. Ama vergi soygunu nedeniyle kazandıkları ellerine geçmeden devlete, oradan da sermayenin kasasına gidiyor.
AKP iktidarı yıllarca istikrarlı şekilde gelir vergisi tarife dilimlerini az gelirliler aleyhine belirleyerek emekçilerden kesilen verginin miktarını arttırdı. Gelir vergisi tarifesinde yapılan düzenlemenin, geliri bir miktar artan işçiden daha çok vergi kesilecek şekilde yapılması bilinçli bir vergi politikasıydı. Böylece iktidar, gelir vergisi oranını arttırmamış görünüyor ama gerçekte daha kısa sürede yüzde 20’lik ikinci ve yüzde 27’lik üçüncü vergi dilimine giren işçilerden daha fazla vergi almış oluyordu. Bu “gizli vergi oranı artışı” öyle bir noktaya ulaştı ki bugün işçilerin büyük bir kısmının ücretlerinden yüzde 27 oranında vergi kesiliyor. 2000 yılında bir işçi, geliri asgari ücretin 21 katını geçmediği sürece yüzde 15’lik birinci vergi diliminde kalıyordu. Bugünse toplam geliri asgari ücretin 5 katına ulaşan işçi yüzde 20’lik vergi dilimine giriyor. DİSK’in yaptığı hesaplamadan bir örnek verelim. Ocak 2022’de giydirilmiş brüt ücreti (fazla mesai, sosyal ödenekler dâhil) 10 bin lira olan bir işçi 637 lira gelir vergisi ödedi. Bu işçinin Temmuz ayındaki zammın ardından brüt ücretinin 15 bin lira olduğunu varsayarsak Eylülde ödediği gelir vergisi 2 bin 342 liraya çıktı. Yani işçinin ücreti 1,5 kat artarken ödediği gelir vergisi tam 3,7 kat arttı!
Ekonomi programlarında “verginin tabana yayılması” hedefinden söz eden iktidar, “tabana yaymak” derken vergi yükünü gerçekte işçi ve emekçilerin sırtına bindirmeyi kastediyor. Hazine ve Maliye Bakanı Nebati vergi tarifesinde düzenleme yapılıp yapılmayacağı sorulduğunda “Yok, yapamayız. Dışarıdan görüldüğü gibi değil. Onun maliyeti 200 milyar lira civarında” cevabını verdi. Patronlara gelince teşviklerle, vergi indirimleriyle, ballı ihalelerle kesenin ağzını açarken sorun yok ama söz konusu emekçiler olunca onlar için her şey maliyet! İş güvenliği önlemleri almak, vergileri düşürmek, emeklilik yasasını çıkarmak, ücretleri arttırmak hep maliyet! Oysa vergi uzmanları vergi düzenlemesinin maliyetinin 200 milyar lira değil 30-40 milyar lira civarında olacağını söylüyorlar. Ama biz yine de Nebati’nin verdiği rakamı veri kabul edelim ve maliyet olarak gördüğü 200 milyar lirayı nereden bulabileceği konusunda kendisine yardımcı olalım.
Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanlığı’nın SGK’dan avans olarak aldığı 42 milyar liranın kayıp olduğu ortaya çıktı. Bu miktarın şehir hastaneleri üzerinden sermayeye aktarıldığı tahmin ediliyor. Kur Korumalı Mevduat (KKM) sahiplerine ödenen tutarın Hazineye maliyeti 85 milyar lirayı geçti. Ayrıca şirketlere KKM’ye geçmeleri için yapılan vergi indirimi tutarı 10,2 milyar lirayı buldu. Yıllardır işverenlere 5 puanlık SGK prim desteği veriliyor ve maliyeti Hazineden karşılanıyor. 2022 bütçesinde bunun için ayrılan miktar 43,1 milyar lira. İstanbul Havalimanını işleten yandaş şirketlerin 2019-2021 arasında ödemesi gereken 1 milyar 195 milyon avroluk yani 22 milyar liralık kira bedeli 2043’e ertelendi. Sadece bu beş kalemin toplamı 202 milyar lirayı geçiyor. Üstelik şirketlerin vergi borçlarının silinmesinden ballı ihaleler verilmesine kadar daha pek çok örnek verebiliriz. Ama bu beş kalem bile işçinin vergi yükünün hafifletilmesini maliyet olarak gören siyasi iktidarın kamu kaynaklarını sermayeye aktarmakta hiç de tereddüt etmediğini görmemiz için yeterlidir.
Her geçen gün daha fazla yoksullaştığımız halde vergi yükünün sırtımıza yıkılmasını, buna karşılık kamu kaynaklarının sermayeye peşkeş çekilmesini kabul etmiyoruz. İşçi ücretleri vergi dışı bırakılmalı, vergiler patronlardan kesilmelidir.
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
Son Eklenenler
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...
- Otuz yıl boyunca kesintisiz çalışmış, ücreti daha cebine girmeden SGK primleri ve vergileri kesilmiş, EYT’li emekli bir işçiyim. 2024 yılı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından emekliler yılı ilan edildi ama emekliler sefalet içinde yaşamaya mahkûm...
- Ezilenlerin safında mücadele eden, şiirlerini ve oyunlarını işçi sınıfına adayan Bertolt Brecht, “Yarının Büyüklerine Şiirler” kitabında, beşiğinin başucunda oğluna seslenen bir ananın ninnisine yer verir. Geçmişten bugüne ninniler, çocukların...
- Sevgili işçi kardeşlerim, hepinize merhaba. Bu mektubumda sizlerle sözü eğip bükmeden konuşmak ve gerçekler üzerine hasbihal etmek istiyorum. Yani gerçekleri olduğu gibi konuşalım. Biliyorum ki kursağınıza giren her lokmayı alın teriniz, elinizin...
- Adnan Yücel, Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek şiirinde “saraylar, saltanatlar çöker, kan susar bir gün, zulüm biter” der. Yeryüzünde “aşkın” yani özgürlüğün, barışın, mutluluğun hâkim olacağı günler için ve o günlere kadar mücadelenin devam edeceğini...
- Bugün dünyanın pek çok yerinde savaş naraları yankılanıyor. Filistin, Ukrayna, Suriye, Lübnan, Yemen ve daha birçok ülkede emperyalist savaşların getirdiği yıkımlara, acılara, ölümlere tanık oluyoruz. Şimdilik televizyon ekranlarında, gazetelerde...
- Portekizli yazar Jose Saramago “Körlük” romanında toplumsal körlüğü, bu kitabın devamı olan “Görmek” romanında ise ezilenler gerçekleri görmeye başladıklarında neler olduğunu anlatır. “Körlük” romanı 1933-1974 yılları arasında Portekiz’de hüküm...