Buradasınız
“Yerli ve Milli” mi Dediniz?
Mersin’den bir işçi
Başta AKP hükümeti ve ona yakın sermaye kuruluşları olmak üzere bütün sermaye çevreleri, işveren örgütleri “yerli ve milli” sloganını ağızlarından düşürmüyorlar. Bir zamanlar “baş ağrısına, diş ağrısına bütün dertlere deva Aspirin” sözü vardı. Aynı onun gibi, şimdi de “yerlilik ve millilik” meselesini bütün dertlere çare olarak pazarlıyorlar. Yıllardan beri tekrar ettikleri “yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı” sloganını, sanki Amerika’yı yeniden keşfetmiş gibi bu kez daha yüksek sesle haykırıyorlar.
Neden peki, neden yerli malı kullanmalıyız? Çünkü eğer yerli malı kullanırsak diyor patronlar ve hükümet, paramız içerde kalır, ülke dışına çıkmamış olur. Patronlarımız daha fazla kazanır, onlar daha fazla kazanırsa daha fazla işyeri açar, daha fazla işçi çalıştırır, daha yüksek ücret öderler. Eğer bizler “yerli-milli” patronlarımızın fabrikalarında, gene bizlerin kanımız, canımız pahasına ürettiğimiz şeyleri tüketirsek, hatta kimi zaman fedakârlık eder daha düşük ücrete çalışır onların dış ülke patronlarıyla rekabetine yardımcı olursak, ülke kazanır, patronlar kazanır ve biz kazanırız. “Büyük Türkiye” oluruz. Böyle diyor ve buna da inanmamızı istiyorlar tabii.
Peki, inanalım mı? Gerçek durum nedir? Yani bizlere “yerli-milli” mallar kullanın, icabında fedakârlık edin, zam istemeyin diyen patronların kendileri yerli ve milli olmanın gereklerine uyuyorlar mı? Gerçekler hiç de bize söyledikleri gibi değil. “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” sözünde olduğu gibi, bizim kulağımıza sürekli “yerlilik-millilik” sloganını haykıranlar için bakın kendi gazeteleri ne yazıyor: “Son yıllarda özellikle iç pazarda güçlü hale gelen Türk şirketlerinin gücünü yurtdışına da yayma isteği dikkat çekiyor. Bazı şirketlerin ise maliyet avantajıyla çıktığı yurtdışı yatırımlarında iddialı hale geldiği görülüyor.” Anlaşılıyor ki kârlarını katlayıp sermayelerini büyüten patronlar yurt içinde yeni fabrikalar açıp, “yerli ve milli işçileri” çalıştırmak ve işsizliği azaltmak yerine, maliyet avantajı sağladığı için Latin Amerika, Afrika, Ortadoğu, Asya ve Uzak Asya ülkelerine yatırım yapıyorlar. Fabrika açıyor, oradaki işçileri daha ucuza sömürüyorlar. 14 Mart 2017 tarihli Fortune Turkey dergisinin yazdığına göre; yurtdışındaki Türk sermayeli fabrika sayısı 300’e dayandı. E, “paranın vatanı” bir de “dini imanı olmaz” diye boşuna denmemiş.
Patronların tüm derdi kâr etmek ve sermayelerini büyütmektir. Bize “yerli-milli” mavalı okuyan sermaye sınıfı, bütün dünyayı alt vurup üst çıkıyor. Ünlü Amerikalı ve Avrupalı şirketler, cep telefonundan spor ayakkabılarına kadar sayısız ürünü Çin ve Güney Asya ülkelerinde üretiyorlar. Çünkü işgücü daha ucuz, işçileri daha fazla sömürüp kârlarını artırıyorlar. Bize “yerli ve milli” nutukları atan Türkiyeli patronlar da aynı yoldan gidiyorlar. Daha ucuza çalıştırıp, daha fazla sömürüp, daha da semirdikleri için yurt dışına yatırım yapmayı ihmal etmiyorlar. Bedenleri artık ulusal sınırlara, pazarlara sığmayan patronlar; söz konusu kendi kârları olunca, işlerini “yerli-milli” hikâyesine takılmadan hallediyorlar. Onların böylesine zenginleşmesini sağlayan biz işçilerin payına ne düşüyor peki? Daha güvenceli bir iş mi, daha yüksek ücretler mi, daha fazla sosyal hak mı? Hangisi? Yoksa hiçbiri mi? Evet doğru, hiçbiri. Biz zenginleşirsek hepimiz zenginleşiriz, işsizlik de biter, enflasyon da azalır, ücretler de düzelir diyenler, yalan söylüyorlar.
Kaderimiz ortak diyenlerin, “yerli ve milli” olmaktan bahsedenlerin koronavirüs salgınında bizleri nasıl işten attığını, ücretsiz izne çıkartarak açlığa ittiğini gördük. “Önce Türkiye” diyenler, “hep birlikte büyük Türkiye” olmaktan bahsedenler, fedakârlık isteyenler bizleri soyup soğana çevirdiler. Onlar Karun kadar zenginleşti, bedenleri yurt içine sığmadı, yurt dışında yüzlerce fabrika açtılar. Sonuç ne peki? İşsizlik azaldı mı? Ücretler yükseldi mi? Enflasyon düştü mü? Hayır! Koca bir hayır! Koronavirüs perdesiyle kapatılan krizden dolayı işsizlik şimdiden 8 milyonu aştı. “Yerli ve millilikten” dem vuranlar, ücretsiz izinleri yasalaştırdılar. Hepimizi asgari ücretin altında bir gelire mahkûm ettiler. Yarı aç yarı tok yaşayın, bu sizin kaderiniz diyorlar.
Demek ki egemenlerin bütün dertlerin çaresi olarak sunduğu “yerlilik-millilik” mavalı, bizi aldatmak ve oyalamak içindir.
Örgütlü Mücadele Ertelenemez!
Yapacağımız En Yanlış Şey Olur!
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
- İşçilerin Tek Çıkış Yolu Birlik, Dayanışma ve Mücadeledir!
- İşçi Dayanışması 200. Sayı Çıktı!
- Muhammed Ali’nin Haykırışı ve Gerçek Düşmanlar
- Kapatılan Ocakların Susmayan Bandosu
- Umut Sende Bende Bizde...
- “Ne Olacak Bu Memleketin Hali?”
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Ülkeyi Şirket Gibi Yönetmek…
- İşçilerin Birliği ve Dayanışması Güçlendikçe Umut da Büyür!
- İşçi Dayanışması 199. Sayı Çıktı!
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Özgür Olmak Demek…
- Hangisi Daha Zor?
- Olur Kardeşim Olur!
- Yiyorlar, İçiyorlar Hesabı Bize Ödetiyorlar
- 2025, 2024’ten Daha mı İyi Olacak?
- Ters Yüz Edilen Gerçekler: Suç Ne? Suçlu Kim?
- Dünya İşçi Sınıfının Birliği Yolunda Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 198. Sayı Çıktı!
Son Eklenenler
- Sendikalı oldukları için işten atılan ve 5 aydır işlerine sendikalı olarak dönmek için mücadele eden Polonez işçileri, tüm yasaklara, baskılara, karalamalara rağmen mücadeleden vazgeçmiyor. İşçiler direnişlerinin 146. gününde Çatalca’dan Ankara’ya “...
- Sermaye sınıfının tatlı kârları uğruna işçileri sefalete, kölelik koşullarına mahkûm etmek isteyen siyasi iktidarsa MESS’e bağlı fabrikalarda bir kez daha “erteleme” adı altında grev yasağı ilan etti.
- Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) bağlı maden işletmesinde 14 Ekim 2022’de patlama meydana gelmiş, 43 maden işçisi yaşamını yitirmiş, 9 işçi de yaralanmıştı. Patlamaya ilişkin 4’ü tutuklu 23 sanığın yargılandığı davanın 10...
- Her yılın sonunda asgari ücret ve bütçe görüşmeleri yapılıyor, yıl bitmeden de karara bağlanıyor. İşçilerin büyük bir kısmı asgari ücret görüşmelerini yakından takip ediyor, çünkü asgari ücrete yapılan zam oranı tüm çalışanları ilgilendiriyor. Ama...
- Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu fabrikalardan Hitachi Energy’nin ardından 13 Aralık Cuma günü GE Grid Solutions ile Schneider Elektrik’in Manisa ve Kocaeli fabrikalarında da MESS grevleri başladı. Schneider Elektrik ve GE Grid...
- Her açıdan zorlu bir yılı geride bırakıyoruz. Ama işçi ve emekçiler olarak neredeyse hepimiz 2025’in daha zorlu bir yıl olacağında hemfikiriz. Çünkü sermaye sınıfı ve iktidar, neden oldukları ekonomik yıkımın bedelini biz işçi ve emekçilere ödetmeye...
- Sevgili UİD-DER’li kardeşlerimiz; sizi daha önceden tanımadığımız için üzgünüz. Bu kadar birikimi bize sunduğunuz, mücadele ateşini bize taşıdığınız, desteğinizi hiç esirgemediğiniz için teşekkür ederiz. Çok değerlisiniz bizim için. İşçi Dayanışması...
- Türkiye’de emekçiler, büyüyen yoksullaşma dalgasının altında ayakta kalma mücadelesi veriyor. Bu mücadeleyi tek başına veremeyeceğinin farkına varan işçiler, birlikte mücadele etmenin yollarını arıyorlar. Çalışma koşullarını iyileştirmek ve...
- Güney Kore’de devlet başkanı Yoon Suk Yeol’un sıkıyönetim ilan etme girişiminin ardından kitlesel protestolar devam ediyor. Güney Kore’deki sendikaların, siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin çağrısıyla on binlerce kişi başkent Seul başta...
- İşçi Dayanışması Nisan 2008’de yola çıktığında tüm dünyada sarsıcı bir ekonomik kriz yaşanıyordu. Sermaye sınıfının hizmetindeki iktidarlar, krizin bedelini işçi sınıfına ödetmek için en yıkıcı politikaları hayata geçiriyorlardı. Aradan geçen...
- Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), 9 Aralıkta İstanbul Taxim Hill Otel’de düzenlediği basın açıklamasıyla DİSK Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan Asgari Ücret Araştırması Raporu’nu ve DİSK’in asgari ücret taleplerini açıkladı.
- 8 Aralık Pazar Günü, İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçlerinin çağrısıyla binlerce işçi ve emekçi hayat pahalılığına, düşük ücretlere, vergi soygununa, kayyımlara, baskılara hayır demek için Kartal’da bir araya geldi. Mitingde DİSK ve KESK’e bağlı...
- Bizler çeşitli sektörlerde çalışan kadın işçileriz. Öncelikle İşçi Dayanışması bültenimizin 200. sayısını heyecanla bekliyoruz. Bültenimiz bundan 16 yıl önce, 2008 Nisanında çıktı ve ilk iş olarak mücadeleci işçi ve emekçileri 1 Mayıs’ta UİD-DER’le...