Buradasınız
Yine İş Cinayeti, Yine “KADER!”
Hacettepe Üniversitesi’nden bir işçi
Esenyurt’ta bir alışveriş merkezinin inşaatında çalışan 11 işçi, kaldıkları barakaların alev almasıyla birlikte diri diri yanarak can vermişlerdi. Her biri ayrı ayrı yerlerden gelmişlerdi çalışmak için, daha iyi koşullarda yaşamak için. Sivas’tan, Ordu’dan, Van’dan, Muğla’dan, Bartın’dan, Bitlis’ten gelmişlerdi ve her birinin ayrı bir öyküsü, ayrı bir yoksulluğu vardı.
11 Martta meydana gelen bu olayın ardından gördük ki işçilerin yaşamı bir kez daha hiçe sayılmış, sağlıklı ve dayanıklı malzemeden yapılması gereken barakalar fazla masraflı olmasın diye plastik malzemeden yapılmış ve ısınmak için elektrikli ısıtıcıdan başka imkânları olmayan inşaat işçileri de doğal olarak bu yola başvurmuşlardı. Ve tabii kaçınılmaz son onları bırakmadı, 11 işçinin payına ölüm düştü o akşam, 11 ailenin üzerine ise umutsuzluk, acı, gözyaşı.
Yaşanan iş cinayetinin peşi sıra açıklamalar geldi gerek sorumlu firma KALDEM tarafından gerekse de konunun asıl muhatabı olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan. Ama her ikisi de birbirinden beter, insanlıktan yoksun açıklamalarda bulundular. Firma, barakanın olduğu alanın inşaat sahası dışında kaldığını söyleyerek adeta kendisinin sorumlu tutulamayacağını söylüyordu, ama yine de “yüce gönüllülüklerinden” ötürü yardım edeceklerdi ölen işçilerin ailelerine! Aynı şekilde bakanlık da işçilerin ailelerine maaş bağlanacağını söylüyor ve bakan Faruk Çelik “yazık oldu ölene” diyordu pişkince. Bununla bitmedi elbette patronların ve onların devletinin insanlık dışı açıklamaları. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik geçtiğimiz gün yine çıkardı ağzından bir bakla ve aynı yüzsüzlükle şöyle diyebildi: “Bu olay kader mi? Bence kader. Ama kaza mı? Kaza değil. Önlemler alınsaydı, olmayacaktı. Ama acı bir kader mi? Bence kader. Gittim, gördüm. Bir kapı daha olsaydı, çıkabilirlerdi. Bu yönüyle bakıldığında Anadolu’da deveyi sağlam kazığa bağlayın diye bir ifade vardır.”
11 işçinin göz göre göre ölüme gitmesi, üstelik “yetkililerce” de gerekli önlemlerin alınmadığının tespit edilmesi ortadayken nasıl oluyor da çıkan yangın ve peşi sıra yaşanan ölümler bir “kaza” değil de “kader” olabiliyor? Deveyi sağlam kazığa bağlaması gereken işveren değil mi? Peki, gerekli iş güvenliği önlemlerinin alınıp alınmadığını yani devenin bağlandığı kazığın sağlamlılığını kontrol etmesi gereken Çalışma Bakanlığı değil midir? Şimdi nasıl oluyor da kendi sorumluluğundan sıyrılıp bir üçüncü perdeymişçesine deveyi sağlam kazığa bağlamaktan bir de üstüne üstlük “kader”den bahsedebiliyor çalışma bakanı?
Yani bizim kaderimiz iş güvenliği önlemlerini almayan patronların ve onları gerektiği şekilde denetlemeyen bakanlıkların elinde mi? Bu kadar ucuz mu sizin kader dediğiniz şey? Peş peşe sorular sıralanıp duruyor ve aslında yanıtlarını da içinde taşıyarak. Evet, yaşanan yangın bir kaza değil bir cinayettir ama asla “kader” de değildir. Patronlar sınıfı ve onların devleti daha önce de defalarca pişkin pişkin iş cinayetlerini “kader” olarak nitelendirdiler. İşçilerin kaderinde patronların sermayesini büyütmek için diri diri yanmak, baraj sularına kapılmak, madenlerde grizu patlamasında, göçüklerde ölmek, tersanelerde, kot kumlama atölyelerinde ve daha pek çok iş alanında, pek çok çalışma biçiminde yaşamını yitirmek, öldürülmek yoktur. Bu kader olsa olsa patronlar sınıfının işçi sınıfının emek gücü sömürüsü üzerinden kurmaya çalıştığı dünyanın kaderidir. Ama bizler sizler için ölmek, sakat kalmak, yaşamımızı soldurmak, işsiz kalmak, yoksul kalmak istemiyoruz. Bizler sizlerin kurduğu bu insanlık dışı düzene karşı insanca yaşanabilir bir dünya kurmak için veriyoruz mücadelemizi. İnsanların basit önlemlerin bile alınmadığı çalışma koşullarında “kader” uğruna ölmediği, aç ve yoksul kalmadığı, mutlu olduğu yani insan gibi yaşayacağı bir dünya özlemiyle yürüyoruz yolumuzda. Ve bu yolda karşımıza çıkan siz patronlar sınıfını da ait olduğunuz yere, tarihin çöplüğüne gömeceğiz. İşte asıl o zaman bu sizin “kaderiniz” olacak.
Dayanışma
“Savaş Tanrısı”
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
- Aşırı Sıcaklar İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Tehdit Ediyor
- Teknoloji Çağındayız Ama İşçiler Çalışırken Ölüyor!
- Örgütsüzlüğümüzün Bedeli: Artan İş Cinayetleri
- Baret Bile Olmadığı İçin!
- 28 Nisan Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Gününden 1 Mayıs’a
- Çıraklık Okulları ve Örgütlenme İhtiyacı
Son Eklenenler
- İşçilerin sendikalaşma hakkı, ücretleri patronlar tarafından gasp edilirken bu duruma itiraz eden, hakkını arayan işçiler cezalandırılıyor, darp ediliyor. Ancak saldırılara, baskılara boyun eğmeyen işçiler mücadeleyi sürdürüyor. İstanbul Finans...
- Emekçi kadınlar olarak hayatın her alanında çeşitli sorunlarla karşılaşıyoruz. Bu sistem bizi sokakta katledip, savaşlarda öldürüyor. Emeğimiz yok sayılıp hayatımız değersizleştiriliyor. Bizler işçi sınıfının kadınlarıyız, ellerimizdeki hünerle...
- Biz işçilerin yaşadığı sıkıntılar, zorluklar gün geçtikçe artıyor. Aldığımız ücretler açlık sınırına denk durumda. Üstelik ücretlerimizin enflasyon karşısında erimesi belimizi iyice büküyor. Çalıştığımız işyerlerinde, fabrikalarda çalışma...
- Her geçen gün yoksullaşan, hayat pahalılığıyla beli bükülen işçiler olarak vergi rekortmeni olmamız pek mümkün görünmeyebilir. Ancak gerçek bu. Milyarlarca dolarlık servetlere sahip patronlar servetleriyle kıyaslayınca tabiri yerindeyse bir kuruş...
- Bizler, Avcılar’dan genç işçi ve öğrencileriz. Kimimiz fabrikalarda saatlerce çalışıyor, kimimiz ise okul sıralarında dirsek çürütüyor. Hepimiz işçi çocuklarıyız ve bizi birleştiren, bir araya getiren ortak sorunlara sahibiz. Çünkü içinde...
- 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı ve biz emekçi kadınlar böylesine anlamlı bir güne hep birlikte hazırlanmak üzere yan yana geldik. Sınıfımızın birlik, dayanışma ve mücadele günü için UİD-DER’de birleştik. Hep birlikte coşkulandık, umutla dolduk. 1...
- Bir haykırış duyuldu derinden/ Sanırsın dağlar kalktı yerinden/ Mahalleden, fabrika köşelerinden/ Ayağa kalktı yürüyor işçi/ Yürüyor işçi, yürüyor işçi!
- Her işçinin hayalidir bir gün emekli olmak, hayatının kalan kısmında çalışmadan mutlu mesut yaşamak ve kendini güvende hissetmek… Bunun için sigortalı bir işte çalışmaya, SGK primlerimizin gerçek ücretimiz üzerinden ödenmesine dikkat ederiz. İşe ilk...
- Geçenlerde manava yolum düştü, eve bir iki parça şey alayım diye uğradım. Alışveriş bitti, tam para ödeme esnasında 17 yaşlarında bir genç gelerek kasadaki kişinin kulağına bir şeyler fısıldadı. O ise kafasını sallayarak “tamam tamam al” dedi. Genç...
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...