Buradasınız
Yoğun Mesai İş Kazası Getirdi
Gebze’den bir işçi
Çalıştığım fabrika toz boya üretmekte. Geçtiğimiz hafta yaşanan bir iş kazasını ve nedenlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. 13 Temmuzda gece vardiyasında bir arkadaşımın ayağı forklift aracının geri manevra yapması sırasında iki palet arasına sıkıştı. Arkadaşımızı hemen hastaneye kaldırdık. Neyse ki arkadaşımıza çok fazla bir şey olmamıştı, yani ucuz atlatılmıştı bu kaza. Ama bu seferlik... Çünkü çalışma koşullarımız değişmediği takdirde yeni kazalar gelmeye devam edecek.
Krizle birlikte her fabrikada olduğu gibi, çalışmakta olduğum fabrikada da patron işçileri işten çıkarmaya başladı. Vardiyanın biri tamamen işten çıkartıldı. İşlerin normale dönmeye başlamasıyla birlikte siparişlerin yetişmediği söylenmeye başlandı. Ve bu gerekçeyle krizden önce 3. vardiyanın yaptığı işi de artık 2. vardiyanın yapması istendi. Yani 12 saat çalışmamız isteniyordu.
“Daha az işçiyle daha çok iş yapma” artık her yerde olduğu gibi, bizde de yerleştirilmeye başlandı. İşler hızlandırıldı ve forklift operatörü başka bölümlerde çalıştırılmaya başlandı. Zaten kazanın gelişi de burada başlıyor. Forklift aracında işi olan arkadaşımız kendi kullanacağı malzemeyi kendi çalışma alanına götürürken, bir arkadaşımızın da forklift aracına ihtiyacı oluyor ve aracı geri çıkartırken arkadaşımızın ayağı iki palet arasında kalıyor. Ayağı ezildi, şimdilik bu kazayı ucuz atlattık ama bir sonraki kazayı bu kadar ucuz atlatamayabiliriz. Patronlar krizi fırsata çevirip çalışma koşullarımızı olabildiğince kötüleştirirken, ücretlerimizi de kuşa çevirdiler. Düşük ücretle ve iş güvenliği olmadan günün yarısını çalışarak geçiriyoruz. Patronlardan çalışma koşullarımızın düzeltilmesini beklemek saflık olur. O yüzden işçiler örgütlenmeliler. Birleşmeli ve ortak hareket etmelidirler. Bundan başka çıkarımız yoktur. Eğer iş kazalarına kurban olmak ve geleceğimizi karartmak istemiyorsak birleşmeli ve örgütlü bir güç olarak mücadelemizi sürdürmeliyiz.
Sarıgazi’de UİD-DER Etkinliği
Yeter Artık, Bu Kaçıncı Ölüm!
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
- Aşırı Sıcaklar İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Tehdit Ediyor
- Teknoloji Çağındayız Ama İşçiler Çalışırken Ölüyor!
- Örgütsüzlüğümüzün Bedeli: Artan İş Cinayetleri
Son Eklenenler
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...
- DİSK 24-27 Aralık tarihleri arasında bölge temsilciliklerinin olduğu şehirlerdeki vergi daireleri önlerinde, Ankara’da Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde “İnsanca Ücret Vergide Adalet” talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İşyerlerinde...
- Bir an için zifiri karanlıkta kaldığımızı düşünelim. Yanımızı yöremizi görememenin huzursuzluğuyla korkuya kapılırdık. Ne yazık ki bugün milyonlarca işçi ve emekçi yüreğinde benzer bir korku taşıyor. Çünkü dünyamıza egemen olan kapitalist düzende,...
- İşçi Dayanışması’nın 197. sayısında, Emekçi Gençlik köşemizdeki “Yaşadım Diyebilmek İçin” yazısında şöyle deniyordu: “Öyle bir zamandan geçiyoruz ki her geçen gün daha fazla sayıda genç arkadaşımızın kendine “en güzel yıllarım bu mu?” diye sorduğunu...