Buradasınız
“Artık Yeter”in İçinde Ne Var?
Türkiye’de işçilerin kölece sömürüldüğü, iş cinayetleri ve kadın cinayetlerinin göz göre göre yaşandığı, yoksulluk uçurumunun derinleştiği, doğanın ve kaynakların fütursuzca yağmalandığı, her türden adaletsizlik, hukuksuzluk ve cezasızlığın hüküm sürdüğü, hak arama ve örgütlenme yollarının tıkandığı bir dönem yaşıyoruz. Tepeden tırnağa yolsuzluğa batmış ve çürümüş tek adam rejimi, toplumdaki yapay kutuplaştırmayı kışkırtarak, yeni siyasal gerilimler yaratarak, savaş politikalarını devreye sokarak ve buradan hareketle toplumu kaos ve belirsizliklerle korkutarak ömrünü uzatmaya çalışıyor. Milliyetçilikten, halkları birbirine düşman edecek politikalardan medet umuyor. Her dönem sermayeyi palazlandıran, işçileri yoksullaştıran politikaları tercih eden, yağmacı, baskıcı, zorba siyasi iktidarın düzenine “Artık Yeter” demenin vakti geldi de geçiyor bile.
Türkiye’de siyasi iktidar, uzun zamandır patronlar sınıfının kârını büyütmek için işçi ve emekçileri yoksulluğa sürükleyen politikalar izledi, izliyor. Patronlar kazanırken, emekçilerin sorunları katmerlendikçe katmerlendi. 2018 yazında patlak veren krizle birlikte yoksullaşma büyük bir ivme kazandı. İğneden ipliğe her şeyin fiyatı katlanarak arttı. Ekim ayında 85,6 olarak açıklanan resmi enflasyon ki gerçek enflasyon yüzde 185’in üzerindedir, alım gücünün nasıl eridiğinin önemli bir göstergesidir. İğneden ipliğe her ürünün fiyatı roket hızıyla artarken asgari ücret ve genel işçi ücretleri, açlık ve yoksulluk sınırının altında tutuluyor. Sendikaların verilerine göre Ekim ayında dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 8 bin lirayı, yoksulluk sınırı 24 bin lirayı aşmış bulunuyor.
Hayat pahalılığı yetmezmiş gibi servet sahiplerinden değil fakirden alan eşitsiz ve adaletsiz vergi sistemine maruz kalıyoruz. Vergi ve kesintilerle kazancımız yağmalanmaya devam ediyor. Yıl boyunca kazandığımız paranın iki maaş tutarından fazlası gelir vergisi olarak kesiliyor. Bugün çalıştığımız her dört saatten biri vergiye kesiliyor. Zengini kayırıp, yoksula çullanan adaletsiz vergi sistemine “Artık Yeter” diyoruz.
Katlanılmaz acılar yaratan bir başka sorun iş cinayetleridir. Soma’nın, Ermenek’in acısı halen yüreklerimizde tazeyken 14 Ekim akşamı Bartın’ın Amasra ilçesinde, Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğüne bağlı maden ocağında meydana gelen patlamada 42 işçi kardeşimiz yaşamını yitirdi. Bunun yanı sıra, 2022 yılının ilk on ayında 1521 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. AKP’li 20 yılın bilançosu ise 30 binin üzerinde emekçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirmesi oldu. Benzerine ancak savaşlarda rastlanabilecek bu duruma birileri “fıtrat”, “kader” diyerek sorumluluklarını gizlemeye çalışabilirler. Fakat biz biliyoruz ki maden başta olmak üzere tüm işkollarında iş cinayetlerine kurban edilen işçiler, sermayenin kâr hırsı, alınmayan önlemler, taşeronlaştırma, güvencesiz ve esnek çalışmanın yaygınlaştırılması yüzünden hayatını kaybediyor. Kâr hırsı uğruna öldürülmeye “Artık Yeter!”
Benzer şekilde kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri de can yakan, yürek burkan bir başka sorunumuzdur. 2022 yılında geride bıraktığımız 10 ay içerisinde 275 kadın cinayeti gerçekleşti. Bunun yanı sıra yüzlerce kadın, travmaları yıllarca sürecek dayak, taciz, baskı ve mobbinge maruz kaldı. İşçi ve emekçileri topyekûn ezen, sömüren, kokuşmuş ahlâkıyla zehirleyen, failleri değil mağdurları suçlayan, sorunu meşrulaştıran zihniyete de politikalara da “Artık Yeter!”
Doğanın ve kaynakların talan edilmesi insanlığın, özellikle de emekçilerin yaşamını etkileyen bir başka başlıca sorundur. İktidara geldiği ilk günden itibaren sermayenin kârını kat kat arttırabilmek için, emeğin sömürüsünü azdıran ve doğanın tahribatını hiçe sayan yasalar ve düzenlemeler de yine AKP iktidarı tarafından birer birer hayata geçirildi. İktidar ve etrafına kümelenen sermaye kesimleri, madenlerden milyarlarca lira kâr elde ettiler, ediyorlar. Çanakkale Kaz Dağları Milli Parkı, Artvin Cerattepe, Munzur vadisi ve onlarca başka bölgede, altın, kömür, bakır, kurşun, çinko, cıva, bor gibi mineral ve madenler, doğanın geri dönülmez tahribatı pahasına çıkarılıyor. Sermaye kâr ederken felâketleri elbette yoksul emekçiler ve doğa yaşıyor. Tarım alanları, zeytinlikler, ormanlar, sit alanları tahrip ediliyor. Köylülerin yaşamları altüst oluyor, geçim kaynakları ellerinden alınıyor, göçe zorlanıyorlar. Daha fazla kâr uğruna ağacı katleden, akarsuyu kurutan, dağı taşı yok eden, kurdun kuşun yuvasını dağıtan, insanlığın geleceğini tehdit eden zihniyete de “Artık Yeter!”
Son dönemin dayanılmaz zorluklarıyla birlikte çeşitli işkollarında işçiler sendikalaşma mücadelelerine girişiyorlar. Daha doğrusu girişimleri mücadeleye dönmek zorunda kalıyor. Çünkü anayasal bir hak olmasına rağmen işçiler bu haklarını elde edebilmek için çeşitli engellerle karşılaşıyor. Bakanlığın verdiği yetkiye patronlar itiraz ediyor, üstüne üstlük sendikalaşmayı başlatan öncü işçileri işten atıyor. Sonrası aylar hatta seneler alan mahkemeler, kapı önünde bekleyen işçilere polis, jandarma baskısı. Sonuç olarak sendikal mücadelelerin birçoğunda işçiler anayasal haklarını elde edemiyorlar. İşsiz kalma, tazminat alamama gibi çeşitli mağduriyetler yaşıyorlar. Örgütlenme özgürlüğümüzün yok sayılmasına “Artık Yeter!”
Yaşanan bunca olumsuzluk, can yakıcı onlarca sorun ortadayken hakkını arayan, muhalefet eden, gazeteci, yazar, sanatçı, sendikacı ve siyasetçiler yoğun bir baskı, sansür ve yasaklamaya maruz kalıyor. Topluma gözdağı vermek amacıyla basit suçlamalarla gözaltına alınıp tutuklamalar yapılıyor. Toplumda birlik ve dayanışma ruhu ortaya çıkabilir korkusuyla gösteri ve yürüyüşlere müdahale ediliyor, konserler bile yasaklanıyor. Felaketlerden sorumlu olanların değil, rahatsızlık duyanların suçlanıp cezalandırıldığı bir anlayış ve düzen dayatılıyor. İnsanlar bir korku cenderesi içinde açlığa, sefalete mahkûm edilmeye çalışılıyor. Baskı ve zorbalığa “Artık Yeter!”
Şüphesiz emekçilerin yaşadığı sıkıntıları daha fazla sıralamak mümkündür. Hayat pahalılığı ve yoksulluğu derinleştiren politikalara; kaos, gerilim ve halkları düşmanlaştırma politikalarına; adaletsiz vergi düzenine, işçilerin yaşamını hiçe sayan düzenleme ve uygulanmalara, kadına yönelik şiddeti körükleyen yaklaşımlara, şiddetin önünü açan politikalara, hukukun güçlünün hizmetinde olmasına, örgütlenmenin önündeki tüm engellere, baskı ve yasaklara, toplumun nefessiz bırakılmasına “Artık Yeter” diyoruz.
- Kuru Ekmek
- Yoksulluğundan Utanmak!
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Çocuklarımız İçin
- 3 İşçi Kadın, 3 Hayat, 3 Talep!
- Bu Düzen Değişmeli!
- Bir Yanımız Uzay Çağı Bir Yanımız Yoksulluk
- Emekçi Kadınlar: Mahalleyi UİD-DER’e, UİD-DER’i Mahallemize Taşıyoruz!
- Market Raflarından Sınıf Siyasetine
- Emekliyiz, Adana Arçelik İşçileriyle Dayanışma İçindeyiz
- Yüksek Kiralar, UİD-DER’in Kampanyası ve İşçi Dayanışması
- Çocuklar Bayılmasın Diye Kampanyamıza Sahip Çıkalım!
- UİD-DER’in Kampanyasının Eyüp’ten Yansımaları
- Yapılan Zamlar Geri Alınsın!
- Annelerimizin Ücretlerinin Yükseltilmesini, Çalışma Saatlerinin Kısaltılmasını İstiyoruz!
- Pazara mı Gitsek Ucuz Olur Markete mi?
- Israr Ettik ve Kazandık
- “Tost Günü” ya da “Birlik ve Mücadele Günü”
- Asgari Ücret: Kim Haklı, Meşru Olan Ne?
- Okul Öncesi Eğitimde Ücretsiz Yemek Hakkı Kazanıldı
Son Eklenenler
- Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ni protesto etmek için 5-6-7 Kasımda tüm Türkiye’de iş bırakma kararı aldı. Sağlık emekçileri İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere...
- 7 Kasım 1917’de Rusya’da işçi sınıfı devrim gerçekleştirdi ve siyasal iktidarı ele geçirdi. Bu devrim Rus takvimine göre 25 Ekimde gerçekleştiği için tarihe Ekim Devrimi olarak geçti. Ekim Devrimi, tüm dünyayı sarsmış, 20. yüzyılın akışını kökten...
- Dünya… Masmavi okyanusları, uçsuz bucaksız ormanları, kıtaları dolaşan nehirleri, heybetli dağlarıyla her yanından yaşam ve bereket fışkıran bu rengârenk gezegen… Bu gezegenin gözümüzün önündeki hali içler acısı! Çünkü tüm dünyaya egemen olan...
- İSİG Meclisi’nin raporuna göre Ekim ayında 164 işçi, yılın ilk on ayında ise en az 1540 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Türkiye’de iş kazaları ve iş cinayetleri en yakıcı sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Her gün en az 5 işçi hayatını...
- Belediye işçileri artan hayat pahalılığı karşısında biraz olsun nefes alabilmek için ücretlerini yükseltmek istiyorlar. Buna karşılık belediyelerin yönetimleri ödenek olmadığı bahanesiyle işçilere düşük ücret dayatıyorlar. İstanbul ve İzmir’in ilçe...
- Tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm sultanlar, komutanlar, yöneticiler, iktidarlar insanların ve toplumların algılarını şekillendirmeye, psikolojilerini yönetmeye odaklanmışlardır. Başka türlü egemenliklerini koruyamayacaklarını bildiklerinden toplumun...
- İngiltere’de 100 binin üzerinde insan Filistin halkıyla dayanışmasını göstermek ve emperyalist savaşa hayır demek için 2 Kasımda yeniden meydanlara çıktı. Başkent Londra’da 21. kez düzenlenen ulusal eylem gününde on binler hükümet binalarının...
- İspanya’da 29 Ekim Salı günü yaşanan sel felaketinde can kaybı 250’ye ulaştı. İspanya’nın doğusundaki Valencia bölgesinde etkili olan aşırı yağışlardan sonra meydana gelen sel felaketi büyük bir yıkıma neden oldu. Kurtarma ekipleri felaketten...
- Sevgili işçi kardeşlerim, yazının başlığı mücadele örgütümüzün ve işçi sınıfının çalışkan evlatlarından kadim bir dostuma aittir. Bir Afrika atasözü “aslanlar kendi tarihlerini yazana kadar, av hikâyeleri her zaman avcıların kahramanlığını...
- Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 4 No’lu Şube ile Kartal Belediyesi yönetimini temsil eden SODEMSEN arasında yürüyen görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamaması üzerine Kartal Belediyesi işçileri 30 Ekimde greve çıkmıştı. Belediye...
- Sendikaya üye olan işçilerin önüne çok çeşitli engeller çıkartılıyor. Sendikanın örgütlendiği işyerinde toplu sözleşme yapma yetkisi alması için hem işkolu hem de işletme barajlarını aşması ve Çalışma Bakanlığından çoğunluğu sağladığına dair yetki...
- Tarkett işçileri 18 Eylülden bu yana grevlerini sürdürüyorlar. Taleplerini, mücadelelerinin nasıl başladığını, grevlerini şöyle anlatıyorlar:
- Ücretlerini arttırmak, sendikalaşmak, ücret gaspına dur demek için çeşitli sektörlerden işçiler grev ve direnişlerini sürdürürken her geçen gün bunlara yenileri ekleniyor. Kartal Belediyesi işçileri Toplu İş Sözleşmesi (TİS) masasında anlaşma...