Buradasınız
Barış İstemenin Suç Olduğu Yerde İnsanca Yaşam Olur mu?

Türkiye’de pek çok insan ve özellikle gençler Avrupa’ya, Amerika’ya gidip orada yaşamayı düşlüyor. Orada daha insanca muamele görüp insanca yaşayacağını düşünüyor. Oysa “insanca” yaşayabileceklerini zannettikleri o ülkelerde bugünlerde en basit insani talep olan barış talebi, “İsrail’i durdurun” talebi baskıyla karşılanıyor, suç sayılıyor. Peki, barış içinde, kardeşçe yaşamayı istemenin bile suç sayıldığı bir yerde insanca yaşam mümkün olur mu?
Mesela Batılı kapitalistler Ukrayna savaşı söz konusu olduğunda, Rusya’yı yerden yere vurdular. Fakat bugün İsrail’i, Filistin’deki zulmü protesto edenlere tahammül edemiyor, onları terör destekçisi olarak yaftalıyorlar. İşsiz bırakmaktan sokakta coplamaya kadar her türlü zulmü yapıyorlar. Dün Ukrayna demek, barış demek suç değildi, bugün Filistin demek, barış demek suç. Neden? Çünkü egemenlerin çıkarları öyle gerektiriyor! Batı medyası Filistin’de hastanelerin, okulların bombalanmasını bile meşru gösteriyor. Gece gündüz yapılan yayınlar, yorumlar ve röportajlar eşliğinde toplumun üzerine yalanlar boca ediliyor. Öyle ki ABD Başkanı Biden, İsrailli bebeklerin başlarının kesildiği bir video izlediği ve dehşet verici olduğu yalanlarını söyledi. Bu çarpıtmaların, ikiyüzlülüğün, baskıların, olduğu bir düzende mi insanca yaşam olacak?
Demokrasinin kaleleri olduğunu iddia eden kapitalist ülkelerin egemenleri, bırakalım insanca yaşamaya izin vermeyi, kendi çıkarları uğruna işçi ve emekçilerin yaşamını zehir etmektedir. Örneğin eşitsizlik akıl almaz biçimde derinleşmişken sermayeyi büyütmek için işçi haklarına saldırırlar. Kölece çalışma koşullarını dayatırlar ama bu koşulların diğer ülkelere göre daha hafif olmasıyla övünürler. Bir yandan demokrat olmakla, evrensel değerlere saygı göstermekle övünüp bir yandan göçmenlere yönelik nefreti ve ırkçı saldırıları körüklerler. Bir yandan sözde doğayı ve çevreyi korumak için yasalar çıkartırlar diğer yandan farklı ülkelerde çevreyi kirleten tesisler inşa ederler. Bir yandan çocuk işçiliğine karşı olduklarını söylerler diğer yandan Asya ve Afrika ülkelerinde şirketlerinin çocuk işçileri çalıştırmasına göz yumarlar. Barış konusunda da aynı ikiyüzlü tutumu gösterirler. Kendi çıkarları için çıkardıkları savaşları “terörizmle savaş” olarak gösterirler. Benzer bahanelerle dünyanın pek çok bölgesini ateşe verirler. Sömürü, savaş, baskı karşısında işçi ve emekçilerden gelen itirazları şiddetle bastırmaktan çekinmezler. Böylesine ikiyüzlü egemenlerin yönettiği ülkelerde “insanca yaşam” mümkün olabilir mi?
ABD ve AB ülkelerinin tüm yalanlarına, savaş çığırtkanlığına rağmen işçi ve emekçiler, göçmenler meydanlarda “savaşa hayır” demekten korkmadılar. Haftalardır süren mitinglere yüzbinlerce insan katıldı. Barış isteyenler işten atılmakla tehdit edildi. Demokrat yazarlar savaşa hayır dedikleri için kitap fuarlarına alınmadı, konuşmaları sansürlendi. İşçiler hükümetlerin ve patronların zorbalığına karşı silah sevkiyatına engel olacak grevler örgütleyerek, barıştan yana cesur tutumlarını bir adım daha ileriye taşıdılar. Dünya meydanlarında tanık olduğumuz manzara dünyanın tüm egemenlerinin savaştan beslendiğini, hangi milletten olursa olsun işçi ve emekçilerinse barış ve kardeşlikten güç aldığını ortaya koyuyor. İşçi sınıfının mücadelesi bu nedenle insanlığın umududur.
Avrupa’dan Amerika’ya, Asya’dan Avustralya’ya milyonların haykırdığı barış talebi güçlense ne olur? Böyle bir durumda emperyalist savaşı kışkırtan egemenlerin karşısına dikilmez miydik? Yükselen göçmen karşıtı, ayrımcı, ırkçı, faşizan havayı geriletmez miydik? Birliğimizin verdiği güçle, işçi sınıfı olarak bizi sömürenlerin düzenini yıkmaz mıydık? Dünyayı yöneten egemenlerin engellemek istediği de bu değil midir? İşte onlar tam da bu nedenle kötülüğün vücut bulmuş halidir.
Küresel bir sistem olan kapitalizm sınıfların, sömürünün olduğu, eşitsizlik ve adaletsizlik üreten bir sistemdir. İnsanın insanı sömürdüğü, sömürenlerin kendi çıkarlarını her şeyden üstün tuttuğu, tüm topluma dayattığı bir sistemdir. Bu nedenle kapitalizm altında insanca yaşanabilecek bir ülke yoktur. Dünyanın neresine gidersek gidelim, bu gerçekle yüz yüze gelmemiz kaçınılmazdır. Tam da bu nedenle dünya işçilerinin özlemleri, talepleri, umutları, mücadeleleri ortaktır. İnsanlığın ve dünyanın bir geleceği olacaksa, geleceğe dair, insanca yaşamanın mümkün olduğu bir dünyaya dair umutlar büyüyecekse bunu işçi sınıfının uluslararası birliği sağlayacak. Dünyaya gerçek barış ve özgürlük sadece ve sadece barış ve özgürlüğü gerçekten isteyenlerin eliyle, işçi sınıfının eliyle gelecek.
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
Son Eklenenler
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...
- Annem, ablamla birlikte dördüncü katta oturur. Sokağa inmez ama mahallede, köyde, Almanya’daki akrabalarda ne olup bittiğini mutlaka bilir. Evden her çıktığımda balkonundadır. Selamlaşır, iki laf ederiz. Başımda bazen UİD-DER yazılı kırmızı şapkam,...
- Karanlık ve aydınlık… Ölüm ve yaşam… Emek ve sermaye… Sonsuz evrenimizde her şey karşıtıyla birlikte var. Sömürü ve zulüm varsa isyan da var. Sınır, din dil, ırk farkı tanımadan dünya meydanlarında tek ses tek yürek olan işçiler, işçi sınıfımız var...
- Emperyalist savaşın alevlerini büyüten, milyonlarca masum insanı, doğayı katleden, kentleri yok eden egemenler ne yaparlarsa yapsınlar emekçilerin birbirleriyle dayanışmasının önüne geçemiyorlar. İşçi ve emekçiler fabrikalardan limanlara,...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi grevinde yaşananlar hakkında Marksist Tutum’da bir makale okudum. Tam da içimden geçenleri, cümlelere dökemediklerimi noktasına virgülüne kadar yansıtan bir yazıydı. Konuyu derinlemesine ele alan bu yazı her mücadelede...
- Zeytinlik alanları maden ve enerji işletmeciliğine açacak yasa teklifine karşı tepkiler sürüyor. Çeşitli illerden Ankara’ya gelen köylüler, talan yasasına karşı TBMM yakınında bulunan Cemal Süreya Parkı’nda direniş nöbetindeler.
- Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli mücadeleler, dönemeç noktaları vardır. 1970 Haziran’ı bu tarihte önemli bir yere sahiptir. Bugün halen aşılamamış bir zirve olan 15-16 Haziran direnişi sürecinde, işçi sınıfı yapay kutuplaştırma...