Buradasınız
Bir Tarafta İşsizlik, Bir Tarafta Fazla Mesailer, Bir Tarafta İş Kazaları
Sarıgazi’den işsiz bir işçi

Patronların sömürü sistemi, insanlığa cehennemi yaşatıyor. Kanlı savaşların, yoksulluğun, açlığın, işsizliğin ve yabancılaşmanın arttığını hepimiz görüyoruz. Bunlar ardı arkası kesilmez bir hale dönüşüyor. İşçiler bu sisteme karşı bir duruş almadıkça daha da beter bir durum yaşanacaktır. İşçilerin sağlığını, yaşam koşullarını ve kendilerine ayıracakları zamanı hiç düşünmeyen patronlar, çalışma saatlerini alabildiğince uzatıyorlar. AKP hükümetinin çıkardığı yasalar sayesinde patronlar çalışma saatlerini istedikleri gibi düzenleme hakkına sahip oldular. Ama bu da onlara yetmedi. Üstelik patronlar günlük 3 saatle sınırlı fazla mesai uygulamasını bile aşmış durumdalar.
Beş yıl boyunca çalıştığım bankadan tazminatsız çıkarılınca işsiz, parasız ve borç içinde kaldım. Borçlarımı ödeyebilmek için çalışmalı ve para kazanmalıydım. Bu dönemde birçok iş başvurusu yaptım. Bunlardan birinde yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu işyerinde günlük çalışma saatleri 08:00-19:20 arası; bunun 1 saat 20 dakikası ise zorunlu mesai. Bu da yetmezmiş gibi Cumartesi günü de sabah 8’den akşam 6’ya kadar zorunlu mesai oluyormuş. “Çalışma saatleriniz hem çok uzun hem de verdiğiniz ücret bu çalışma koşullarına göre çok az” dediğimde, görüşme yapan yetkili kadının cevabı “sen hakkını arayan birisin, biz bu personelleri şirketimizde çalıştıramayız” oldu. “Senin gibi hakkını arayan işçiler burada çalışan işçilerin aklını karıştırır ve bu da şirketimiz için zarar demektir” dedi.
Biz işçiler sesimizi çıkarmadıkça, örgütlenmedikçe patronlar daha fazlasını yapmaya devam edecekler. İşçileri birer robot haline getirip sesi çıkmayan köleler yaratmak istiyorlar. İşçiler bir araya gelmedikçe halimizin böyle olması patronlar için daha fazla kâr demektir.
Çalışma saatlerinin uzun olması bizlerin dinlenmemizi, düşünmemizi ve ailemizle, çocuklarımızla vakit geçirmemizi kısıtlıyor. Çalışıp eve geldiğimizde yorgunluktan akşam yemeğini bile yemeden yatıyor, ertesi gün için hemen dinlenmek istiyoruz. Bu uzun çalışma koşullarında bize kalan Pazar günü oluyor. Bu Pazar gününde yapabileceğimiz çok şey var. Ama yaptığımız tek şey sessizce yatağımızda yatıp uyumak veya dinlenmek.
Çalışma saatlerinin uzun olması, patronların hedef baskısı, iş yetiştirilmesi için acele ettirilmesi, dinlenme saatlerinin yetersiz olması, yemek saatlerinin kısaltılması ve işyerindeki yemeklerin sağlıksız olması işçilerin yorgunluğunu arttırıyor. Bu sağlıksız çalışma koşullarında iş kazaları oranı yükseliyor. Patronlar her iş kazası sonrasında, iş kazalarının işçinin dalgınlığından kaynaklı olduğunu ve işçilerin hatası olduğunu söylüyorlar. İşçilerin çoğu iş kazası yaşadıktan sonra ne yapması gerektiğini bilmiyor ya da çok azımız biliyor.
Uzun çalışma saatlerinin artması işçilerin sosyal hayatını da olumsuz etkiliyor. Daha da fazlası bu sistemin kölesi haline getiriyor. İşyerinde çalışırken düşünülen tek şey patronların siparişlerini yetiştirmek oluyor. İşyeri kapısından içeri girince dışarıda kalan her şeye her gün veda ediyoruz. Annemizi, babamızı, çocuklarımızı, eşimizi, sevgilimizi unutuyoruz. Çünkü patronlar böyle olmasını ve sadece işin düşünülmesini istiyor. Oysa bizim çalışma amacımız evimize ihtiyacımızı karşılayacak kadar para götürmek.
Patronlar bizim çalışmak zorunda olduğumuzu bildikleri için onların her dediğine harfiyen uymak zorunda kalıyoruz. Çalışmadığımız zaman ihtiyaçlar karşılanmıyor. Bu da patronların işine geliyor, “mesaiye kalın, daha fazla kazanın” diyorlar. Taşeronlaşmayla çalışma saatlerini daha da uzatıyorlar, ücretleri düşürdükçe düşürüyorlar. Kendimize ayıracağımız birkaç saate bile göz dikmiş durumdalar. Ve fazla mesailer zorunlu hale gelmiş durumda. Çünkü daha fazla kâr etmek ve işçileri daha fazla sömürmek istiyorlar. İşçilerin sesi çıkmadığı için fazlasını yapmaktan korkmuyorlar. Patronların istekleri “az maliyet, çok iş”, yani az işçiyle çok kazançtır!
Biz işçiler hayatta kalabilmek için çalışmak zorundayız. Ancak bu zorunluluğu bilen patronlar biz işçilerden daha iyi bir araya gelip uzun çalışma saatleri ve az ücretle bizleri köleleştiriyorlar. Patronlara ve bizi sömüren bu sisteme karşı dik duruşumuz olmalı. Eğer bizlerin sesi çıkmazsa çocuklarımızın ve bizden sonra gelecek kuşakların makineleşmiş köle olması kaçınılmaz olacaklar.
Yeter artık demek için geç kalmayalım, bilinçli ve örgütlü olalım.
UİD-DER İSİG Komitesi’nden Ziyaret
- Nurtani İçin Adalet, Adalet İçin Mücadele Gerek
- Sorumluluğu İşçiye Yıkmanın Yolu: “Ya Güvenli Çalış Ya Hiç Çalışma”
- “Benim Suçumdu Abla”
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
Son Eklenenler
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...
- Erik ağaçları durmuşsa çiçeğe/ Işıldamışsa kavakların yaprakları/ Sular yürümüşse söğütlerin dallarına/ Sarmışsa madımaklar çimenleri/
- Adana ve Mersin’de faaliyet gösteren Toros Tarım tesislerinde Petrol-İş Sendikasında örgütlü 213 işçi, 21 Mayıs sabahı greve çıktı. UİD-DER’li işçiler olarak grevin 5. gününde Mersin’deki fabrikanın önünde grevci işçilere dayanışma ziyaretinde...
- Nakba’nın 77. yılında dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçiler, Filistin halkına yapılan zulmü protesto ediyor, şehir meydanlarında kitlesel gösteriler düzenliyor. Dünya genelinde yüzbinlerce işçi ve emekçi, 77 sene önce Filistin halkının...
- Adana ve Mersin’de faaliyet gösteren Toros Tarım tesislerinde çalışan 213 işçi 21 Mayıs sabahı greve çıktı. Kocaeli Dilovası OSB ve İzmir Çiğli’de üretim yapan DYO Boya fabrikalarında eş zamanlı grev başladı.
- Karabağlar, İzmir’de ikamet ettiğim ilçedir. Mahallelerinin büyük çoğunluğunda işçi ve emekçiler yaşar. Küçük bir kesimse tuzu kuru, küçük burjuvalardan oluşur. Belediye bu zengin semtlere gösterişli hizmetler sunarken, yoksul mahalleler hep ikinci...
- Grevdeki Temel Conta işçileri 22 Mayısta fabrika önünde kitlesel basın açıklaması gerçekleştirerek işverenin grev kırıcı uygulamalarını ve saldırgan tutumunu protesto etti. Eyleme Türk-İş’e bağlı sendikalar, KESK İzmir Şubeler Platformu, Genel-İş...
- Küçük bir işçi çocuğu. Elinde, üstünde “Kreşe Gidemediğim İçin Greve Geliyorum” yazan kartonuyla poz vermiş. Muhtemelen annesi tarafından grev yerine getirilmiş. En küçük olmanın verdiği şirinlikle bütün işçilerin göz bebeği olmuş. Kreşte...