Buradasınız
Çalışma Bakanı 10 Yıldır Yürürlükte Olan Yasanın Faydasız Olduğunu Yeni Fark Etmiş!
Ankara’dan bir iş güvenliği uzmanı

Amasra’da 42 işçinin öldüğü maden faciasıyla ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, 11 Kasım tarihinde yapılan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda açıklama yaptı. Bilgin yaptığı açıklamada, bütün işletmelerin özel bir kuruluştan iş sağlığı ve güvenliği hizmeti satın almasından, satın alınan hizmetin parasını ise patronun ödediğinden bahsetti. Aynı konuşmasında Bilgin şöyle dedi: “Patronların ya da işletmelerin ödediği iş sağlığı ve güvenliği müessesesi işleyebilir mi? Bu geçtiğimiz yıllarda uygulanmış. Bunun uygulanabilirliği, pratik faydasının olmadığı açıkça ortadadır. Ben bir kanun teklifi hazırlayacağım. Bunun değiştirilmesini öneriyorum.”
Bakan’a günaydın mı desek? Zira değiştirilmesini önerdiği sistem, meslek örgütleri ve uzmanların tüm uyarılarına ve itirazlarına rağmen 2012’de bizzat AKP tarafından hayata geçirilmişti. AB uyum süreci kapsamında Türkiye’nin ilk İş Sağlığı Güvenliği Yasası olan 6331 sayılı yasa, 2012’de yürürlüğe girdi. Yasaya göre işyerlerinde (yürürlük tarihi tehlike sınıfına ve işçi sayısına göre değişmekle birlikte) iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulundurma zorunluluğu getiriliyor fakat uzman ve hekimlerin işverenden bağımsız hareket edebilmesine imkân tanınmıyordu. İşyerleri, ya kendi bünyelerinde uzman ve hekim çalıştıracak ya da bu hizmeti Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerinden (OSGB) satın alabileceklerdi. Bunun anlamı maaşını patrondan alan uzman ve hekimin işinin gereğini yapamaması, iş kazalarının ve iş cinayetlerinin yaşanmaması için patron üzerinde baskı kuramamasıydı.
Bundan 10 yıl önce UİD-DER’in yapmış olduğu “İş Kazaları Kader Değildir, İşçi Ölümlerini Durduralım!” kampanyası tam da bu nedenle çok büyük anlam taşıyordu. UİD-DER’li işçiler olarak 100 binden fazla imza toplayıp Meclis’e teslim etmiştik. İşçiler tarafından yoğun ilgi gören kampanyamızın temel talepleri şöyleydi:
- İş sağlığı ve güvenliği kurulları tüm işyerlerinde kurulsun ve işçilerin yönetimine verilsin, bu kuruldaki işçi temsilcilerinin işten atılması yasaklansın!
- İşyeri hekimlerinin ve iş güvenliği uzmanlarının ücretleri, sendikaların ve meslek örgütlerinin denetimindeki bir devlet fonundan karşılansın!
- Gerekli önlemleri almayan, denetimleri engelleyen patronlara ağır para ve hapis cezaları getirilsin!
- İşçilere, gerekli önlemler alınmadığı takdirde topluca üretimi durdurma hakkı tanınsın!
- Ağır ve tehlikeli işlerde gece vardiyaları yasaklansın!
Kendi partisinin çıkardığı yasayı eleştiren Bilgin, hızını alamayarak aynı konuşmasında iktidarın bir başka bakanlığını da eleştirerek şöyle dedi: “Müfettişler 3 şarttan bu madenleri kapatma yetkisine sahipler. 2015’te bu madeni kapatmışız. Her yıl da bu madene ceza kesmişiz. ‘Kim yeniden açtı?’ sorusu basit. MAPEG (Maden Petrol İşleri Genel Müdürlüğü) denilen Enerji Bakanlığı bünyesindeki yapının da bu işletmelerin ruhsatlandırılması ve işletilmesine onay verdiğinin de bilinmesini isterim.” Yani bir bakanlık kapatıyor diğer bakanlık açıyor, böylece maden ocağı 42 işçiye mezar oluyor!
Peki, Çalışma Bakanlığının hiç mi sorumluluğu yok? Çalışma Bakan Yardımcısının Amasra katliamından sonra sarf ettiği şu sözleri hatırlayalım: “Havalandırmayla alakalı eksikliğin, tali havalandırma ünitelerinden birisinin bağlantısının olmadığı ve yetersiz olduğuyla alakalı bir tespit var. Bu tespit, Çalışma Bakanlığımızın tespiti olarak bizde de var. Kazadan üç gün önce bitirdiğimiz denetimimizde bu eksiklik tespit edilmiş ancak bunun üretimi durdurmayı gerektirecek düzeyde olmadığına ilişkin de bir öngörümüz var.”
Bu açıklamalar bize devleti yönetenlerin işçilerin canının umursamadığını açıkça gösteriyor. Bu ülkenin Çalışma Bakanının hayat memat meselesi olan bir soruna dair bu kadar rahat ve dışarıdan konuşabilmesi ikiyüzlülük değil de nedir? Sanki başka bir iktidar zamanında şu an yürürlükte olan kanun çıkmış gibi, sanki işaret ettiği diğer bakanlık başka bir iktidarın bakanlığıymış gibi… Peki ya teknolojik geriliği gerekçe olarak göstermesine ne demeli? Aynı konuşmasında şöyle diyor Bakan: “Dünyadaki verilere baktığımız zaman, Türkiye’deki iş kazaları en önemli sorunumuzdur. Neden Türkiye’de iş kazaları en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir? Bunun birinci sebebi, bir teknolojik gerilik var. Madenlerdeki teknolojik dönüşümü gerçekleştirmemiz lazım.” Bu cümleler de sorumluluğu başka yerlere yıkmanın, hedef şaşırtmanın bir başka örneği… Kuşkusuz teknolojik gerilik beraberinde riskler getirir ama bu durum iş kazalarının ve iş cinayetlerinin önlenemeyeceği anlamına gelmez. Bu bakış açısı patronların ve iktidarın sorumluluğunu görmezden gelerek iş cinayetlerini kabullenmek demektir. Üstelik üretimi arttırmak için yeni teknolojileri kullanmaktan geri durmayan patronların sıra iş güvenliğine gelince “masraf etmekten” imtina ettikleri herkesin malumudur. İş cinayetlerinin en önemli nedeni iş güvenliği önlemlerinin patronlar tarafından maliyet olarak görülmesi, devletin ise denetleme ve yaptırım mekanizmasını işletmemesidir.
Zaten bizzat Bakanın kendisi “Türkiye’de iş kazalarının büyük ölçüde önlenebilir olduğunu” bildiklerini de itiraf ediyor konuşmasında. Uluslararası kuruluşlar da iş kazalarının %99’unun önlenebilir nedenlerle gerçekleştiğini açıklıyor. Alınacak basit önlemler ile tüm iş kazalarının ve cinayetlerinin engellenebileceğini söylüyor. Ancak patronlar sınıfının kâr hırsı yüzünden madenler, inşaatlar, tersaneler işçilere mezar olmaya devam ediyor. İSİG Meclisi’nin verilerine göre 2022 yılının ilk 11 ayında en az 1658 işçi, madencilik işkolunda ise en az 100 işçi iş cinayetinde yaşamını yitirdi.
20 yıldır işçi sağlığı ve güvenliği konusunda göstermelik adımlar dışında bir şey yapmayan, iş cinayetlerini önlemeyen ve adaletin gereğini yerine getirmeyen bir iktidarın Çalışma Bakanının sözlerine nasıl itimat edelim? Sormak istiyoruz; konuşmanızdaki tutarsızlıklar bir yana 10 yıldır yürürlükte olan bir yasanın faydası olmadığını yeni mi fark ettiniz? Fark etmeniz 10 yılı aldıysa yeni kanun teklifi hazırlamanız kaç yıl alacak? Daha kaç işçi yaşamdan koparılacak, sakat bırakılacak, meslek hastalıklarına yakalanacak? Bizim daha fazla beklemeye tahammülümüz yok. İş güvenliği önlemleri alınmamasına, ihmallere, vurdumduymazlığa, hak gasplarına artık yeter diyoruz!
Karasabandan Cep Telefonuna!
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
- Aşırı Sıcaklar İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Tehdit Ediyor
- Teknoloji Çağındayız Ama İşçiler Çalışırken Ölüyor!
- Örgütsüzlüğümüzün Bedeli: Artan İş Cinayetleri
- Baret Bile Olmadığı İçin!
- 28 Nisan Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Gününden 1 Mayıs’a
- Çıraklık Okulları ve Örgütlenme İhtiyacı
- Amasra’nın Anlattığı: Her Şeyin Başı Örgütlülük!
- Çalışma Bakanı 10 Yıldır Yürürlükte Olan Yasanın Faydasız Olduğunu Yeni Fark Etmiş!
- İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 10. Yılı
- Kaza “Geliyorum” Demişti, Duydunuz mu?
- İSİG Meclisi İşçi Sağlığı Forumu Düzenledi
- Çocuklarımız Sömürü Düzeninde Ölmeye Devam Ediyor!
Son Eklenenler
- Diyelim ki ihtiyaç duyduğumuz bir ürün ya da hizmet için peşin ödeme yaptık. Ürünü veya hizmeti alamadığımız halde ödediğimiz para bir türlü geri ödenmiyorsa ne düşünürüz? İlgili kişilerden iadeyi yapmasını isteriz, paramız iade edilmezse hukuki...
- Merhaba arkadaşlar. Yaklaşık altı aydır annemin sağlık sorunları ve sigorta hastanelerinin verdiği sözde hizmetin hayatımızı nasıl alt üst ettiğini, annemin yutkunma sorunuyla başlayan sürecimizi sizinle paylaşmak istedim.
- 2018’den bu yana Türkiye ekonomisi yokuş aşağı yuvarlanmaya devam ediyor. 2004’te dünyanın en büyük 17’nci ekonomisi olan Türkiye, 2018’e kadar 18’incilikten geriye düşmedi. Fakat 2018’de 19’uncu, 2022’de 23’üncü sıraya geriledi. Gerileme devam...
- Bugün 4 Aralık Dünya Madenciler Günü. İş cinayetlerinin en çok meydana geldiği işkollarından biridir madencilik. Dünyada bir defada yüzlerce işçinin hayatını kaybettiği çok sayıda madenci katliamı gerçekleşti. Neredeyse her gün, başta Türkiye olmak...
- Birleşik Metal-İş Sendikası 21. Olağan Genel Kurulu, 2-3 Aralıkta “Emek, Yaşam, Gelecek” şiarıyla gerçekleştirildi. Genel Kurulun gerçekleştirildiği salonda, “Gelenekten Geleceğe, Maden-İş’ten Birleşik Metal İş’e” ve “Eşit, Özgür, Şiddetsiz Bir...
- Urfa Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Özak Tekstil işçilerinin direnişi ilk haftasını doldurdu. Direnişçi işçilerin 3 Aralıkta kent merkezine yapacakları yürüyüş polis tarafından engellendi. Bu durumu protesto eden işçiler hep birlikte Topçu...
- 2018’den bu yana Türkiye ekonomisi yokuş aşağı yuvarlanmaya devam ediyor. 2004’te dünyanın en büyük 17’nci ekonomisi olan Türkiye, 2018’e kadar 18’incilikten geriye düşmedi. Fakat 2018’de 19’uncu, 2022’de 23’üncü sıraya geriledi. Gerileme devam...
- Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu KESK, 2 Aralıkta İstanbul ve Diyarbakır’da “Emekten yana demokratik halk bütçesi istiyoruz” şiarıyla eylemler gerçekleştirdi. İstanbul’da Kartal Meydanında gerçekleştirilen mitingde konuşan KESK Eş Genel...
- Urfa Organize Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren Özak Tekstil’de işçiler, fabrikada 6 yıldır örgütlü olan Hak-İş’e bağlı Öz İplik-İş Sendikasından istifa edip BİRTEK-SEN’e üye oldular. Bunun üzerine fabrika yönetimi BİRTEK-SEN’den istifa etmeleri...
- DİSK, asgari ücrete ilişkin taleplerini ve mücadele programını 1 Aralıkta gerçekleştirdiği basın toplantısıyla duyurdu. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve DİSK Yönetim Kurulunun katıldığı toplantıda DİSK Araştırma Merkezi’nin (DİSK-AR) asgari...
- Temmuz 2023 itibariyle en düşük emekli maaşının 7500 lirada kalmasıyla emekli maaşları açlık sınırının çok altına indi. 2021 Tüm Emekliler Sendikası üyesi emekliler, bu şartlarda geçinemediklerini, kiralarını, faturalarını ödeyemez hale geldiklerini...
- Fil kendini ormanın en güçlü hayvanı ilan etmiş ve yönetimi eline almış. Herkesin iyiliğini düşündüğünü ileri sürerek ormandaki bütün düzeni yeniden kurmuş. Gerçekte ise sadece kendi çıkarlarını gözeterek, ihtiyaçlarını karşılayacak bir düzen kurmuş...
- İsrail yıllarca yürüttüğü yayılmacı politika ile Filistin topraklarının yüzde 85’ini işgal etmiş durumda. 7 Ekim’den bu yana yaşanan savaşta ise 15 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti. Filistin sendikaları, tüm dünya işçilerine, 1978’de...