Buradasınız
Emeğin Güzellikleri Onlara Sefalet Bize, Neden?
UİD-DER’li bir öğrenci
Hayatımızın her alanını saran ve geçinmemizi git gide daha da zorlaştıran ekonomik kriz; gün geçtikçe hayatlarımızı daha çok etkiliyor, akıllarımızı meşgul ediyor. Ben de üniversitedeki ev arkadaşımla yaptığım sohbeti sizlerle paylaşmak istedim.
Arkadaşımla ev alışverişi yaptık ve aldığımız ürünlerdeki toplam harcamamız, geçen sene aynı ürünlere yaptığımız harcamanın neredeyse iki katıydı. Arkadaşım bu durum üzerine “geçen sene de bizim ailelerimiz aynı işi yapıyorlardı, bu sene aldıklarıyla aynı ücreti alıyorlardı ve bize aynı parayı gönderiyorlardı. Bu sene de aynısını yapıyorlar. Ama bu sene ekonomik kriz sebebiyle her şeyin fiyatı artmış durumda ve artık geçen sene geçindiğimiz parayla geçinemiyoruz. Peki, bu ekonomik krizi biz mi yarattık da ceremesini biz çekiyoruz? Neyin bedelini ödüyor da bunu yaşıyoruz, bu çok adaletsiz bir şey” dedi. Ben de “bu düzende adalet ne gezer ki zaten? Bu sistem altında adalet diye bir şey yok sınıfsal çıkarlar var. Mesela birkaç patronun servetinin dünya nüfusunun yarısının servetine eşit olduğu bu sistem ne kadar adaletli olabilir ki” dedim. O da “acaba bir patron çocuğu olsaydın böyle düşünür müydün?” dedi. Ben de “belki de böyle düşünmezdim, o zaman da kendi sınıfsal çıkarlarımı kollayabilirdim. Ama bu dünyada yoksullukla, açlıkla bin bir sorunla yaşayan milyarlarca insan gibi ben de işçi sınıfının bir unsuruyum ve hep işçi kalacağım. Bundan ötürü de milyarlarca insanın ortak çıkarını savunacağım. Burada işçiden kastımı da yanlış anlama, bugün ücretle çalışan bir doktor da bir mühendis de bir işçidir. Emeğiyle geçinir çünkü. Patronla işçi arasındaki temel fark: Bizler emek gücümüzü satarak geçinebilirken, patronlar bizlerin emeğini sömürerek zenginleşir. Bu nedenle bizler de milyarlarca insanın ortak çıkarı için mücadele etmeliyiz” dedim.
O da “mesela nasıl bir şey yapmalıyız, bahsettiğin mücadele nasıl olmalı?” diye sordu. Ben de şöyle cevapladım: “Bugün dünyadaki bütün zenginliklerin kaynağı biz işçiler ve emekçileriz. Mesela biz burada basketbol eğitimi alıyoruz ve ileride iyi eğitimli basketbol antrenörleri olarak çocuklara basketbolu öğreteceğiz. Bir başkası bize basketbol topu üretecek diğeri spor salonuna basketbol potası dikecek, değil mi? Yani her şey belli bir emekle oluşuyor. Peki, bu emeğin sahipleri yani biz işçi ve emekçiler çalışmazsak ne olur? Tabi ki hayat durur. Teknolojinin ve bilimin inanılmaz boyutlara ulaştığı dünyamızda bu kadar kötü koşullarda yaşamak zorunda mıyız? Tabi ki değiliz. Yeter ki bizler yaşadığımız sistem hakkında bilinçlenelim ve sınıfımızla bir araya gelip haklarımız için mücadele edelim.”
Arkadaşım da “Evet, dünyamızda hepimize yetecek kadar yiyecek varken milyonlarca insan aç yaşamak zorunda değil. Peki, bizler bu düzeni ortadan kaldırdıktan sonra ne olacak? Dünyadaki suçlar ve insanların içlerindeki kötülük ne olacak? Yaşamak yine de zor olmaz mı?” diye bir soru sordu. Ben de şöyle cevap verdim: “Okuduğum bir kitapta şöyle bir cümle geçiyordu ‘birey ancak gelişmiş bir toplum içerisinde, ciddi gelişimler, yükselmeler gösterebilir. Mükemmel bir birey ancak mükemmel bir toplum içerisinde yetiştirilebilir.’ Bak bu söz aslında senin soruna da cevap veriyor. Bizler insan ilişkilerinin çıkar ilişkisine döndüğü, kâr hırsının insani değerlerin önüne geçtiği, üretimin toplumun çıkarı için değil birilerinin zenginliği uğruna yapıldığı bu ekonomik sistem içerisinde nasıl sağlıklı bireyler olarak kalabiliriz ki? Elbette bu hastalıklı düzen topluma mikroplarını bulaştıracak ve İnsanlar arasında eşitsizlik ve adaletsizlik yaratıp toplumsal ilişkileri çürütecektir. Eğer bizler bugün insanlar arasındaki eşitsizliğin ve adaletsizliğin kaynağı olan kapitalist sistemi yıkar ve herkesin özgürce yaşayıp özgürce üretebileceği bir toplumu kurarsak işte o zaman gerçekten suçlardan ve eşitsizliklerden arınmış bir dünyaya kavuşabiliriz. Bunun için de sınıfımızla birlikte mücadele etmek zorundayız” dedim.
Şaka Değil, Gerçek!
Örgütsüzlük, Kıskançlık ve Adalet
- Biz Bu Masalları Ayaküstü Çok Dinledik
- Ekonomik Sorunların Kaynağı Bulundu: İşçi ve Emekçiler!
- Vergiler Patronlardan Kesilsin!
- Soğanı Bile Lüks Hale Getiren Bu Rejim Gitmeli!
- Bakandan Dâhiyane Buluş: Kış Tatili!
- Bizim Yoksulluğumuz, Onların Yalanları Büyüyor
- Nasıl Küçüldük, Kimi Büyüttük?
- Bir İşçi Çocuğunun Gözünden Hayat Pahalılığı
- “2023’ü Beklerken” Neler Oldu?
- Zamlardan Haberi Olmayanlar da Var!
- Enflasyonu Asgari Ücret Zammı mı Arttırıyor?
- Büyüdüğümüzü Hissedebiliyor musunuz?
- Evsiz Kalmak mı Mücadele Etmek mi?
- Ekmeğimizi Büyütmek İçin!
- Haklı Olan Biziz!
- İktidarın Enflasyon Masalı
- Yağa Neden Zincir Vuruluyor?
- Yüksek Elektrik Faturalarına Tepkiler Sokaklara Taştı
- İşten Çıkarma Yasağı Sona Erdi, Saldırılar Başladı!
- Doların Yükselmesi Bizi İlgilendirmez mi Dediniz?
Son Eklenenler
- Vivident, Mentos gibi sakız ve şekerleme markalarının üreticisi olan Perfetti Van Melle’nin İstanbul/Kıraç’ta bulunan fabrikasında çalışan işçiler Tekgıda-İş Sendikasında örgütlenmiş, şirket yönetiminin sendika düşmanı tutum ve baskılarıyla...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Rus yazar Tolstoy “acı duyabiliyorsan canlısın, başkasının acısını duyuyorsan insansın” der. Tolstoy’un bu ifadeleri özü itibariyle insanlaşmayı anlatır. İşçi sınıfı olarak, sömürücü efendilerden insanlık için insanlaşma...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER, sözünü İşçi Dayanışması’yla söylüyor. Kapitalist sömürüye, zorbalığa, ayrımcılığa, haksız savaşlara karşı işçi sınıfına sesleniyor ve diyor ki kurtuluş ellerinizde, birliğinizdedir.
- İşçi ve emekçiler pek çok ülkede 2024 yılını mücadeleyle kapattı, 2025’i mücadeleyle karşıladı. Kapitalist sömürü düzeninin yol açtığı sorunlar büyürken, buna karşı işçilerin mücadelesi ve dayanışması da güçleniyor. Emperyalist savaşın yayıldığı,...
- Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Aralık ayı yıllık enflasyonunu yüzde 44,38, 12 aylık ortalama enflasyonu ise yüzde 58,51 olarak açıkladı. Kamu emekçilerinin ve emeklilerin maaş artışında önemli bir faktör olan altı aylık enflasyon ise yüzde 15,75...
- Harb-İş Sendikası Eskişehir Şubesi, 3 Ocakta basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasında kamu işçilerinin toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecine, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına ve Harb-İş üyesi işçilerin yaşadıkları ekonomik...
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...